|
86 «En sonunda güneşin battığı yere vardığı zaman onu kara bir suda batıyor gördü. Orada bir kavme rastladı. Biz dedik ki: Zülkarneyn, onlara azap da edebilirsin, iyi muamelede de bulunabilirsin.» Yüce Allah, Züikarneyn'i dünyada ilme, hâkimiyete, güzel bir tasarrufa, kudrete ve muhtaç olduğu her şeye malik kılmıştır. O, böyle ilâhî nimetlere mazhar olunca batıya doğru bir yol takip eder ve en sonunda Atlas Okyanusu'nun kenarına kadar varır. O sıralarda bu Okyanus'a karanlıklar denizi ismi verilir ve kara parçasının burada bittiği sanılırdı. Orada güneşi kara bir balçıkta batar buldu. Yani suya baktığı zaman güneşin aksini görünce, kara bir balçıkta battığını zannetti. Bu su güneşin ziyasına nisbetle kara bir balçık gibiydi. Zülkarneyn o denizin kenarında kâfir bir kavim buldu, mezkûr kavim nüfus itibariyle çok kalabalık bir toplumdur. İbn Cerir (radıyallahü anh) onların yaşadığı şehri şöyle tasvir ediyor: O şehrin on iki bin kapısı olup her gece bir kapıda bin kişi nöbet tutar ve bir yıl daha onlara nöbet tutmak için sıra gelmez. Allahü teâlâ onlar hakkında Zülkarneyn'e şöyle buyuruyor: «Biz, Zülkarneyn'e onlara azap da edebilirsin, iyi muamelede de bulunabilirsin dedik.» Onlar kâfir bir kavim oldukları için Yüce Halik, Zülkarneyn'i, onları cezalandırma ve iyi muamele etmede serbest bırakmıştır. Zülkarneyn önce onları imana davet edip hakka çağırır, iman ederlerse iyi muamele göreceklerini, etmezlerse lâyık oldukları cezayı bulacaklarını söyler. Hazret-i Ali (radıyallahü anh) şöyle demiştir: «Allahü teâlâ bulutları Zülkarneyn'in emrine musahhar kılmıştır, onu getirip götürürdü. Geceleri gittiği yollar aydınlık olurdu, yeryüzünde gezip dolaşmak ona çok kolay gelirdi. Yollar onun ayağının altında katlanırdı, uzak olan yerler kendisine yakın olurdu. Yüce Allah, Zülkarneyn'e ihtiyacı olan her şeyi vermişti. Padişahlar onunla şehirleri fethederler, düşmanlarına galebe çalarlardı. Çünkü onda ayrı bir özellik vardı.» Zülkarneyn, Atlas Okyanusu kenarındaki kavmi imana davet edip kendilerine şöyle der. |
﴾ 86 ﴿