7

"Görmedin mi ki göklerde ne var, yerde ne varsa, Allah şüphesiz bilir. Herhangi bir üçten bir fısıltı vâki olmaya dursun, muhakkak ki O, bunların dördüncüsüdür. Bir beşten vukua gelmeye dursun, ille O, bunların altıncısıdır. Bundan daha az, daha çok vâki olmaya dursun, ille O, nerede olsalar, bunların yanındadır. Sonra bütün yaptıklarını Kıyamet gününde kendilerine haber verecektir O. Çünkü Allah, herşeyi hakkiyle bilendir."

Bu âyet-i kerîmenin nüzul sebebi şudur: Kâfirler, yahûdiler ve münafıklar Kâbenin yanında Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) in ve Müslümanların aleyhine fisıltılı konuşurlardı. Hatta: "Gizli konuşun ki Muhammedin Rabbi işitmesin," derlerdi. "Muhammede O haber verir," derlerdi. Ama mü’minlerden bîri yaklaşırsa konuşmayı keserlerdi. İşte yüce Allah bu âyet-i kerîmeyi "Onları deşifre etmek" için indirdi. Yâ Muhammed! Biz sana yerdekilerin, göktekilerin gönüllerinde ne varsa bildirdik. Onlar ne işlerlerse bilirsin. Üç kişi bir yerde gizlice buluşsalar onların kesinlikle dördüncüsü Allahü teâlâ'dır. Beş kişi birbiriyle fısıldaşsalar, altıncısı Allah'tır. Az olsun, çok olsun, nerede olurlarsa olsunlar bilir. Hiçbir şey "ilâhî radar"dan kaçamaz. Ne yapsalar, ne söyleseler hepsini eksiksiz bilir. Bunların hepsini amel defterleri olarak saklatır. Kıyamet günü onlara birbîr haber verir. Kâfirlerin peygambere ve mü’minlere olan davranışları aşağıdaki âyet-i kerîmede biraz daha net anlatılmaktadır.

7 ﴿