|
17 "Bu hususta onları imtihana çekelim de. Kim Rabbinin zikrinden (Kur'andan) yüzçevirirse, (Rabbi) onu çetin bir azaba sokar." Hak teâlâ buyurdu ki: Eğer bu Mekkeliler Allah'ın dosdoğru yolunda, sapmadan, şirk koşmadan istikâmet üzeri yürüselerdi; Biz Azîmüşşan onlara, çeşit çeşit nimetlerin bitmesine sebep olan gökten bol ve yeterince "tatlı sular" yağdırırdık. Dünyada mutlu olurlardı. Bu nimetlerin bolluğu iki sebeble tarafımızdan verilir: 1. Mü’min olanlara şükürle bollaşan lehlerine olan nimetler; 2. Nankör olan kâfirlerin aleyhlerine olan bol bol nimetler... Küfür yolunda yürüdükleri zaman da bol yağmurlar yağdırdık. Sürüler halinde davarları ve develeri oldu. Bu bolluk aleyhlerine delil olsun. Kâfirler bu bollukta şımardılar. Taşkın işler yaptılar. Akla hayâle gelmez zulümler işlediler. Tam şapa oturdular. Bu refah onlar için bir "kapalı tuzak" oldu. Bunu anlayan çıkmadı. İmana gelenler o îman basîretiyle, kalp uyanıklığıyle ancak bunu anlayabildiler. Onların günahlara dalanları da "anlayış kötülüğünde" kâfirlere benzediler. Bu mutluluğun onların hayrına olmadığını anlayamadılar. Bu bir "istidrâç-azar azar helake gitme" sürecidir. Böylece azabı hâkettiler. Bu kötü sonun başlangıcı onların küfür yolunu tercihleri oldu... Onlar ki Rablerinin indirdiği Kur'an'a inanmadılar. Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'i tanımadılar. Rablerinin yoluna aykırı yollara koyuldular. İşte bu durumda olanlar, bu inkâra dayalı daha birçok büyük günah işleyerek cehennemdeki çetin azaba müstehâk oldular. "Onu çetin bir azaba sokar"ın bir anlamı da şudur: Allahü teâlâ cehennemde "ateşten kayalar" yaratır. Kâfirlere buralara "çıkın!" emrini verir. Onlar rivayete göre kırk yıl oraya çıkmaya uğraşırlar. Ama buna bile muvaffak olamazlar. Tekrar düşerler. Çıkarlar-inerler, çıkarlar-inerler... İşte "azâbı-suûd" bu işkence şeklidir. Çünkü dünyada mü’minlere benzeri bedenî, ruhî, içtimaî işkenceler yapmışlardı... |
﴾ 17 ﴿