43

«Onun Allah'ı bırakıp da tapmaya devam ettiği şey kendisine mani olmuştu. Ve gerçekten o küfreden bir kavimdendi.»

Belkıs'ın tahtı Süleyman (aleyhisselâm) 'a getirilince, adamlarına «onu Belkıs'ın tamyamayacağı bir hale getirin, bakalım tahtını tanıyabilecek mi, yoksa tanıyamayacak mı?» der. Bunun üzerine adamları tahtın bazı kısımlarını değiştirirler, kırmızı incilerin yerine mavi, mavi incilerin yerine de kırmızı inciler koyarlar. Süleyman (aleyhisselâm)’ın bundan maksadı, Belkıs'ın tahtını tanıyıp tamyamayacağım öğrenmekti. Çünkü daha önce kendisine Belkıs'ın aklî dengesinin yerinde olmadığı bildirilmişti. İmam-ı Vehb ile İmam-ı Kelbî'nin rivayetine göre cinler ve şeytanlar Süleyman (aleyhisselâm)'a Belkıs'ı kötülemişler, aklî dengesinin bozuk olduğunu, ayaklarının merkep ayağı gibi, vücudunun ise çok kıllı olduğunu söylemişlerdir. Cinlerin ve şeytanların Belkıs'ı kötülemesinin sebebi Süleyman (aleyhisselâm)'ın onunla evlenerek cinlerin sırrını insanlara ifşa etmesinden ve Belkıs'dan doğacak olan çocuğun kendi soylarından olacağından, onun vasıtasıyla daima insanlara hizmet edeceklerinden korktukları içindir. Süleyman (aleyhisselâm) ile Belkıs'ın evlenmesini önlemek için cinler ve şeytanlar böyle bir yalana başvurmuşlardır. Süleyman (aleyhisselâm)’ın Belkıs'ı denemesinin sebebi, söylenenlerin doğru olup olmadığını öğrenmek içindir. Belkıs'a tahtı gösterildiği zaman «bir anda bu benim tahtimdir veya değildir» demez. Zan ile konuşarak «sanki bu benim tahtımdır» der. İkrime'ye' göre zan ile konuşmasının sebebi şudur: Belkıs tahtı gördüğü zaman «bu benim tahtımdır veya değildir» demedi. Peygamberin huzurunda yalan söylemekten korktu. «Bu benim tahtımdır» derse, belki tahtı değildir, yalan olur. «Tahtım değildir» derse, belki tahtıdır, yine yalan olur. Böyle bir hataya düşmesinden korktuğu için «sanki bu odur» der. Çünkü o tahtını sarayının içine hapsedip kapılarını iyice kilitlemiş, sarayını da muhafaza altına almıştı. Tahtının oraya bir anda getirileceği aklının köşesinden bile geçmiyordu. Süleyman (aleyhisselâm) ondan bu sözleri duyunca aklî dengesinin bozuk olmadığını anlar ve söylenenlerin iftira olduğunu kabul eder. Sonra Belkıs şöyle der: «Ondan önce de bize bilgi verilmişti. Elçilerimiz ve hediyelerimiz geri geldiği zaman biz Süleyman (aleyhisselâm)’ın hak peygamber olduğunu öğrenmiştik. Ve biz müslüman olmuştuk. Süleyman ne derse biz ona itaat ederiz. Biz artık güneşe tapmaktan vazgeçtik.» Hâlik-ı Zülcelâl bunu şöyle beyan ediyor: «Onun, Allah'ı bırakıp da tapmaya devam ettiği şey kendisine mani olmuştu. Ve gerçekten o küfreden bir kavimdendi.» Zira Belkıs da kâfir bir kavim içinde doğmuş, onlardan gördüğü gibi güneşe tapınmıştır.

43 ﴿