80Onlar: "Ateş bize sadece sayılı günler dokunacaktır." derler. Deki: "Böyle olacağına dair Allah'tan bir söz mü aldınız -ki Allah sözünden caymaz- Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz? Yahudiler dediler ki: "Buzağıya taptığımız kırk günden başka biz ateşe girmeyeceğiz." Ey Rasûlüm, o Yahudi topluluğuna de ki: "Bu söylediğinize dair Allah'tan bir ahit, bir vaad mi aldınız? Şâyet öyleyse delillerinizi gösterseniz ya. Zira Allah, vaadinden dönmez. Yoksa bilmeyerek ve haddinizi aşarak Allah'a bâtıl şeyler mi isnad ediyorsunuz? Yahudilerin, ateşin kendilerine dokunacağını söyledikleri sayılı günler hakkında müfessirler çeşitli izahlarda bulunmuşlardır. Dehhakın Rivâyetine göre, Abdullah b. Abbas, Katade, Süddi. Ebul Âliye, Ikrime, Dehhak ve ibn-i Zeyd'e göre, Yahudilerin söyledikleri bu sayılı günlerden maksat, buzağıya tapma süresi olan kırk gündür. Onların iddialarına göre Allah, onlara kırk gün azap edeceğine dair yemin etmiştir. Allah'ın bu yemini yerine geldikten sonra onları cehennemden çıkaracak yerine Muhammed ümmetini koyacaktır. Âyet-i kerime, Yahudilerin bu iddialarını yalanlamaktadır. Yahudilerin "Buzağıya taptığımız kırk günden başka biz ateşe girmeyeceğiz." dedikleri şeklindeki tefsir, İbn-i Abbastan rivâyet edilmektedir. Said b. Cübeyr ve İkrime'nin İbn-i Abbastan naklettiklerine ve Mücahide göre ise Yahudiler şöyle demişlerdir: "Dünyanın ömrü yedi bin senedir. Biz, her sene için sadece bir gün azap göreceğiz. Böylece bütün azap göreceğimiz gün sayısı yedidir. Ondan sonra azap kesilecektir. Âyet-i kerime, işte bu şekilde hadlerini aşarak sapık ve bâtıl bir görüşün peşine takılan Yahudilerin, Allah'a karşı bilmedikleri şeyleri isnad ettiklerini ve bu haleriyle hadlerini aşarak sonuçta cezayı hak ettiklerini beyan etmektedir. Yahudiler, cehennemde ancak sayısı belli olan günler kadar kalacakları iddialarını devamlı olarak tekrar etmekteydiler. Hayberin fethi sırasında, Resûlüllah ile aralarında geçen şu konuşmada da bu iddialarını tekrarlamışlardır. Ebû Hureyre (radıyallahü anh) diyor ki: "Hayberin fethinde Resûlüllah'a, içine zehir konmuş bir koyun ikram edildi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) "Çevrede bulunan Yahudileri bana getirin." buyurdu. Toplanıp getirildiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara "Ben size bir şey soracağım. O hususta bana doğru cevap vereceğinze söz veriyor musunuz? " dedi. Onlar da "Evet ey Ebul Kasım." dediler. Resûlüllah onlara "Babanız kim?" diye sordu. Onlar: "Falan" diye cevap verdiler? Resûlüllah "Yalan söylediniz. Aslında sizin babanız filandır." dedi. Onlar: "Doğru söyledin. Haklısın." dediler. Resûlüllah: "Size bir şey daha sorsam bana doğru cevap vereceğinize söz verir misiniz?" dedi. Onlar: "Evet ey Ebul Kasım. Doğru cevap vermek zoundayız. Şâyet yalan söyleyecek olursak, babalarımız hakkında yalanımızı bildiğin gbi bunu da bilirsin." dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara "Cehennemlikler kimlerdir?" diye sordu. Onlar : "Biz orada az bir zaman kalacağız. Sonra oraya bizim yerimize sizler gireceksiniz." dediler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara "Kesin sesinizi, orada sinip kalın. Allah'a yemin olsun ki biz sizin ardınızdan oraya girmeyeceğiz." dedi. Resûlüllah sözlerine devamla şöyle buyurdu: "Size birşey daha sorsam, bana doğru söyleyeceğinize dair söz verir misiniz?" Onlar: "Evet ey Ebul Kasım." dediler. Resûlüllah: "Siz bu koyuna zehir koydunuz mu?" diye sordu. Onlar da "Evet" dediler. Resûlüllah: "Sizi buna sevkeden sebep nedir?" diye sordu. Onlar "Dedik ki, eğer yalancı isen senden kurtulmuş oluruz. Şâyet Peygamber isen zaten zehir sana zarar vermez." dediler. Buhari, K. el-Cizye bab: 7, K. el-Tıh hab: 55 |
﴾ 80 ﴿