37

«Habibim, Allah'ın nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye: 'Zevceni kendine sıkı tut ve Allah'tan kork' diyordun da, Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde gizliyordun. İnsanlardan çekmiyordun. Halbuki Allah kendisinden korkmana daha çok lâyıktı. Şimdi mademki Zeyd o kadından alâkasını kesti, biz onu sana zevce yaptık. Ta ki, evlâtlıkları, eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek hususunda mü’minler üzerine günah olmasın. Allah'ın emri de yerine gelmiş bulunuyor.»

Bu âyet-i celîle Cahş kızı Zeynep (radıyallahü anh) hakkında nazil olmuştur. Bunun kıssası şudur: Zeyd (radıyallahü anh) sekiz yaşmda Hatice validemiz tarafından Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'e hibe edilmiş, Allah Resulü de onu çok sevdiği için azad etmiştir. Evlilik çağına geldiği zaman Peygamberimiz halasının kızı Zeyneb ile onu evlendirmek istemiştir. Zeyneb, ilk anda Peygamberimizin kendisini istediğini zannederek kabul etmiş, Zeyd'e istendiğini anlayınca, kendisi de, kardeşi de bunu kabul etmemişlerdir. Çünkü Zeyneb, hem çok güzel, hem de Kureyş'in leri gelenlerinin kızı idi. Zeyd ise azadlı bir köleydi. Bu bakımdan onu kendisine denk görmüyordu. İsteğini geri çevirdiği için, Allah Resulü üzülür. Sonra Zeyneb'in hakkında bu âyet nazil olur. Hakkında âyet nazil olunca kendisi de, kardeşi de Zeyd'le evlenmesine razı olurlar. Peygamberimiz de onu Zeyd'e nikâhlar. Bu nikâhta ona on altın, altmış dirhem dinar, bir gömlek, bir peştemal, bir ayakkabı, elli ölçek buğday, otuz ölçek de hurma verir.

“üduhüm li abaihim” âyet-i celîlesi gelene kadar ona -Zeyd ibn Muhammed» denirdi. Zeyneb ve Zeyd bunlarla bir müddet geçinirler, fakat aralarında bir ülfet meydana gelmez. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün bir ihtiyaçtan dolayı Zeyd'in evine gider, evde Zeyneb'i gecelikle görür ve eve girmeden «sübhânallah» diyerek geri döner. O anda Zeyd (radıyallahü anh) de evde yoktur. Zeyd eve döndüğü zaman, Zeyneb (radıyallahü anh), Peygamber'in gelip kendisini gecelikle görünce «sübhânallah diyerek eve girmeden geri döndüğünü söyler. Bundan sonra aralarındaki bağ daha da çözülür. Çünkü Zeyd (radıyallahü anh) baştan beri, Zeyneb (radıyallahü anh)'in şerefli bir aileye mensup olduğunu, kendisinin ise böyle bir aile hayatım devam ettiremeyeceğini biliyor ve zaman zaman Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek bundan ayrılmak istediğini söylüyordu. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona «hanımını tut» buyuruyordu. Bu evliliğin yürümeyeceğini anlayan Zeyd (radıyallahü anh) kendi isteği ile Zeyneb (radıyallahü anh)'den ayrılmıştır. Şerefli bir aileye mensup, aynı zamanda Peygamberimizin halasının kızı olan Zeyneb (radıyallahü anh) 'e bu ayrılık ağır gelmiştir. Onun bu üzüntüsünü gidermek için Allah Resûlü onu kendi nikâhına almıştır. Böylece o lâyık olduğu yeri bulmuş böylece Araplar arasında, oğullukların boşamış olduğu kadınlarla evlenilmez fikri ilâhi emirle ortadan kalkmış olur.

Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, Zeyneb (radıyallahü anh)'e kalben bir temayülde bulunduğu söylenemez. Onun ulvi yaratılışı, ahlâk güzelliği ve ismet sıfatı buna manidir. Şayet böyle bir temayül olsaydı, daha önce onu kendisi alırdı, hiç oğulluğuna vermezdi. Fakat o mübarek vâldemiz, vaktiyle Peygamberimizin emrine itaat ederek Zeyd ile evlenmiştir. Daha sonra bu evliliğin yürümeyerek Zeyd'den ayrılması onu bir hayli üzmüştür. Bu üzüntüsünü gidermek, ona bir iltifat ve bir teselli olmak üzere Allah Resulü onu nikâhı altına almıştır, Bu ona olan temayülünden değil, onun ezikliğini ve üzüntüsünü gidermek içindir. Yüce Halik, bunu şöyle beyan ediyor; «Habibim, Allah'ın nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye: 'Zevceni kendine sıkı tut ve Allah'tan kork' diyordun da, Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde gizliyordun. İnsanlardan çekmiyordun. Halbuki Allah kendisinden korkmana daha çok lâyıktır. Şimdi mademki Zeyd o kadından alâkasını kesti, biz onu sana zevce yaptık. Ta ki, evlâtlıkları, eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek hususunda mü’minler üzerine günah olmasın, Allah'ın emri yerine getirilmiştir.»

Hazret-i Âişe validemiz, Zeyneb (radıyallahü anh) hakkında şöyle demiştir: «Diyânette Zeyneb'den hayırlı kadın yoktur. O, muttaki ve doğru sözlü idi. Sadakayı çok verir ve sıla-i rahme çok riâyet ederdi.» Bu mübarek validemiz hicretin yirminci yılında vefat etmiştir.

Araplarda evlât edinmek onların hayatına o kadar girmiş ki, bir hamlede bunu söküp atmak çok zordu. Hele hele evlâtlığının boşamış olduğu hanımla evlenmek bundan daha da ağırdı. Allahü teâlâ evlâtlık edinme nizamının toplumda bıraktığı derin izleri silme görevim de sevgili Peygamberine tevcih etmiştir, Bu görevi yerine getirmek için ilâhi emir gereği evlâtlığı Zeyd ibn Harise'nin boşadığı Zeyneb (radıyallahü anh) ile evlenmiştir. Böylece evlâtlıklardan boşanan kadınlarla evlenmede bir mahzur olmadığı belirtilmiştir. Zeyneb (radıyallahü anh), Peygamberimizin diğer kadınlarına karşı övünerek «sizi Peygamber ile ebeveyniniz evlendirdi, beni de Rabbim nikahladı» dermiş.

37 ﴿