40

Ey İsrailoğulları, size verdiğim nimetimi hatırlayın. Benim ahdimi yerine getirin ki ben de sizin ahdinizi yerine getireyim. Ve ancak benden korkun.

Ey İsrailoğulları, ey İbrahimin oğlu Yakubun çocukları, sizi, Firavunun şer ve zararından kurtarma, sizden Peygamberler seçme ve onlara kitaplar verme nimetlerimi hatırlayın. Siz, benim, "Muhammede iman etme ve onun dâvasını insanlara açıklama gibi emirlerime uyun ki, ben de sizi cennete koyacağıma dair olan vaadimi yerine getireyim. Ve Sadece benden korkun, başkasından değil.

Âyette zikredilen "İsrailoğulları" ifadesinden maksat; Hazret-i Yakubun oğullarıdır. Zira Yakubun diğer bir adı da "İsrail'dir. İsrailin mânâsı da "Allah’ın kulu" demektir. Allahü teala burada İsrailoğullarından Yahudi âlimlerine hitabetmektedir. Çünkü Resûlüllahı onlar yalanlamışlardı. Cenab-ı Hak bu âyette, Peygamberi Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)in lisanı ile, İsrailoğullarına verdiği nimeti hatırlatmaktadır. Nitekim Hazret-i Mûsa da kendi Peygamberliği döneminde bunlara, atalarına verilen nimetleri hatırlatmıştır.

Allahü teâlâ, İsrailoğullarına çeşitli nimetler vermiştir. Onları, kendisine taptıran Firavunun zulmünden kurtarmış, denizi yarıp içinden geçirmiş, çölde taştan sular fışkırtmış, gökten kudret helvası ve bıldırcın eti indirmiş, soylarından bir çok Peygamberler göndermiş ve kendilerine, dört büyük kitaptan biri olan Tevratı indirmiştir. Ayrıca İslam dini, Allah'ın en büyük nimeti olarak bütün insanlıkla beraber onlara da gönderilmiş fakat onların çoğu bu nimeti inkâr etmişlerdir.

Hazret-i Mûsanın, İsrailoğullarına bu nimetlerin bazılarını hatırlattığını şu âyet-i kerime beyan ediyor: "Mûsa kavmine şöyle demişti "Ey kavmim, Allah'ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın. O, içinizden Peygamberler çıkardı. Sizi, hükümdarlar yaptı ve âlemlerden hiçbir kimseye vermediğini size verdi. Maide sûresi, 5/20

Âyet-i kerime’de "Benim ahdimi yerine getirin ki ben de sizin ahdinizi yerine getireyim." buyurulmaktadır. Allahü teâlânın, İsrailoğullarından aldığı ahit, Tevratta Hazret-i Muhammedin geleceğini ve Hak Peygamber olduğuna bildirmesi, geldiğinde de ona iman etmelerine dair kendilerinden söz almasıdır. Bu hususta şu âyet-i kerime’de buyunıluyor ki: "Şüphesiz ki Allah, İsrailoğullarından söz almıştı. Biz, onlara, içlerinden on iki başkan göndermiştik. Allah onlara şöyle dedi "Şüphesiz ben, sizinle beraberim. Yemi olsun ki, eğer namazı kdar zekâtı verirseniz, peygamberlerime iman edip onlara yardım ederseniz ve Allah için güzel bir ödünç takdim ederseniz, muhakkak ki kötülüklerinizi örterim. Vç sizi, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyarım. Bundan sonra içinizden kim inkâr ederse, şüphesiz doğru yoldan sapmış olur. Maide sûresi, 5/12

İbn-i Cüreyc bu âyeti zikrettikten sonra şöyle demiştir: "İşte Allah'ın, İsrailoğullarından aldığı ahit ve onlara verdiği emir budur. Bize de Allah'ın ahdi ve emri budur. Kim Allah'ın emrini yerine getirirse Allah da ona verdiği vaadi yerine getirir."

Said b. Cübeyr, Abdullah b. Abbasın, Allahü teâlânın ve İsrailoğullarının ahdini şöyle Rivâyet ettiğini zikretmiştir: "Muhammed size geldiği zaman ona iman etmenize dair sizden aldığım ahdimi yerine getirin ki ben de Muhammedi tasdik edip ona uymanızla daha önce işlediğiniz günahları affedeceğime dair olan vaadimi yerine getireyim."

Rebi' b. Enes, Ebul Âliye'nin bu âyeti şöyle izah ettiğini rivâyet etmiştir: "islam dinine uyacağınıza dair sizden aklığım ahdi yerine getirin'ki ben de size vaadettiğim cenneti vereyim."

Süddi ise şöyle izah etmiştir: "Benim size, kitapta emrettiğim hükümleri yerine getirin ki ben de size itaat etmeniz halinde cennete koyacağıma dair olan vaadimi yerine getireyim."

Dahhak ise, Abdullah b. Abbasın bu âyetin şöyle izah ettiğini rivâyet etmiştir. Size emrettiğim hususlarda bana itaat edip, yasakladığım hususlardan kaçınarak emirlerimi yerine getirin ki ben de sizden razı olayım ve sizi, vaadettiğim cennete koyayım."

İbn-i Zeyd ise: Allah'ın ahdinden maksadın, Allah'ın emirleri, vaadinden maksadın ise, Allah'ın, kullarına vaadettiği nimetler olduğunu söylemiş ve şu âyeti okumuştur: "Şüphesiz ki Allah, cihad eden mü’minlerin canlarım ve mallarını cennet karşılığında satın almıştır. Çünkü onlar, Allah yolunda savaşırlar. Öldürürler ve öldürülürler. Bu, Allah'ın Tevratta, İncil'de ve Kur'anda olan gerçek vaadidir. Allah’tan daha fazla kim ahdine vefa gösterir? Öyleyse yaptığınız bu alış verişe sevinin. İşte büyük kurtuluş budur. Tevbe sûresi. 9/111

Âyet-i kerime’nin sonunda "Ancak benden korkun" buyurulmaktadır. Yani, "Ey, kendilerine kitap indirerek göndereceğim Peygamberlere iman edeceğine dair söz aldığım İsrailoğulları, siz, bu ahdinizi bozdunuz. Peygamberim Muhammedi yalanladınız. Eğer inadınızdan vazgeçip Peygamberime ve ona indirdiklerime iman edip, günahlarınızdan dolayı da bana tevbe etmezseniz, Peygamberimi yalanlayan atalarınız gibi, sizin de başınıza azabımın inmesinden korkun."

40 ﴿