4

"Kâfirlerle karşılaştığınızda boyunlarını vurun. Nihayet onlara üstün geldiğiniz zaman da esir alın. Savaş sona erince de onları ya karşılıksız veya fidye mukabili salıverin. Bu böyledir. Eğer Allah di-leseydi onlardan intikam alırdı. Fakat kiminizi kiminizle denemek ister. Allah yolunda öldürülenlere gelince onların amellerini boşa çıkarmaz."

Ey iman edenler, kâfirlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet savaşta onlara üstün geldiğiniz zaman da esir alın, onların güçlerini ve kuvvetlerini zayıflatın. Savaş sona erince de esirleri ya karşılıksız serbest bırakın veya fidye karşılığı onları serbest bırakın. Onlar hakkındaki hüküm böyledir. Eğer Allah dileseydi sizi savaşa sokmadan onlardan intikamını alırdı. Fakat Allah savaş meydanında kimin sabredip kimin sabretmediğini açığa çıkarmak için kiminizi kiminizle denemek istemiştir. Allah yolunda öldürülenlere gelince onların amelleri asla boşa çıkmaz. Onlar için, içinde ebedî kalacakları cennetler vardır. Bu, onların amellerinin karşılığıdır.

Bazı tefsirciler bu âyetin zahir manasına bakarak, esirlerin öldürülmesini mekruh kabul etmişlerdir. Onların karşılıksız veya fidye karşılığı serbest bırakılmalarının daha evlâ olduğunu söylemişlerdir. İbrahim Necefi ise Müslümanlar muhayyerdir, dilerlerse esirleri serbest bırakırlar, dilerlerse öldürürler demiştir. En önemli mesele, düşman kuvvetlerini zayıflatıp, Müslümanlara gelecek olan tehlikeyi önlemek ve onları kontrol altına almaktır. Çünkü her devirde kâfirler Müslümanların zayıf tarafını yakalayıp onlara savaş açmışlardır. Ancak kâfirler Müslüman olurlar veya sulhu kabul ederek vergi vermeye razı olurlarsa o zaman onlarla savaşmak haramdır, Savaştan maksad, İslâmı yeryüzüne hakim kılmaktır. Bu bakımdan onlara silâh ve benzeri şeyler satmak haramdır. Ancak ticaret malı satılabilir.

4 ﴿