36Şeytan oradan her ikisinin de ayağını kaydırdı ve onları, içinde bulundukları nimetten çıkardı. Biz de: "Birbirinize düşman olarak (yeryüzüne) inin. Sizin için orada belirli bir zamana kadar kalma ve geçim imkânı vardır." dedik. Şeytan onları hataya düşürerek, oradan her ikisinin de ayağını kaydırdı ve Allah'a itaattan alıkoymaya çalıştı. Böylece Âdemi ve eşini, içinde bulundukları bol ve rahat yaşayıştan ve cennetin geniş nimetlerinden çıkarıp ayırdı. Biz de: "Birbirinize düşman olarak yeryüzüne inin. Size yeryüzünde, içinde istikrar bulup kalacağınız meskenler ve dünyanın sonu gelinceye kadar, lezzetler, ziynetler, yeyip içme ve faydalanma imkânı da vardır." dedik. Müfessirler, İblisin, Hz Âdem ve Havvanm ayaklarını nasıl kaydırdığı, onları hataya nasıl sürüklediği, cennetten kovulduktan sonra tekrar oraya nasıl girip Hazret-i Âdem ve Hz Havva ile nasıl muhatap olduğu ve onlara vesvese verdiği hususnda özetle şunları zikretmişlerdir: a- Abdullah b. Abbas ve Abdullah b. Mes'ud gibi sahabiler, Vehb b. Münebbih ve Rebi' b. Enes gibi Müfessirler, İblisin cennetten kovulmasından sonra, yılanın ağzına veya kamına girerek tekrar cennete girdiğini ve orada önce Hazret-i Havvayı sonra da Hazret-i Âdemi aldatarak, kendilerine yasaklanan ağaçtan yemelerine ve dolayısıyle cennetten çıkarılmalarına sebep olduğunu söylemişlerdir. b- İbn-i İshak ise, İblisin cennete, Allah'ın ona verdiği özel bir güçle girdiğini söylemiştir. İbn-i İshak demiştir ki: "İblis, Âdemin soyundan gelen insanlara, görünmeden nasıl yaklaşıyor ve vesvese veriyorsa Âdeme de o şekilde yaklaşmış ve görünmeden vesvese vermiştir." Taberi, İblisin cennetten kovulmasından sonra tekrar Hazret-i Âdem ve Havvaya ulaşma yolunun, müfessirlerin rivâyet ettikleri yılan vasıtasıyla olabileceğini söylemiş, İbn-i İshakın zikrettiği izahın bir çok ilim adamı tarafından rivâyet edilen nakilleri bertaraf edemediğini söylemiştir. Bu konu hakkında Vehb b. Münebbih'in şunlan söylediği rivâyet edilmektedir: "Allahü teâlâ Âdemi ve zevcevsini cennette yerleştirip Âdeme, belli bir ağacın meyvesinden yemesini yasakladı. Bu ağaç, dallan birbirine girmiş bir ağaçtı. Melekler bunun meyvesini, ebedi olarak yaşamak için yerlerdi. Allahü teâlâ işte bu ağacın meyvesini Hazret-i Âdeme yasaklamıştı. İblis, Hazret-i Âdem ile Hazret-i Havvanm ayaklarım kaydırmak isteyince yılanın karnına girdi. Yılan, dört ayaklı bir hayvandı. O, Allah’ıın yarattığı en güzel bir hayvandı, sanki o, Horasan develeri gibi idi. Cennete girince İblis karnından çıktı. Allahü teâlânın, Hazret-i Âdem ve Havvaya yasakladığı ağaçtan alıp Havvaya götürdü ve ona: "Bak bu ağaca kokusu ne hoş, tadı ne kadar iyi ve rengi ne güzel," dedi. Âdem de ondan yedi. Bunun üzerine her ikisinin de avret yerleri birbirlerine göründü. Âdem ağacın içine girdi. Rabbi ona: "Ey Âdem nerdesin? dedi. Âdem : "burdayım ey rabbim." dedi. Allahü teâlâ: "Çıkmıyor musun?" dedi. Âdem: "Ey rabbim senden utanıyorum." dedi. Allahü teâlâ: "Senin, kendisinden yaratıldığın toprağa lanet edilmiştir. Öyle ki o toprağın meyveleri dikene dönüşecektir." dedi. Allahü teâlâ sonra Hazret-i Havvaya şöyle dedi: "Benim kulumu sen aldattın. Sen her gebe kaldığında istemeyerek ve zahmetle gebe kalacaksın. Karnında bulunanı doğurmak istediğinde de bir kaç defa, ölümden döner gibi doğuracaksın." Yılana ise şöyle dedi: "Mel'un şeytan, senin karnında içeri girdi ve kulumu aldattı. Sen de lanete uğratıldın? Öyle lanetlendin ki, ayakların karnına girdi. Senin rızkın sadece toprak oldu. Sen Âdemoğlunun düşmanısın. Onlar da senin düşmanındır. Onlardan biriyle karşılaştığında onu kovalarsın. Onlardan biri seninle karşılaştığında ise senin başını ezer." Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mes'ud ve diğer bir kısım sahabilerin ise bu hususta özetle şunlan söyledikleri Rivâyet edilmektedir: "Allahü teâlâ Hazret-i Âdeme: "Ey Âdem, sen ve eşin cennette kalın. Orada istediğiniz yerden bol bol yeyin, yalnız şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz." deyince İblis cennette Âdem ile Havvanın yanına gitmek istedi. Cennetin bekçileri ona engel oldular. Bu defa İblis, yılana gitti. Yılan, deveye benzeyen dört ayaklı bir hayvandı. O, en güzel hayvanlardan biriydi. İblis yılana, ağzına girerek cennete gitmesini ve Âdeme ulaşmasını teklif etti. Yılan onu ağzına aldı cennete girerken bekçiler, İblisin, yılanın ağzında olduğunun farkına varamadılar. İblis yılanın ağzında iken Âdeme konuştu. Âdem onun sözlerine aldırış etmedi. İblis bu defa dışarı çıktı ve "Ey Âdem sana, ebedilik ağacını ve yok olmayan bir mülkü göstereyim mi?" dedi. Tâhâ sûresi, 20/120 Ayrıca İblis, Âdem ve Havvaya "Ben, ikinize de nasihat edenlerdenim." diye yemin etti. İblis bunu yaparken Âdem ve Havvaya, örtülü olan edep yerlerini göstermek istiyordu. Bu da onların elbiselerini yok etmesiyle gerçekleşecekti. İblis, Âdem ve Havvanın avret mahalleri bulunduğunu, meleklerin kitaplarından okumuş ve öğrenmişti. Âdem bunu bilmiyordu. Âdemle Havvanın elbiseleri tırnak'tandı. Âdem, o ağaçtan yemedi. Havva ise ileri atılıp yedi ve Âdeme "Ey Âdem sen de ye. Çünkü ben yedim bana zarar vermedi." dedi. Âdem de yeyince her ikisinin de avret mahalleri birbirlerine göründü. Bu sefer cennet yapraklarıyla üzerlerini örtmeye başladılar. Bu mesele ile ilgili olarak İbn-i İshak da özetle şunlan söylemiştir: "İblis Âdeme ve eşine, Allah'ın Âdemi ve onun soyundan gelenleri imtihan etmek için ona verdiği bir güçle ulaşmıştır, öyleki, İblis kendisine verilen bu güçle Âdemoğluna uykusunda da gelebilir, uyanık ikende. Dilediği zaman ona yaklaşır ve onu günah işlemeye davet eder, nefsini şehevani şeylere çeker. Halbuki Âdemoğlu onu gönnez. Nitekim Allahü teâlâ, âyetlerinde şöyle buyurmuştur: "Şeytan onlara, kendilerine görünmeyen avret yerlerini göstermek için vesvese verdi ve şöyle dedi: "Rabbiniz size bu ağacı, sadece ikiniz de melek olmayasınız veya cennette ebedi olarak kalmayasınız diye yasakladı." "Ey Âdemoğulları, Şeytan, atalarınızı avret yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü şeytan ve taraftarları, sizin onları göremediğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz ki biz, şeytanları, inanmayanların dostları yaptık. Araf sûresi, 7/20,27 Yine Allahü teâlâ Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)e: "Ey Rasûlüm, de ki: "Cin ve insanlardan olan ve insanların kalblerîne vesvese veren, o sinsi vesvesecinin şerrinden, insanların rabbi, insanların maliki ve insanların mabudu olan Allah'a sığını Nâs sûresi, 144/1-6 buyurmuştur. Resûlüllah da: "Şüphesiz ki şeytan, Âdemoğlunda kanın dolaşımı gibi dolaşır." buyurmuştur. Buhari, K. Bed'ul halk bab: 11, Müslim K.es-Selam bab: 23, Hadis No: 2174/Ebû Davud K. es-Savm, bab: 79, Hadis No: 2470 İbn-i İshak sözlerine devamla şöyle demiştir: "Âdemoğlunun, Allah düşmanı İblis ile durumian ne ise, Hz Âdemin de İblis ile dununu öyle olmuştur. Öyle ki, İblis, Âdemin soyuna görünmeyerek nasıl yaklaşıyorsa Âdeme de cennette öyle yaklaşmıştır." Daha önce de belirtildiği gibi Taberi, İbn-i İshak'in bu izahını benimsememekte, sahabi ve tabiinden Rivâyet edilen önceki görüşleri daha evla görmekte ve İblisin cennete belli bir vasıta ile girdiğini söylemenin daha isabetli olacağı kanaatindedir. Âyeti kerime’de "İblis onları içinde bulundukları nimetten çıkardı." buyurulmaktadır. Aslında Hazret-i Âdem ile Havvayı, içinde bulundukları nimetlerden çıkaran Allahü teâlâdır. Fakat onların çıkmalarına İblis sebep olduğu için çıkarma işi, mecazi olarak ona insad edilmiştir. Âyet-i kerime’de "yeryüzüne inin" buyurulmaktadır. Bu emrin Âdem ve Havvaya verildiği hususunda ittifak edilmekle beraber bunların dışında daha başka nelere ve kimlere verildiği hususunda farklı görüşler zikredilmiştir. Abdullah b. Abbas, Süddi ve Ebû Salih, âyette geçen "İnin" emrinin, Âdeme, Havvaya, İblise ve ayaklan kesilen yılana verildiğini söylemişlerdir. Mücahid, Ebuî Âliye ve İbn-i Zeyd ise bu emrin Âdme, İblise ve onların soylarından gelecek olanlara verildiğini söylemişlerdir. Âyet-i kerime’de "Birbirinize düşman olarak" ifadesi zikredilmektedir. Taberi diyor ki: "Âdem ve zevcesi ile İblis ve yılanın, aralarındaki düşmanlığın nasıl olduğu ve nereden kaynaklandığı sorulacak olursa cevaben denilir ki: "İblisin, Âdeme ve zürriyetine düşmanlığı. Âdemi kıskanmısımlan ve Allah'ın ona "Secde et" emrine isyan etmesinden ve böbürlenmesindendir. Âdemin ve zürriyetinin, İblise karşı düşmanlığı ise, İblisin, Allah'ın emrine karşı gelerek ona isyan etmesindendir. Âdem ve onun soyu ile yılan arasındaki düşmanlık ise, yılanın şeytanı cennete sokarak Âdemin ayağının kaymasına sebep olmasındandır. Yılanın insanoğluna düşman olduğu ve onunla ilk' savaşı başlattıktan sonra bir daha barış yapılmadığını beyan eden şu hadisi şeriflerde Peygamber efendimiz buyurmuştur ki: "Biz, onlarla savaştığımı?, zamandan beri bir daha banşmadsk. Kim onlardan birini korkarak bırakacak olursa o bizden değildir, Ebû Davud, K. el-Edeb, bab: 174, Hadis No: 5248 "Bütün yılanları öldürün. Kim onların intikam alacağından korkarsa o benden değildir. Ebû Davud, K. el-Edeb, bab: 174, Hadis No: 5249 "Kim yılanların takibedeceklerinden korkarak onları bırakacak olursa o bizden değildir. Biz, onlarla savaştığımız andan beri bir daha barışmamışızdır. Ehil Davud, K. el-Iîdeb, bab: 174, Hadis No: 5250 Âyet-i kerime’de: "sizin için yeryüzünde kalma vardır." buyurulmaktadır. Bu ifadeden maksat, Ebul Âliye ve Rebi' b. Enes'e göre, yeryüzünde insanların karar kılıp yaşamalarıdır. Abdullah b. Abbas ve Süddiye göre ise, kabirde kalmalarıdır. Taberi, "Kalma" diye tercüme edilen kelimesinin Arapçada "Karar kılma yeri" mânâsına geldiğini âyet-i kerime’nin de. Âdemin ve soyunun cennetteki ve semadaki yerlerine ilaveten dünyada da karar kılacak yerleri ve evleri olacağını bildirdiğini söylemiştir. "Belli bir zamana kadar" ifadesinden maksat ise, Süddiye göre "Ölünceye kadar" demek. Mücahide göre "Kıyamet kopuncaya kadar" demek, Rebi' b. Enes'e göre ise "Belli bir vadeye kadar" demektir. Taberi "Kıyamete kadar" şeklinde izah etmenin, âyetin genel ifadesine daha uygun düştüğünü söylemiştir. |
﴾ 36 ﴿