|
5 «Ey insanlar, şayet öldükten sonra tekrar dirilmek hususunda şüphede iseniz, bilin ki ne olduğunuzu size açıklamak için biz sizi topraktan, sonra insan suyundan, sonra püıtılaşmış bir kandan, sonra yaratılışı belli belirsiz bir çiğnem etten yaratmışızdır. İstediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi çocuk olarak çıkarırız. Böylece yetişip erginlik çağına gelirsiniz. Kiminiz öldürülür kiminiz de ömrünün en fena zamanına ulaştırılır ki, bildiği halde bir şey bilmez olur. Yeryüzünü kupkuru olarak görürsün. Fakat biz ona su indirdiğimiz zaman harekete geçer, kabarır ve her çeşit güzel bitkiden çift çift yetiştirir.» Hâlik-ı Mutlak, insanların öldükten sonra tekrar dirileceklerini delilleriyle beraber beyan edip şöyle buyurmuştur: «Ey insanlar, şayet siz öldükten sonra tekrar dirilmek hususunda şüphede iseniz, bilin ki, ne olduğunuzu size açıklamak için bizim Âdem babanızı topraktan nasıl yarattığımıza bir bakın. Hepinizin babası odur. Sonra onun suyundan nutfeden sizi yarattık. O nutfe bir damla sudur, ana rahmine düşen suyu pıhtılaşmış kana döndürdük, sonra yaratılışı belli belirsiz bir çiğnem ete çevirdik, İstediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi çocuk olarak çıkarırız. Böylece yetişip erginlik çağma gelirsiniz. Kiminiz öldürülür, kiminiz de ömrünün en fena zamanına ulaştırılır ki, bildiği halde bir şey bilmez olur. Yeryüzünü kupkuru olarak görürsün. Fakat biz ona su indirdiğimiz zaman harekete geçer, kabarır ve her çeşit güzel bitkiden çift çift yetiştirir.» Ölümden sonra diriliş, var olan bir hayatın yeni baştan var edilmesidir. Bu beşeri ölçülere göre hayatı yeniden meydana getirmekten çok daha kolaydır. Allah'ın kudretine göre kolay ve zor diye bir şey yoktur. İlk baştan hayat vermekle sonradan canlandırma arasında hiçbir fark yoktur. Her ikisi de Hâlik-ı Mutlak’ın «ol" emriyle oluverir. Yüce Halik «muhakkak ki biz insanı topraktan yarattık» buyuruyor. İnsan topraktan meydana gelmiş ve onda yaşamıştır. Onun bedenindeki bütün elementlerin aslı topraktandır ve toprağın unsurlarından meydana gelmiştir. Allah'ın toprağa verdiği bilinmez sır ve üflediği anlaşılmaz ruh sayesinde toprakla insan birbirinden ayrılmıştır. Toprakla insan arasındaki farklılık, öldükten sonra diriltecek olan Yüce Kudret'in varlığına şehâdet eder. Zaten ilk önce insanı topraktan yaratan da O idi. Daha sonra insanın ana rahminde geçirmiş olduğu merhaleler anlatılarak şöyle buyuruluyor: «Sonra insan suyundan, sonra pıhtılaşmış bir kandan, yaratılışı belli belirsiz bir çiğnem etten yaratmışızdır. İstediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi çocuk olarak çıkarırız.» İşte insanoğlu o yaratılış ve inşa sırrına akıl erdiremiyor. Nutfe denilen insan suyunun bir damlacığında binlerce canlı gen vardır. Bu binlerce genden sadece bir taneciği ana rahmindeki suda bulunan yumurtacığı aşılıyor, onunla buluşuyor ve rahmin duvarlarına asılıp kalıyor. İşte aşılanan bu yumurtacıkta Hâlik-ı Mutlak’ın kudretiyle dünyaya gelecek olan insanın bütün hususiyetleri gizlidir. Bütün bunların o rahmin duvarına tutunup asılan küçük noktada gizli bulunduğunu kim düşünebilir? Kim der ki bu küçük zerrede koca bir kâinat gizlidir? Hem her ferdi diğerinden ayrılan, bugüne kadar gelmiş geçmiş iki insanı asla birbirine benzetmeyen ve bütün yapısıyla denk kılmayan hususiyetler mevcuttur. Sonra pıhtılaşmış kandan bir çiğnem ete geçiş. Belli belirsiz bir kan parçasından sonra şekli belli bir yaratık meydana geliyor. Bütün organları belli olan bir iskelet. Bütün bunları Allahü teâlâ kudret eliyle yapıyor ve kullarının gözleri önüne seriyor. Şuurlu bir düşünce yapısına sahip insanın ifade edemeyeceği bu mesafe karşısında huşu ile eğilmesi, yaratıcının huzurunda daima secde etmesi gerekir. Yüce Allah yine insanı düşünmeye sevk ederek şöyle buyuruyor: «Kiminizi öldürür, kiminizi de ömrünün en fena zamanına ulaştırır ki, bildiği halde bir şey bilmez olur.» Ölen bu hayata veda edip ebedî hayata gider. İnsanın dört devresi vardır; çocukluk çağı, gençlik çağı, orta yaş çağı ve ihtiyarlık çağı. Bunların kendisine has özellikleri vardır. İnsanın ömrünün en fena zamanına ulaşması ihtiyarlık çağıdır. O çağda bildiğini unutur, fizikî yönden zayıflar, gücü, kuvveti gider. Çocuklaşır, düşünce ve bilgisiyle bir çocuk gibi olur. Bütün bunlardan sonra Hâlik-ı Mutlak insanların gözlerini tabiata, yeryüzüne çevirmesini tavsiye ediyor ve şöyle buyuruyor: «Yeryüzünü kupkuru olarak görürsün. Fakat biz ona su indirdiğimiz zaman harekete geçer, kabarır ve her çeşit güzel bitkiden çift çift yetiştirir.» O kuruyan yeryüzünün gökten inen su ile dirilmesi, sebzenin, hububatın, meyvelerin, ekinlerin, çiçeklerin, bağların, bahçelerin, otların çeşit çeşit oluşuna dikkat çekiliyor. Bütün bunları var eden Yüce Halik, öldükten sonra insanları tekrar var etmeye acaba kadir değil midir? İnsanları diriltmek, yoktan var etmekten daha mı zordur? Elbette zor değildir, öyleyse insanlar öldükten sonra tekrar dirilecektir. |
﴾ 5 ﴿