|
5 «Allah'ın yardımı ile, O dilediğine yardım eder ve O yegâne galiptir, çok merhamet edicidir.» Bu âyet-i celîlenin nüzul sebebi şudur: Peygamberimizin peygamberliğinin beşinci yılında ve bu âyetlerin nüzulünden yedi sene önce İranlılarla Romalılar arasında büyük bir savaş çıkmış, bu -savaşta iranlılar, Romalıları mağlûp etmiştir. Müşrik İranlıların galibiyeti, Mekke müşriklerini de sevindirmiş ve müslümanlara şöyle demişlerdir: «Bizim gibi, putperest olan iranlılar, sizin gibi kitabı olan Romalıları mağlûp etmiştir. Biz de sizinle savaşsak muhakkak sizi mağlûp ederiz.» Müşriklerin bu şımarıklıkları müslümanları çok üzmüştür. Bunun üzerine Allahü teâlâ bu âyetleri inzal ederek şöyle buyurmuştur: «Rumlar yenildiler. Yakın bir yerde onlar bu yenilgilerinden sonra galip geleceklerdir. Birkaç yıl içinde. Önünde de, sonunda da emir Allah'ındır. O gün mü’minler sevineceklerdir. Allah'ın yardımı ile, O dilediğine yardım eder ve O yegâne galiptir, çok merhamet edicidir.» Bu mağlûbiyetten sonra Romalıların da İranlılara üç ile dokuz yıl arasında galip gelecekleri, onları büyük bir hezimete uğratacakları ve o zaman müslümanların da ilâhî yardıma mazhar olacakları tebşir edilmiştir. Bu müjdeyi alan Ebû Bekir müşriklere karşı bunu ilân eder ve şöyle der: «Ey müşrikler, bu kadar sevinmeyin. Kısa bir süre sonra Romalılar da İranlılar üzerine galip gelecektir.» Müşrikler ise buna hiç ihtimal vermiyorlardı, Çünkü Romalılar çok zayıf, İranlılar ise aksine çok güçlü idi. Zahire bakıldığı zaman Romalıların İranlıları mağlûp etmesi mümkün değildi. Müşrikler de Allah'ın vaadini unutarak zahire göre hükmediyorlardı. Bunun için de müşriklerin reislerinden olan Übey ibn Halef, Ebû Bekir (radıyallahü anh)'i yalancılıkla itham etmiştir. Ebû Bekri Sıddık (radıyallahü anh) da ona «ey Allah'ın düşmanı, yalancı sensin» diyerek mukabelede bulunmuş ve aralarında şöyle bir anlaşma yapmışlardır. Şayet üç seneye kadar Romalılar İranlıları yenerse Ubey, Ebû Bekir (radıyallahü anh)'e on deve verecek, aksi olursa Ebû Bekir, Übey'e on deve verecektir. Ebû Bekir bu anlaşmadan. Peygamberimizi haberdar etmiş, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona şöyle buyurmuştur: «Yâ Ebâ Bekir, bu mukavelenin müddetini uzat ve develerin sayısını da artır. Çünkü bu galibiyet üç sene ile dokuz sene arasında vuku bulacaktır.» «Fi bidi sinine» cümlesi bunu bildirmektedir. Bunun üzerine Ebû Bekir-i Sıddîk tekrar Übey ibn Halefe gider, mukavelsnin müddetini dokuz yıla, develerin sayısını da yüze çıkarırlar. Nihayet bu mukaveleden sonra aradan altı sene geçmiş, yedinci senenin başlarında Romalılarla İranlılar arasında büyük bir savaş çıkmış, o savaşta Romalılar İranlıları mağlûp etmiştir. Fakat Übey ibn Halaf bu tarihe yetişememiş, Uhud muharebesinde Peygamberimizden aldığı bir yara ile Mekke'de ölmüştür, Ebû Bekir-i Sıddîk Hazretleri o mukavele mucibince Übey'in vârislerinden yüz deveyi almış ve Peygamberimizin emriyle fakirlere dağıtmıştır. Rivayete göre bu mukavele riba ve kumarın haram kılınmasından önce vuku bulmuştur. Büyük tefsir sahibi Zemahşerî'ye göre İmam-ı Âzam’ın mezhebinde kumar ve riba gibi şeylere ait bâtıl akitler İslâm memleketlerinde caiz değildir. Fakat Darü'l-Harb'de ise müslümanların kâfirlerle böyle bir akitte bulunması caizdir. Hazret-i Ebû Bekir'in Übey ibn Halefle yapmış olduğu mukavele de buna delildir. Fakat diğer mezheb imamlarına göre bâtıl akit hiçbir yerde caiz değildir. Rum, Roma şehrinden alınmış olup onlara Rum denmiştir. Hükümdarlarına da Kayser unvanı verilmiştir. Eski İranlılara da Fars denmiş, hükümdarlarına da Kisra unvanı verilmiştir. Perişan bir durumda olan Roma hükümeti kısa zamanda derlenip toparlanır kendisinden çok daha üstün olan İranlıları mağlûp ederler. Bundan önce de müslümanlar Bedir'de müşrikleri mağlûp edip hezimete uğratmıştı. Böylece Kur'ân-ı Kerîm'in müjdesi tahakkuk etmiş, ilâhi bir mucize olduğu bu v«sile ile anlaşılmıştır. Bu iki savaşın kazanılmasıyle müslümanlar çok sevinmiş, müşrikler kahrolmuş ve İslamın üstünlüğünü kabul etmişlerdir. Bu savaşlardan sonra müslümanlara zafer kapıları açılmış, müşriklere ise hezimet kapıları açılmıştır. Böylece Kur'ân-ı Azîmüşşân’ın ilâhî mucize olduğu bir defa daha ortaya çıkmıştır. Allah kimi dilerse ona yardım edip aziz kılar, O, Rahîm'dir mü’min kullarını esirger. |
﴾ 5 ﴿