|
10 "Ey îman edenler, mü’min kadınlar muhacir olarak geldikleri zaman onları imtihan edin. Allah onların îmanlarını daha iyi bilendir ya..." Bu âyet-i kerîmenin nüzul sebebi şudur: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hudeybiye yılında Mekkelilerle sulh akdi yapmış, onlarla kendi arasında geçerli olan bu sözleşmeyi onlar bozdu. Bunun bir maddesi de şu: Müslümanlardan birisi onların, elinden kurtulur ve kaçarsa tekrar onlara verilecek. Müslümanlara biri Mekke'den kaçsa onlara geri verilecek. Görünüşte Müslümanlığın aleyhine bir madde. Bu antlaşmadan sonra bir kadın Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)'a sığındı. İsmi (Sebîa) idi. Peşinden kocası geldi ve onu Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)' den istedi. O "—Seninle bizim aramızda antlaşma var. Onu geri bana ver" dedi. Peygamberimiz: "—Şartlarımız erkekler için geçerlidir. Kadınların hakkında sözleşme yapmadık," dedi. Bunun üzerine Hak teâlâ bu âyet-i kerîmeyi gönderdi. Bir kadın ki canını dişine takmış ve Medîneye ulaşmış, İslama olan hırsı ve şevki sebebiyle gelmiş görünüyor. Ama böyle gelenlerin asıl niyetlerinin ne olduğunu, gizlediklerini de -açıkladıklarını da "en iyi bilen" o Rabbülâlemîndir. Devamla "... Fakat siz de mümin kadınlar olduklarına bilgi edinirseniz onları kâfirlere döndürmeyin. Bunlar onlara helâl değildir. Onlar da bunlara helâl olamaz. Sarfettikleri (mehiri) onlara verin. Sizin onları nikahlamanızda, mehirlerini verdiğiniz takdirde, üzerinize bir günah yoktur. Kâfir zevcelerinizi tutmayın. Sarfettiğinizi isteyin. (Kâfirler de) harcadıklarını istesinler. Bu, Allah'ın hükmüdür. Aranızda O hükmeder. Allah hakkıyle bilendir. Tam hüküm ve hikmet sahibidir." Şunu kesinlikle bilin: O kadınlar başka değil, sırf İslâm oldukları için ve kocalarının zulmünden kaçarak size geldilerse, onları kâfirlere teslim etmeyin. Çünkü mü’mine kadını kâfirin tekrar nikahlaması haramdır. Çünkü İslam ülkesine ulaşınca nikâh düşer. Her zaman ve her mekanda bu haramlık geçerlidir. Müslüman erkeklerden birisi onu nikahlarsa o takdirde "rnehrini" verecek. Kâfir kocasına verecek. Ama o kadını nikahlayan olmazsa o kâfire "mehir" verilmez. Sîzin nikâhınız yoksa eğer o kadınla evlendiyseniz o kadının kâfir kocasına mehir vermeniz hükmü nesholunmuştur. Bu âyet-i kerîme de şu hususda delildir: Bir kadın darülharptan çıkınca kocasından ebedî olarak boş olur (Talâk-ı baîn gerçekleşmiş sayılır). İmam- Âzam Ebû Hanîfe (radıyallahü anh)'ye göre bir iddete müddet (dört ay ongun) beklemesi gerekmez. Fakat İmameyn (İmamı Muhammed-Ebû Yusuf)'e göre iddet bekler. —Fakat sizden bir kadın kâfirlerle evlenmek için giderse, onun namusunu korumanız gerekmez. Ne kocasına ne de yakınlara onun peşine düşmen doğru olmaz. Çünkü o kadın dinden çıkmış sayılır... Tabiî evlenmeyi mubah görünce hüküm böyledir. Bu olaydan sonra o koca eski karısının kızkardeşini nikahlayabilir. Veya isterse dörde kadar evlenebilir. Dördün arasında "Âdil" olmak şartıyle... —Darûlharpten çıkmış gelmiş kadının kocasına sorun. Ne istiyor? Fakat bu âyetin bütün hükümleri mensûhtur. Çünkü: Ne müslüman kadının kafire varması helâldir. Ne de kâfir bir kişinin Müslüman bir kadınla evlenmesi caizdir. Bu da haramdır. Fakat Müslümanlar kâfir olan kadınlarla evlenebilirler. Mehirlerini emsale göre vererek bu nikâh gerçekleşir. İşte bu hüküm Allah'ın emridir. Yukardakiler de yasakladıklarındandır. Müslüman erkeklerin dârûlhapte kalmış karılarının mehirlerini geri isteyerek ayrılmaları da bu âyet-i kerîmeden anlaşılıyor. Yüce Allah "alîm"dir. Size gerekeni en iyi O bilir. Aynı zamanda "Hakîm"dir. Ne isterse ona hükmü geçerlidir. Hiçbir engel Onu durduramaz. Ayrıca bütün yaptıktan da yerlîyerincedir. |
﴾ 10 ﴿