|
14 «Sonra biz ona ölüm hükmünü infaz edince (dayandığı) asasını yemekte olan ağaç kurdundan başka bir şey bunun ölümünü onlara göstermedi. Bu suretle yere kapanıp yıkıldığı zaman, besbelli oldu ki, eğer cinler gaybı bilmiş olsalardı öyle zilletli azab içinde kalıp durmazlardı.» Hâlik-i Zülcelâl, cinleri Süleyman (aleyhisselâm) ‘ın emrine müsahhar kılmış, o da bütün işlerini onlara yaptırdığı gibi, Mescid-i Aksa'yı da yine onlara inşa ettirmiştir. Cinler onun emrine karşı gelmekten korkusuna istediğini yaparlardı. Mescid-i Aksa'yı da onlara yaptırıyordu. Süleyman (aleyhisselâm) namaza kalktığı zaman kıyamda çok uzun dururdu. Namazı bitirdiği zaman ise mihrabında ot bittiğini görürdü. Biten otun adını, neye yaradığını ve hangi derdin ilâcı olduğunu sorardı, Bu bilgileri hemen kayıt ederdi ve herhangi bir hastalık zuhur ettiği zaman, onunla ilgili olan ot ilâç olarak kullanılırdı. Şimdiki ilâçların aslı bunlardır. Süleyman (aleyhisselâm)’ın ölümü yaklaşınca mihrabında yine bir otun bittiğini görür, adını ve ne işe yaradığını sorar. O da admın -Harnup- olduğunu ve memleketinin harap olacağına delâlet ettiğini söyler. Bunu duyan Süleyman (aleyhisselâm) bir müddet ağlar. Bu ot onun vadesinin yaklaştığına delâlet ediyordu. Ondan önce de Azrail kendisine gelip giderdi. Bu olaydan sonra Azrail, kendisine gelince ona 'yâ Azrail, benim canımı hangi surette gelip alacaksın» diye sorar. Azrail «Allah'ın izni olmadan benim elimden hiçbir şey gelmez» der. Bunun üzerine Allahü teâlâ ona izin verir ve kendi suretinde Süleyman (aleyhisselâm)'a görünür. Onu gören Süleyman (aleyhisselâm)'in aklı başından gider, korkudan bayılır. Azrail elini Süleyman (aleyhisselâm)'ın göğsüne koyar, o zaman kendisine gelir ve «ey Azrail, senden daha korkunç melek var mı?- diye sorar. O da «Yâ Süleyman, benim katımda bir melek var, başı arşın altında, ayakları da yedi kat yerin altından beşyüz yıllık daha aşağıdadır. Eğer Allah ona müsaade etseydi, bir anda yedi kat gökleri ve yeri yutardı. Onun katında da bir melek daha vardır ki, boynu arşta, ayakları da yedi kat yerin altından bin yıllık daha aşağıdadır. Onun katında da bir melek var ki, üst dudağı arşın altında, alt dudağı ise yerin altındadır. Şayet Allahü teâlâ ona izin vermiş olsaydı gökleri ve yeri bir nefeste yutar ve hiçbir şey yutmamış gibi olur.» der ve ondan ayrılır. Bir müddet yanına uğramaz. Süleyman (aleyhisselâm)'in vadesi bitince gelir, o zaman Süleyman (aleyhisselâm) Mescid-i Aksa’nın mihrabında namaz kılmak için dikilmiş tekbir almak üzereydi. Tam o sırada Azrail gelir, ruhunu kabz edeceğini bildirir. Süleyman (aleyhisselâm) aile efradiyle helâllaşmak için izin ister. Azrail, bu hususta kendisine müsaade edilmediğini söyler ve orada ruhunu kabzeder. Ruhu kabzolan Süleyman (aleyhisselâm), yere düşmez ardıç ağacından olan değneğine dayanarak ayakta kalır. Hiç kimse öldüğünü anlamaz, tam bir yıl ayakta kalır, ölünce hemen defnedilmemesi için daha önceden vasiyet etmişti, öldüğü zaman mescid yarımdı, hemen defnedilseydi mescid yarım kalacaktı. Çünkü cinler daha çalışmayacaktı. Ağaç kurdu değneğini yemeye başlamıştı, fakat caminin inşaatı da hızla ilerliyordu. Ağaç kurdu değneği yiyip Süleyman (aleyhisselâm)'ı yere düşürdüğü zaman caminin inşaatı da bitmişti. O zaman cinler ve insanlar Süleyman (aleyhisselâm)’ın öldüğünü anlamışlardı. Halbuki o âna kadar cinler gaybı bildiklerini söylüyorlardı. Böylece onların gaybı bilmedikleri de ortaya çıkmış oldu. Onun öldüğünü gören cinler ve şeytanlar dağılıp gittiler. Şayet cinler onun öldüğünü bilmiş olsalardı, elbette; zor işlerde çalışmazlardı. Yüce Halik bunu şöyle beyan ediyor: «Sonra biz ona ölüm hükmünü infaz edince (dayandığı) asasını yemekte olan ağaç kurdundan başka bir şey bunun ölümünü onlara, göstermedi. Bu suretle yere kapanıp yıkıldığı zaman, besbelli oldu ki, eğer cinler gaybı bilmiş olsalardı öyle zilletti azab içinde kalıp durmazlardı.» |
﴾ 14 ﴿