|
15 "Biz insana ana ve babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ve sütten kesilmesi otuz aydır. Nihayet erginliğe erince ve kırk yaşma varınca der ki: Rabbini, bana ve ana babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın sal ili amel işlememi temin et bana. Bana verdiğin gibi soyuma da salah ver. Doğrusu ben sana döndüm. Ve el betteki ben müslümanlar danım." Bazı tefsircilere göre bu ayet-i celile Ebu Bekir hakkında, bazılarına göre bütün insanlar hakkuıda nazil olmuştur. Nüzul sebebi ne olursa olsun hükmü umumidir. Allahü teâlâ insanlara ana babalarına iyi davranmalarını tavsiye etmiştir. Bu ilahi bir emirdir. Anası onu zahmetle dokuz ay kanunda taşımış ve zahmetle doğurmuştur. Ana çocuğunu dokuz ay karnında taşır, bundan dolayı bütün zorluklara, yorgunluklara katlanır, sonra onu büyük bir zorlukla dünyaya getirir. Bundan sonra gece gündüz, yaz kış, soğuk sıcak demeden ona itina ile bakar, gece uykusunu, gündüz istirahatım terk eder, sütünü verir, her türlü ihtiyacım karşılar. Bütün bunları fıtratının gereği zevkle yapar. Yavaş yavaş büyüyen yavrudan da anne baba aynı muameleyi görmek ister. Çocuk anne babaya ne yaparsa yapsın, onların kendisine yaptığının onda birinin bile hakkını ödeyemez. Çünkü Allah'tan sonra onun var olmasının sebebi anne babasıdır. Böyle bir varlığa ne yapılsa yine de azdır ve asla hakkı ödenemez. Çocuğun anne karnında kalma müddeti ile süt emme müddeti otuz aydır Bir çocuk anne karnında en az altı ay, en fazla dokuz ay on gün kalır. Altı aydan az anne karnında kalan çocuklar yaşamaz, şayet altı aydan az bir zamanda doğar da yaşarsa o zaman nesebi sahih değildir. Nitekim bir zat Hazret-i Ali'ye gelerek Ey Allah'ın halifesi, ben bakire tertemiz bir kızla evlendim, aradan altı ay geçti, bir oğlan çocuğum oldu. Hanımımdan asla şüphe etmiyorum, bu nasıl olabilir ?" der. Bunun üzerinde Hazret-i Ali bu ayeti okuyarak altı aylık çocuğun nesebinin sahih olduğunu söyler ve o adamın, çocuğun babası olduğunu söyler. İnsan anne ve babasına ne yaparsa yapsın, onların kendisine karşı yapmış olduğu fedakarlığın bedelini ödeyemez. Onun yaptığı anne babanın yaptığının yanında çok cüzi kalır. Nitekim Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) annesini omuzunda tavaf ettiren birisini görünce, adam Peygamberimize" hakkını ödedim mi?" diye sorar. Hayır bir tek soluğun hakkım dahi ödeyemedin" buyurur. Bu da gösteriyor ki, annenin hakkım çocukların ödemesi mümkün değildir. Onun için Allah Resulü "cennet anaların ayaklan altındadır" buyurmuştur. Anne babasının rızasını kazanamayan evlat cennete giremez. Onların rızasını kazanmak Allah'ın rızasını kazanmaktır. Zira Allah'tan sonra en büyük mürebbi annedir. Onun yerini hiçbir varlığın alması mümkün değildir. Anne sevgisinden ve şefkatinden mahrum olan çocuklar anormal yetişirler. Aile yuvasının dışında başka yuvalarda yetişen çocukların ilk önce kaybedecekleri şey, sevgi duygusudur. Çünkü onlar yetiştikleri yuvalarda bu duyguyu tatmamışlardır, başkalarına da tattırmazlar. Çocuk her zaman ve her yaşta kendisini okşayan müşfik bir ele muhtaçtır. Bu, insanın yaratılışında vardır. Bundan yoksun olarak yetişen çocuklar hodgam olur, saygı ve hoşgörülü olamazlar. Sonra salih evlat kemal yaşma geldikten sonra anne babasının kendisine yaptığı fedakarlığı unutmayarak onlara şöyle niyaz eder: "Rabbim, bana ve ana babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih amel işlememi bana temin et." diyerek hem ana babasına ve hem de kendisine dua eder. Sonra yine Rabbine yönelip nesli için dua ederek şöyle der" ve bana verdiğin gibi soyuma da hidayet nasip edip salah ver, doğrusu, Rabbim, ben sana yöneldim, diyerek kendi neslinden gelecek olanların da hayırlı ve salih olmasını niyaz eder. |
﴾ 15 ﴿