36

«Allah, kuluna kâfi değil mi? Seni O'ndan başka şeylerle korkutuyorlar. Allah kimi saptırırsa onun yolunu bir doğrultucu yoktur.»

Bu âyet-i celîlenin nüzul sebebi şudur: Mekkeli müşrikler, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'e «yâ Muhammed, sen durmadan bizim ma'bûdlarımıza dil uzatıp sövüyorsun. Sakın bunlardan sana bir zarar, bir belâ gelmesin.» demişlerdir. Bunun üzerine Yüce Halik, bu âyeti inzal ederek şöyle buyurmuştur: «(Ey Muhammed), Allah, kuluna kâfi değil mi? Seni, O'ndan başka şeylerle korkutuyorlar. Allah kimi saptırırsa onun yolunu bir doğrultucu yoktur.» Hâlik-ı Mutlak, kullarının bütün işlerini yerine getirmeye ve onları her türlü belâlardan, musibetlerden korumaya kadirdir. Kâfirler, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'i putlarıyla korkutmak istemişlerdir. Halbuki putlarının hiçbri şeye gücü yetmez, sadece onları doğru yoldan saptırmaya yarar. Allah kimi saptırırsa, onun yolunu bir doğrultucu yoktur. Kimi de hidâyete erdirirse, onu da saptıracak yoktur. Fakat hayrı da, şerri da kul kendisi kazanır. Kıyamet günü kul, fiilinin cezasını göreesktir. Tıpkı hırsızlık yapanın elinin kesildiği, zina yapanların recmedildiği, adam öldürenlerin kısasa kısas olarak öldürüldüğü gibi. İşte bütün bunlar kulun fiilinin cezasıdır. İnsan oğlu cüz'î iradesiyle hayrı da, şerri de işlemektedir. Bunların karşılığında mükâfat veya mücâzat olacağını da bilmektedir. İradesini hayra kullananlar mükâfatını, şerre kullananlar ise mücâzatını görecektir. «Şerri bana Allah yaptırdı» demek, Allah'a zulüm isnat etmektir ki, bu da küfürdür. Zira: «Allahü teâlâ kimseye zerre kadar zulmetmez» Duyurulmuştur. Başka bir âyette de :

Allahü teâlâ kimseye zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmettiler» buyurulmuştur. Âyette de ifade edüdiği gibi, Allah kimseye zulmetmez, kul ancak kendine zulmeder.

36 ﴿