|
20 "Bilin ki (âhiret kazancına yer vermeyen) dünyâ hayatı ancak bir oyundur, bir eğlencedir, bir süsdür, aranızda bir övünüştür. Mallarda ve evlâtta bir çoğalıştır. (Bunun) misâli, bitirdiği nebat ekicilerin hoşuna giden bir yağmur gibidir. (Fakat) sonra o (nebat) kurur da sen (onu) sapsarı bir hâle gelmiş görürsün. Sonra da o, bir çörcöp olur. Ahlrette çetin azap vardır. Allahtan mağfiret ve rızâ vardır. Dünya hayatı (ndan faydalanmak) bir aldanış fâidesinden başka (birşey) değildir." Ey sırf dünya yaşayışına aldanarak Âhiret mutluluğunu kaybedenler, bilin ki: Bu dünyânın şerefi, makamı ve dirliği düzeni yoktur. Bu boş bir eğlencedir, çocukların oyunları gibidir. Ömrü tüketir. Faydası yoktur. Bir kaç günlük bir süslenmedir. Aranızda geçici, oyalayıcı, aldatıcı şeyler hakkında bir övünmedir. Misâl: "Ben falanın oğluyum. Sen ise filanın oğlusun. Benim şu kadar servetim var. Senin yok gibi..." Mal ve evlât çokluğu ile de övünmedir. Bütün bunların sonu pişmanlıktır, hasrettir. Nitekim İbn Mesûd (radıyallahü anh), Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)' in şöyle buyurduğunu nakleder. "Bu dünyaya hiç eğilimim yoktur. Benimle dünyanın (aramızdaki ilişkinin) benzeri şudur: Bir ağacın altında gölgelenen ve sonra da ordan çekip giden bir atlı yolcunun hâline benzer." Ayrıca şuna da benzer. Gökten yağmur yağar. Bununla, otlar ve ekinler biter. Siz bu manzaraya bakıp şâdolursunuz. Fakat bir gece beklenmeyen bir "semavî âfet" iner ve bu mahsûlü mahveder. Bu dünyânın zîneti de böyledir. Umulmadık zaman elden çıkabilir. Engellenemez. Dünya şuna benzer: Bir çocuk anne karnında dünyaya gelir. Boyu-posu büyür. Yiğit olur. O taze ekine benzeyen "civânmerfe bakanın hoşuna gider. Kendi kendine de böbürlenir. Anası, babası onunla övünürler. Hatta: "Bizim soyumuzdan böyle delikanlı çıkar," demeye başlarlar. Bir "ölüm yelini" Onun üzerine esdairiz. Onun parlak suratı birden sapsarı kesilir. Gücünü yitirir. Yatağa mıhlanır, ölüm meleği onu yakalar. Sanki "gök ekin biçer gibi" dünyadan ayrılır. Onu toprak akma defnederler. Dünyada yaşarken o toprağa delercesine basıyordu. Şimdi onun altında. Başkası onun üstüne basar. Halbuki ona -belki de- âhirette azap vardır. Çünkü o dünya ile mağrur olmuştu. Fakat Allah'ın rızâsı, rahmeti şu kimseler üzerinedir ki: Bunlar dünya muhabbetini terkettiler, âhireti tercih ettiler. Dünya hayatının çabuk geçmesi "camdan yapılmış bir eşyaya" benzer. Her an kırılması melhuzdur, beklenir. Telâfi de edilmez bir kayıptır. Bu benzetişten şu anlaşılır: Aklını iyi kullanan bir insan, bir müslüman, Âhiretin "tartışılmaz üstünlüğünü" tercih eder. Çalışmasını buna göre ayarlar. Âhirete rağbet eder. |
﴾ 20 ﴿