MUHAMMED SÛRESİ

Bu sure-i celile Medine'de nazil olmuştur ve 38 âyettir. Bir rivayete göre, 13. âyeti, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'in hicreti esnasında, Sevir Tepesindeki mağarada iken nazil olmuştur. İkinci âyette Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in adı geçtiği için Muhammed, yirminci âyette kıtale işaret edildiği için, Kıtal sûresi adı verilmiştir. Sûrenin birinci âyeti ile bundan önceki Ahkaf sûresinin sonuncu âyeti arasında büyük bir irtibat vardır. Sûrenin ihtiva ettiği başlıca hususlar şunlardır.

İman edenlerin vasıflarını beyan ve nail olacakları nimetler.

Kâfirlerin vasıflarını beyan ederek uğrayacakları azaplar.

Mü'minlerin kâfirlere karşı dinlerini, vatanlarını, canlarını ve namuslarını korumaları için cihad ile mükellef olduklarını beyan.

Allah yolunda infak etmekten kaçınanların yerlerine başka mümtaz zatların varis olacaklarını ihtar.

Mü'minleri tebşir, kâfirleri tehdit. Genel olarak sûrenin ihtiva ettiği belli başlı hususlar bunlardır.

1

"İnkâr edenlerin ve Allah yolundan alıkoyanların amellerini Allah boş çıkarır."

İmam-ı Kelbi'ye göre bu âyet, Bedir Savaşına Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ile iştirak etmek isteyenlere mani olanlar hakkında nazil olmuştur. Mekke'li müşriklerin ileri gelenlerinden Utbe, Şeybe ve Halefin iki oğlu Übey ile Ümey ve diğerleri Bedir savaşına iştirak etmek isteyen müslümanlara bir ziyafet vererek onları savaşa iştirak etmekten alıkoymuşlardır. Bunun üzerine Allahü teâlâ bu âyeti inzal ederek şöyle buyurmuştur: "Allah'ın âyetlerini inkâr edenlerin ve Allah yolunda savaşmaktan alıkoyanların amellerini Allah boşa çıkarır." Allah, iman etmeyenlerin ve iman edenlere mani olanların bütün amellerini boşa çıkarmıştır. Çünkü imansız amel olmaz. Nur Sûresinin 39 âyeti buna delâlet eder. (o kâfirlere gelince: Onların amelleri dümdüz ve engin çöllerdeki bir serap gibidir ki, susayan onun bir su olduğunu sanır. Nihayet o, buna vardığı zaman onu bir şey olarak bulamamıştır...) İşte kâfirlerin amelleri çölde görülen serap gibidir, kıyamet günü yok olup gidecektir. Kendilerine asla faydası olmayacaktır.

2

"O, İman edip salih ameller işleyenlerden, Muhammed'e Rablerinden o gerçek olarak indirilene iman edenlerin kötülüklerini de örter ve durumlarını düzeltir."

Hâlik-ı Zülcelâl, iman edip salih ameller işleyenlerden, Hazret-i Peygamber'e indirilen Kur'ana iman edip hükmüyle amel edenlerin günahlarını affeder, kusurlarını bağışlar ve durumlarını düzeltir. Bu, onların iman ve amellerinin mükâfatıdır.

3

"Bunun sebebi o küfredenlerin bâtıla uymaları ve iman edenlerin de Rablerinden gelen hakka uymuş olmalarıdır. İşte böylece Allah insanlara kendi misallerini anlatır."

Kıyamet günü kâfirlerin amellerinin bâtıl olup gitmesinin sebebi, onların imanı terk edip küfür ve şirki tercih etmeleridir. İman edenlerin kötülüklerinin örtülmesi, günahlarının affedilip kusurlarının bağışlanmasının sebebi ise Allah'ın indirdiği Kur'ana îman edip hükmüyle amel etmeleridir. İşte böylece Allah insanlara kendi misallerini anlatır. Allah katında iman edenler mükâfatını, etmeyenler de cezasını görecektir. Çünkü kıyamet günü herkes ameline göre mükâfat veya mücâzat ile karşılaşacaktır.

4

"Kâfirlerle karşılaştığınızda boyunlarını vurun. Nihayet onlara üstün geldiğiniz zaman da esir alın. Savaş sona erince de onları ya karşılıksız veya fidye mukabili salıverin. Bu böyledir. Eğer Allah di-leseydi onlardan intikam alırdı. Fakat kiminizi kiminizle denemek ister. Allah yolunda öldürülenlere gelince onların amellerini boşa çıkarmaz."

Ey iman edenler, kâfirlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet savaşta onlara üstün geldiğiniz zaman da esir alın, onların güçlerini ve kuvvetlerini zayıflatın. Savaş sona erince de esirleri ya karşılıksız serbest bırakın veya fidye karşılığı onları serbest bırakın. Onlar hakkındaki hüküm böyledir. Eğer Allah dileseydi sizi savaşa sokmadan onlardan intikamını alırdı. Fakat Allah savaş meydanında kimin sabredip kimin sabretmediğini açığa çıkarmak için kiminizi kiminizle denemek istemiştir. Allah yolunda öldürülenlere gelince onların amelleri asla boşa çıkmaz. Onlar için, içinde ebedî kalacakları cennetler vardır. Bu, onların amellerinin karşılığıdır.

Bazı tefsirciler bu âyetin zahir manasına bakarak, esirlerin öldürülmesini mekruh kabul etmişlerdir. Onların karşılıksız veya fidye karşılığı serbest bırakılmalarının daha evlâ olduğunu söylemişlerdir. İbrahim Necefi ise Müslümanlar muhayyerdir, dilerlerse esirleri serbest bırakırlar, dilerlerse öldürürler demiştir. En önemli mesele, düşman kuvvetlerini zayıflatıp, Müslümanlara gelecek olan tehlikeyi önlemek ve onları kontrol altına almaktır. Çünkü her devirde kâfirler Müslümanların zayıf tarafını yakalayıp onlara savaş açmışlardır. Ancak kâfirler Müslüman olurlar veya sulhu kabul ederek vergi vermeye razı olurlarsa o zaman onlarla savaşmak haramdır, Savaştan maksad, İslâmı yeryüzüne hakim kılmaktır. Bu bakımdan onlara silâh ve benzeri şeyler satmak haramdır. Ancak ticaret malı satılabilir.

5

"Onları hidayete eriştirecek ve durumlarını düzeltecektir."

6

"Onları kendilerine vaadettiği cennetine sokacaktır."

Allahü teâlâ iman edip salih amel yaparak düşmanla savaşan kullarını hidayete erdirip durumlarını düzeltir. Onlan kendilerine vaadettiği cennete sokar. Onları kıyametin dehşetinden ve korkusundan emin kılar. Bu, onların iman ve amellerinin karşılığıdır. Allah katında iman edenler mükâfatını, etmeyenler de cezasını görecektir.

7

"Ey iman edenler! Allah'ın dâvasına yardım ederseniz Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar."

8

"Küfredenlere gelince, onlar yüzükoyun kapansınlar. Yaptıkları amelleri Allah boşa çıkarmıştır."

Ey iman edenler, eğer Allah'ın dinine yardım ederseniz, Allah da size yardım eder. Düşmanlarınıza karşı savaş meydanlarında size sebat ve metanet verir ve ayaklarınızı sabit kılar. Böylece her zaman düşmanlarınıza galip gelirsiniz. Allah, kâfirleri helak eder ve yaptıkları amelleri boşa çıkarır. Onlar için elim bir azap vardır. Bu, onların inkârlarının ve zulümlerinin cezasıdır. Hâlik-ı Zülcelâl, bunu şöyle beyan ediyor: "Küfredenlere gelince, onlar yüzükoyun kapansınlar. Yaptıkları amelleri Allah boşa çıkarmıştır."

9

"Bunun sebebi Allah'ın indirdiğini beğenmemeleridir. Bunun için Allah amellerini boşa çıkarmıştır."

Kâfirlerin amellerinin boşa çıkarılmasının sebebi, onların Allah'ın âyetlerini inkâr edip, Peygamberlerini yalanlamalandır. Kim Allah'ın âyetini inkâr edip imandan yüzçevirirse, işte onların bütün amelleri boşa gider. Allah katında ameller ancak iman ile değer kazanır. İmansız amel asla bir mânâ ifade etmez.

10

"Yeryüzünde dolaşmazlar mı, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna baksınlar. Allah onları yere batırmıştır. Ve kâfirlere de bunun benzerleri vardır."

Kâfirler, kendilerinden önceki inkarcıların akıbetlerinin nasıl olduğuna yeryüzünde gezip tozup bakmıyorlar mı? Onlar inkârlan ve zulümleri yüzünden helak olmuşlardır. Allah onları yerleri, yurtlan, çocukları ve eşleriyle yere batırmıştır. Ve kâfirlere de bunun benzeri vardır. Onlar da inkârlarının ve zulümlerinin cezasını mutlaka göreceklerdir. Allah onlardan intikamını alır. İman edenler mükâfatını, etmeyenler de cezasını görecektir.

11

"Bunun sebebi Allah'ın iman etmiş olanların mevlâsı olmasıdır. Kâfirlere gelince onların mevlâsı yoktur."

Allahü teâlâ iman edenlerin velisi, yardımcısıdır. Onların amellerini asla boşa çıkarmayacaktır. Kâfirlere gelince, onların mevlâsı, yardımcısı yoktur. Kıyamet günü kâfirlere" siz gidin, Allah'ı bırakıp da taptığınız putlarınızdan yardım isteyin, onlar şimdi sizi bu azaptan kurtarsın" denir. Fakat kendilerine onlar asla yardım etmez. İşte o zaman Allah'tan başka yardımcı olmadığını anlarlar, yaptıklarına pişman olurlar. Fakat o günkü pişmanlık asla fayda vermez.

12

"Muhakkak ki Allah iman edip salih ameller işleyenleri altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. Küfredenler ise eğlenirler ve hayvanların yediği gibi yerler. Halbuki onların yeri ateştir."

Hâlik-ı Zülcelâl iman edip salih ameller işleyenleri mükâfat olarak altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. Bu, onların iman ve amellerinin karşılığıdır. Kâfirler ise dünyada eğlenirler; hayvanların yediği gibi, yerler içerler, âhîreti unuturlar. İşte onların yeri de içinde ebedî kalacakları cehennemdir. Bu, onların küfür ve zulümlerinin karşılığıdır. Allah katında iman edenler mükâfatını, etmeyenler de cezasını görecektir.

13

"Nice kasabaları yok ettik ki, onlar seni sürüp çıkaran kasabadan daha kuvvetli idiler. Ve onların yardımcısı da yoktur."

Allahü teâlâ inkâr ve zulümleri yüzünden nice kasaba ve köy halkını helak etmiştir. Halbuki onlar Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'i Mekke'den çıkaran müşriklerden daha kuvvetli, daha güçlü, daha uzun ömürlü idiler. Buna rağmen onların yerlerini, yurtlarını, meskenlerini, çocuklarını, eşlerini ve kendilerini yerle bîr etmiştir. Kimse onları Allah'ın azabından kurtarama-mıştır. Onları helak eden Allah, elbette müşrikleri helak etmeye kadirdir.

14

"Rabbi tarafından apaçık bir burhan üzerinde bulunan kimse, işlediği kötülükler kendisine güzel görünen ve heveslerine uyan kimse gibi olur mu?"

Ey insanlar, Rabbi tarafından apaçık bir burhan üzere bulunup hidayete eren hakkı bâtılı, iyiyi, kötüyü, hayrı şerri bilen kimse, işlediği kötülükler kendisine güzel görünen ve heveslerine uyarak bâtıl ameller işleyen kimse gibi olur mu hiç? Elbette iman edip salih ameller işleyenler, iman etmeyenler gibi olmaz. İman edenler, dünyada da ahirette de Allah'ın nimetlerine nail olur. Çünkü onların yardımcısı ve velisi Allah'tır, İman etmeyenler ise elim bir azaba uğrayacaklardır. Zira onların yardımcısı yoktur.

15

"Müttekîlere vaadolunan cennet şöyledir: Orada temiz su ırmakları, tadı bozulmayan süt ırmakları, İçenlere zevk veren şarap ırmakları ve süzme baldan ırmaklar vardır. Orada meyvelerin her çeşidi onlarındır. Ve Rablerinden mağfiret vardır. Hiç bu, ateşte temelli kalan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar sudan içirilen kimseler gibi midir?"

Allahü teâlâ iman eden kullarına vaadettiği cenneti şöyle beyan ediyor: Orada temiz su ırmakları, tadı bozulmayan süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmaktan ve süzme baldan ırmaklar vardır. Orada meyvelerin her çeşidi onlarındır. Ve Rablerinden mağfiret vardır. Hiç bu, ateşte devamlı kalan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar sudan içirilen kimseler gibi midir? Kıyamet günü Allah'ın mütteki kulları cennete girdikleri vakit orda istedikleri ırmaktan içecekler ve istedikleri meyveden yiyeceklerdir. Onların arzuladıkları önlerine gelecektir. Onlara Rablerinden mağfiret vardır. Kâfirlere gelince, onlar için, içinde ebedî kalacakları elim bir azap vardır. Onlara cehennemde bağırsaklarını parça parça edecek kaynar sudan içirilecekdir. Bu, onların inkâr ve zulümlerinin cezasıdır. İman edenler mükâfatını, iman etmeyenler de cezasını görecektir.

16

"Onların arasında seni dinleyenler vardır. Nihayet senin yanından çıkınca kendilerine ilim verilmiş olanlara: "Az önce ne demişti" diye sorarlar, İşte onlar Allah'ın kalblerini mühürlemiş olduğu heveslerine uyan kimselerdir."

Bu âyet-i celilenin nüzul sebebi şudur: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir cuma hutbesi okur ve hutbede kıyametin yaklaştığından bahseder. Cemaatın içinde, münafıklardan da bir grup vardır. Onlar, Peygamberin hutbesini dinledikten sonra camiden çıkarlar ve Abdullah İbni Mesud'a "Az önce Muhammed ne söyledi?" diye alaylı bir şekilde sorarlar. Bunun üzerine Allahü teâlâ bu âyeti sevgili Peygamberine inzal ederek şöyle buyurur: "Ya Muhammed, onların arasında seni dinleyenler vardır. Nihayet senin yanından çıkınca kendilerine ilim verilmiş olanlara; "Az önce ne demişdi?" diye sorarlar. İşte bunlar Allah'ın kalblerini mühürlemiş olduğu heveslerine uyan kimselerdir." Kur'an'ın ve hadisin emirlerini hafife alıp alay edenler kâfir olurlar ve yapmış oldukları bütün ameller boşa gider.

17

"Doğru yolu bulanlara gelince, Allah onların hidayetini artırır, onlara takvasını verir."

İman edip salih ameller işleyerek doğru yolu bulanlara gelince, Allah onların hidayetini artırır, onların takvasını artınr. Günahlarını affeder, kusurlarını bağışlar. Onları cennet nimetleriyle mükâfatlandırır.

18

"Onlar kıyamet saatinin ansızın gelip çatmasından başka bir şey mi bekliyorlar? Şüphesiz onun alâmetleri belirtilmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar."

Kâfirler kıyamet saatinin ansızın kendilerine gelip çatmasından başka bir şey mi bekliyorlar? Şüphesiz kî kıyametin alâmetleri belirtilmiştir. O gelip kendilerine çattığı zaman ibret almaları ve pişman olmaları neye yarar. Huzeyfe (radıyallahü anh)'nin rivayetine göre, sahabe Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'den kıyametin ne zaman kopacağını sorarlar. Allah Resulü şu cevabı verir: "Onun ilmi Allah kaündadır, ne zaman kopacağını ancak Allah bilir. Fakat kıyametin alâmetleri vardır. Onlar da şöyle sıralanmıştır: Çarşı ve pazarlarda kıtlığın baş göstermesi, yağmurun azalıp bitkilerin kuruması, gıybet, dedikodunun çoğalması, zinanın artması ve gayr-i meşru çocuğun çoğalması, zenginlere hürmet edilip alimlerin ve takva sahiplerinin ihmal edilmesi, camilerde gıybet ve boş sözlerin konuşulması, fasıkların, yalancıların, münkirlerin toplumda takdir görmesi, faziletli insanların kenara itilmesi ve horlanması. İşte bunlar kıyamet alâmetlerindendir ve bunların hepsi bu gün çıkmıştır. Aklı olanlar bundan ibret alıp her zaman hazırlıklı olmalıdır.

19

"Bil ki Allah'tan başka ilâh yoktur. Hem kendinin, hem de erkek mü'minlerle mü'min kadınların günahlarının bağışlanmasını dile. Allah gezip dolaştığınız yeri bilir, duracağınız yeri de."

Yüce Halik sevgili Peygamberine şöyle buyuruyor: "Ey Muhammed, bil ki Allah'tan başka ilâh yoktur. Hem kendinin, hem de erkek mü'minlerle mü'min kadınların bağışlanmasını dile. Allah gezip dolaştığınız yeri bilir, duracağınız yeri de." Bu âyetin nüzulünden sonra Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) günde yetmiş veya yüz defa tevbe istiğfar ederdi. Allah'ın sevgili Peygamberi bu kadar tevbe istiğfar ettiğine göre, acaba bizim gibi günahkâr kulların günde ne kadar tevbe istiğfar etmesi lâzım? En az günde bin defa tevbe istiğfar etmesi gerekir. Hele en az yüz defa tevbe etmesi vaciptir. İmamların görüşü de bu meyandadır. Hâlik-ı Zülcelâl, sevgili Peygamberine önce kendi nefsi için, sonra da mü'min erkek ve mü'min kadınlar için tevbe istiğfar etmesini buyurmuştur. Bu âyetle mü'minlere de önce kendi nefisleri için tevbe istiğfar etmeleri emredilmiştir. Bunun sebebi şudur:

Suçlu olan bir insan kendi suçunu affettirmeden başkalarının suçunu nasıl affettirebilir? Önce kendi suçunu affettirir, sonra başkalarının suçlarının affı için talepte bulunur. Kendi suçunu bırakıp başkalarının suçunu affettirmek için talepte bulunmak "benim, senin affına ihtiyacım yoktur" demek gibi bencillik olur. Bundan dolayıdır ki, Allahü teâlâ bütün günahlardan korunmuş olan sevgili Peygamberine önce kendi nefsi için, sonra mü'minler için tevbe istiğfar yapmasını buyurmuştur. Bu emir, Allah Resulünün şahsında mü'minleredir. Gerçek olan da budur. Düşünebilenler için bunda büyük hikmetler ve ibretler vardır.

20

"İman etmiş olanlar 'keşke cihad hakkında bir sûre indirilmiş olsaydı' derler. Ama muhkem bir sûre indirilip orda muharebe zikrolununca kalblerinde hastalık olanların ölüm korkusuyla bayılmış kimselerin bakışları gibi sana baktıklarını gördün. Korktukları başlarına gelsin."

Mü'minler savaşla ilgili bir sûrenin inmesini temenni ederek" keşke cihad hakkında bir sûre indirilmiş olsaydı?" demişlerdir. Cihad hakkında muhkem, hükmü nesh edilmemiş bir sûre indiği zaman hakiki mü'minler sevinmişler, fakat kalblerinde nifak bulunan münafıklar, üzüntülerinden ölüm korkusu ile bayılmış kimselerin baktığı gibi Peygambere bakmaya başlamışlardır. Peygamberle beraber savaşa iştirak etmeyi asla istememişler, her defasında bir bahane uydurarak Peygamber ordusundan ayrılmışlardır. Yüce Halik onlar hakkında şöyle buyuruyor: "İman etmiş olanlar" keşke cihad hakkında bir sûre indirilmiş olsaydı" derler. Ama muhkem bir sûre indirilip de orda muharebe zikrolununca kalblerinde hastalık olanların ölüm korkusuyla bayılmış kimselerin bakışları gibi sana baktıklarını gördün. Korktuklan başlarına gelsin."

21

"Onların vazifesi itaat ve güzel sözdür. Bunun için iş ciddîleşince derhal Allah'a sadakat gösterselerdi kendileri için daha hayırlı olurdu."

Mü'minlerin vazifesi itaat ve güzel sözdür. Münafıklar da Allahü teâlâ'nın emirlerine itaat etselerdi kendileri için daha hayırlı olurdu. Fakat onlar savaş emrini duydukları zaman ölüm korkusundan bayılmış insanlar gibi Peygamberin yüzüne bakmaya başlamışlardır.

22

"Demek sizler, İş başına gelecek olursanız yeryüzünde fesat çıkaracak, akrabalık münâsebetlerini keseceksiniz öyle mi?"

Ey münafıklar demek ki, siz iş başına gelecek olursanız, yeryüzünde fesat çıkaracak, akrabalık münasebetlerini keseceksiniz öyle mi? Altahü Teâlâ münafıkların durumunu bu âyette beyan etmiştir. Onlar iş başına geldikleri zaman veya ellerine fırsat geçince mutlaka oldukları yerde fesat çıkarırlar, huzuru bozarlar. Münafıkların bulunduğu yerde mutlaka fesat, huzursuzluk vardır. Çünkü onlar gittikleri ve bulundukları yerde daima fesat ve huzursuzluk çıkarmışlardır. Bugün bunun misalleri sayılamayacak kadar çoktur. Mü'minlerin onların şerrinden korunması için hiç bir zaman onları başlarına getirmemeleri gerekir. Onlara fırsat verdikleri zaman, mutlaka yeryüzünde fesat ve huzursuzluk eksik olmayacaktır. Bunun için Nisa Sûresinin 145- âyetinde "şüphesiz münafıklar cehennemin en aşağı tabaka-sındadırlar" buyurulmuştur.

23

"İşte bunlardır ki Allah kendilerini lanetlemiş, sağırlaştırmış ve gözlerini kör etmiştir."

O münafıkları Allah lanetlemiş, sağırlaştırmış ve gözlerini kör etmiştir. Çünkü onlar hakkı işitmemişler, görmemişlerdir. Şayet Hakkı işitseler ve görselerdi elbette onlar da iman ederlerdi. Kalblerindeki nifak hastalığı gözlerini kör ve kulaklarını sağırlaştırmıştır. Bundan dolayı da imandan nasiplerini alamamışlardır.

24

"Yoksa bunlar Kur'anı düşünmezler mi? Veya kalbleri kilitli midir?"

Yoksa o münafıklar Kur'anın manasını düşünüp anlamazlar mı? Onların kalbleri kilitli midir ki iman etmiyorlar? Şayet onların kalbleri kilitli olmasaydı Kur'anı düşünüp manasını anlarlar ve iman ederlerdi.

25

"Muhakkak ki kendilerine hidayet belli olduktan sonra arkalarına dönenleri şeytan sürüklemiş ve onlara ümit vermiştir."

Şeytan, münafıkları arkasından sürüklemiş ve onlara uzun ömür vaa-detmiştir. Çünkü onlar kendilerine hidayet geldikten sonra tekrar küfre dönmüşlerdir. Bunun için de şeytan onları arkasından sürüklemiştir. Yüce Halik bunu şöyle beyan ediyor: "Muhakkak ki kendilerine hidayet belli olduktan sonra arkalarına dönenleri şeytan sürüklemiş ve onlara ümit vermiştir."

26

"Bunun sebebi Allah'ın indirdiğini hoş görmeyen insanların 'biz bazı işlerde size itaat edeceğiz' demeleridir. Allah ise onların gizlediklerini bilir."

Allahü teâlâ'nın kâfirleri ve münafıkları lanetleyip kulaklarını sağır, gözlerini kör etmesinin sebebi, Allah'ın âyetlerini hoş görmeyip, Peygamberini yalanlamalarıdır. Beni Kurayza, Beni Nadîr Yahudi kabileleri ve diğer kâfir toplumlar gibi. Beni Kurayza ve Beni Nadir Yahudi kabileleri Allah'ın âyetlerini inkâr ederek iman etmemişlerdir ve müslümanlara" biz bazı işlerde size itaat edeceğiz" demişlerdir. Fakat onlar ve benzerleri Yahudi ve Hıristiyan toplumları zahirde dost görünmüşler, içten müslümanlara en büyük düşmanlığı beslemişlerdir. Hatta fırsat buldukları zaman en büyük ihaneti yapmışlardır.

27

"Ya melekler onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alırken nice olacak?"

Melekler kâfirlerin yüzlerine ve sırtlarına vurarak, yünden dikenli teli çeker gibi onların canlarını çekip alırken haileri nice olacak. Onları bu azaptan ve işkenceden kim kurtaracak. Öldükten sonra da kıyamete kadar kabirlerinde azap ve işkence göreceklerdir. En büyük azapları kıyamet günü olacaktır. Bu, onların inkâr ve zulümlerinin cezasıdır.

28

"Bunun sebebi Allah'ı gazaplandırıp, O'nun rızasından hoşnut olmamalarıdır. Bunun için Allah onların amellerini boşa çıkardı."

Meleklerin, kâfirlerin yüzüne ve sırtlarına vurarak öldürmelerinin sebebi, onların Allah'ın âyetlerini inkâr edip, Peygamberlerini yalanlayarak gazaplandırıp rızasından hoşnut olmamalarıdır. Allah'ın rızasını ancak iman edip salıh amel işleyenler kazanır. İman etmeyenler ve salih amel işlemeyenler O'nu gazaplandınr, Allah iman etmeyenlerin bütün amellerini boşa çıkarır. Çünkü ameller daima iman ile değer kazanır. Yüce Halik bunu şöyle beyan ediyor: "Bunun sebebi Allah'ı gazaplandınp, O'nun rızasından hoşnut olmamalarıdır, Bunun için Allah onların amellerini boşa çıkardı."

29

"Kalblerinde hastalık olanlar, yoksa Allah'ın onların kinlerini dışarı vurmayacaklarını mı sandılar?"

30

"Şayet isteseydik, biz onları sana gösterirdik de, sen onları yüzlerinden tanırdın. And olsun ki sen onları sözlerinin üslûbundan da tanırsın. Allah bütün amellerinizi bilir."

Kalblerinde hastalık bulunan münafıklar İslâm'a olan kinlerini Allah'ın açığa çıkarmayacağını mı sandılar? Allah onların açığa çıkardıklarını da, kalblerinde gizlediklerini de bilir. Şayet Allahü teâlâ dileseydî, onları sevgili Peygamberine gösterir, o da münafıkları yüzlerinden ve sözlerinin üslûbundan tanırdı. Onların alâmetleri vardır, alâmetlerinden de tanınırlar. Nitekim Allah Resulü" münafığın alâmeti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyleyen, söz verdiği zaman sözünden dönen, kendisine bir şey emanet edildiği zaman ona ihanet eden" buyurmuştur. Kimde bu vasıflar bulunursa işte o münafıktır. Ey insanlar, Allah yaptığınız bütün amelleri bilir, ona göre mükâfat ve mücâzat verecektir.

31

"And olsun ki, İçinizden mücahitlerle sabredenleri belirleyinceye kadar ve haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi imtihan edeceğiz."

Ey iman edenler, and olsun ki Allahü teâlâ içinizden mücâhitlerle savaşta sabredenleri belirleyinceye kadar ve haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi imtihan edecektir. İşte o zaman gerçek iman sahipleri ile münafıklar meydana çıkacaktır. Hâlik-ı Mutlak bunu şöyle beyan ediyor: "And obun ki, içinizden mücâhitlerle sabredenleri belirleyinceye kadar ve haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi imtihan edeceğiz."

32

"Muhakkak ki o küfredenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve kendilerine hidayet belli olduktan sonra Peygambere karşı gelenler Allah'a hiç bir zarar veremezler. O bunların amellerini hep boşa çıkaracaktır."

Muhakkak ki, o küfredenler, iman edenleri Allah yolundan alıkoymakla ve kendilerine hidayet belli olduktan sonra Peygambere karşı gelenler Allah'a hiç bir zarar veremezler. Onlar imandan yüz çevirmekle ancak kendi nefislerine zarar verirler. Allah onların bütün amellerini boşa çıkarır. Bu âyet şuna delildir; İman etmek veya günahlarından tevbe etmek isteyen bir insana, mani olan kâfir olarak ölür ve mani olduğu insanın bütün günahlarını da yüklenmiş olur. Aklı olanların bundan ibret alması gerekir ve hiç kimsenin ibadetini küçük görmemelidir.

33

"Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, Peygambere itaat edin. Ve amellerinizi boşa çıkarmayın."

Ey iman edenler, Allah'ın emirlerine itaat edin ve yasaklarından sakının. Peygambere de itaat edin. Allah ve Resulünün emirlerine isyan etmekle amellerinizi boşa çıkarmayın. Allah ve Resulünün emirlerine itaat etmeyenlerin amelleri boşa çıkar, yok olur.

34

"Muhakkak ki o küfredip Allah yolundan alıkoyanları, sonra da kâfirler olarak ölenleri Allah asla bağışlamaz."

Bu âyetin nüzul sebebi şudur: Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir zat gelerek "Ey Allah'ın Resulü, babam iman etmedi, fakat hayra çok yakındı, iyilik yapmayı ve ikramda bulunmayı çok severdi. Küfür üzere öldü, bunun durumu ne olacak?" diye sorar. Allah Resulü o zata şu cevabı verir: "Benim babam, İbrahimin babası ve senin baban ve hepsi iman etmedikleri için ateştedir. "Bu sözleri işiten zat ağlamaya başlar. Bunun üzerine Allahü teâlâ sevgili Peygamberinin söylediklerini te'yit için bu âyeti inzal ederek şöyle buyurur: "Muhakkak ki o küfredip Allah yolundan alıkoyanları sonra da kâfirler olarak ölenleri Allah asla bağışlamaz. "Bu âyet şuna da işaret eder: İbadet ve zikir yapanlara mani olanları Allahü teâlâ asla affetmez. Onların yeri ebedî olarak cehennemdir. Çünkü ibadete mani olmak, ancak şeytanın ve onun askerlerinin işidir. Şeytan ise ebedî olarak cehennemdedir.

35

"Sakın gevşemeyin. Üstün olduğunuz halde sulha davet etmeyin. Allah sizinle beraberdir. O, amellerinizi asla eksiltmez."

Ey iman edenler, sakın düşmanlarınıza karşı gevşemeyin. Onlara galip geldiğiniz zaman, kendilerine sulh teklif etmeyin ve onları güçsüz kuvvetsiz hale getirin. Çünkü Allah'ın yardımı daima sizinle beraberdir. O, amellerinizi asla eksiltmez, mükâfatınızı kat kat verir. Bu âyet-i celilede mü'minlerin düşmanlarına karşı nasıl hareket edecekleri belirtilmektedir. Mü'minler, düşmanlarına karşı daima uyanık, güçlü, kuvvetli ve bir bütün olacaktır. Bunun aksi olursa, düşmanın istilâsına uğrar, hâkimiyeti kayıbeder. Bugün olduğu gibi .

36

"Doğrusu dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Şayet iman eder ve sakınırsanız o, size ecirlerinizi verir. Ve mallarınızı tamamen sarf etmenizi istemez."

Ey insanlar, doğrusu dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Sizi oyalar, eğlendirir. Şayet iman eder salih amel işleyerek, Allah'ın yasaklarından sakınırsanız O, size ecir ve mükâfatınızı verir, amellerinizi asla zayi etmez. Ve mallarınızı tamamen sarf etmenizi de istemez.

37

"Eğer sizden onları ister ve zorlarsa cimrilik edeceksiniz. Ve bu da sizin kinlerinizi ortaya çıkaracaktı."

38

"İşte sizler onlarsınız ki, Allah yolunda infak etmek için çağırılıyorsunuz. İçinizden kiminiz cimrilik yapıyor ama, kim cimrilik yaparsa ancak kendine karşı cimrilik etmiş olur. Allah zengindir, siz ise fakirlersiniz. Eğer Ondan yüz çevirirseniz yerinize sizden başka bir kavmi getirir, sonra da onlar sizin benzerleriniz olmazlar."

Ey iman edenler, eğer Allahü teâlâ mallarınızın hepsini infak etmenizi emretseydi cimrilik eder, onun hepsini vermez ve bu emre de muhalefet ederdiniz. Bunun için Allah sizin mallarınızın hepsini infak etmenizi değil, bir kısmını infak etmenizi emretmiştir. İçinizden infak hususunda bazılarınız cimrilik yapmıştır. Kim cimrilik yaparsa ancak kendine karşı cimrilik yapmış olur. Çünkü harcadıklarınızın karşılığı sizin içindir. Allah zengindir, ganidir, siz ise fakirsiniz. Eğer Allah'ın emirlerinden yüz çevirirseniz, sizi yok eder, yerinizi yurdunuzu elinizden alır. Sonra sizin yerlerinize başkalarını getirir, onlar sizin gibi cimri ve Allah'ın emirlerinden yüz çevirenler olmazlar. Allah'ın emirlerinden yüz çevirenler mutlaka cezalarını göreceklerdir.

0 ﴿