4 «Allah bir adamın içinde iki kalb yaratmamıştır. Kendilerinden «zıhar» yaptığınız eşlerinizi, anneleriniz gibi kendinize haram saymanız için yaratmamıştır. Evlâtlıklarınızı da oğullarınız gibi tutmanızı meşru kümamıştır. Bunlar sizin dillerinize doladığınız boş sözlerdir. Allah, hakkı söyler ve O, doğru yola eriştirir.» Bu âyet-i celîle Hamid ibn Ma’mer hakkında nazil olmuştur. Ma'mer çok zeki, hafızası çok kuvvetli, eskilerin masallarını çok iyi bilen ve Mekke'ye gelen yabancılara yol gösteren, iz takibinde mahir olan birisi idi. Meşhur olduğu kadar da Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e düşmandı. Kendisini üstün göstermek için halka iki kalbi olduğunu, birisi ile onların bildiklerini, diğeri ile de onların bilmediklerini bildiğini söylerdi. Halk da onun zekiliğine aldanarak gerçekten iki kalbi olduğuna inanmıştı. Böylece kendisini aklınca Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'den üstün görmüş «onun bir kalbi var, benîm ise iki kalbim var, ben her şeyi ondan daha iyi bilirim» demişti. Bedir muharebesine kadar Mekkeliler gerçekten onun iki kalbi olduğuna inanmışlardı. Bedir muharebesine o da iştirak etmiş, müşrik ordusu İslâm ordusu karşısında hezimete uğrayıp yetmiş ölü ve yetmiş de esir vermiş, geri kalanlar ise kurtuluşu kaçmakta bulmuşlardı. Ma’mer de kaçanlar arasındaydı. Hem öylesine kaçar ki, ayakkabısının biri elinde, biri de ayağmdadır. Fakat kendisi bunun farkında değildir. Bu şekilde, Mekke yolunda Ebû Süfyân'a rastlar. Ebû Süfyân «bu halin nedir, ayakkabının biri elinde, biri ayağında» der. Ma’mer de «ben ta Bedir'den beri böyle geliyorum, farkında değilim» diye cevap verir. O zaman bunun iki kalbi olmadığını, halkı kandırdığını anlarlar. Zaten o zamana kadar Hâlik-ı Zülcelâl bu âyeti inzal edip hiç kimsenin iki kalbi olmadığını beyan ederek şöyle buyurmuştur: «Allah bir adamın içinde iki kalb yaratmamıştır. Kendilerinden zıhar yaptığınız eşlerinizi, anneleriniz gibi kendinize haram saymanız için yaratmamıştır. Evlâtlıklarınızı da oğullarınız gibi tutmanızı meşru kılmamıştır. Bunlar sizin dilinize doladığınız boş sözlerdir. Allah, hakkı söyler ve O doğru yola eriştirir.- İslâm'dan önce Araplar zeki insanlarda iki kalbin olduğuna inanırlardı. Halbuki bir insanda iki kalbin bulunması, aklen muhaldir, mümkün değildir. Yine İslâm'dan önce Araplar «zıhar» yaparak eşlerini haksız yere boşarlardı. Bu âyetle zihar vasıtasıyle boşama da kaldırılmıştır. Zıhar: Bir kimse, hanımının tamamını, boynunu, sırtını veya başka bir azasını, kendisine ebedi nikâhı haram olan bir kadına veya onun bakılması haram olan bir yerine benzetmesine denir. Meselâ: Bir insan, hanımına «sen bana anamın arkası gibisin, boynu gibisin» demesi gibi. Bu söz ile «zıhar- meydana gelir. Bunu yapanların ceza olarak oruç tutmaları gerekir. Bunun geniş izahı Mücâdele süresinde gelecektir. Oraya müracaat edilmelidir. Evlât edinen insanların edinmiş oldukları evlâtlıkları, mirasta ve mahremiyette asla öz çocukları gibi olamaz. Evlât edinilen çocuk kız ise erkeğe, erkek ise evlât edinen kadına bulûğ çağından itibaren nâmahremdir. Yabancı berinden farkı yoktur. Bir çocuğu evlât edinmek, o çocuğu öz evlât gibi yapmaz. Bir yabancı ne ise evlât edinilen çocuk da öyledir. Mahremiyet ancak üç durumda olur. 1 — Neseben, 2 — Süt yoluyla, 3 — Nikâh yoluyla. |
﴾ 4 ﴿