166

İşte o zaman, tâbi olunanlar, kendilerine tabî olanlardan uzaklaşacaklar, azabı görecekler ve aralarındaki bağlar kopacaktır.

İşte o zaman, kendilerine tabi olunan önderler, dünyada kendilerine sapıklıkta tabi olanlardan uzaklaşacaklar, âhirette, azabı bizzat gözleriyle görecekler, bunların, dünyada tabi olduklarîyla aralarındaki bağlar ve her türlü alaka kesilecektir. Dostluk, sevgi, akrabalık ve şeftat onlara âhirette hiçbir fayüa sağlamayacaktır.

Bu dünyadayken, Allah’ı bırakıp ta çeşitli varlıklara tapanlar veya onları Allah’a ortak koşanlar, âhirete yalnız başlarına kalacaklar, Allah'ın dışında, taptıkları veya ortak koştukları şeyler onlardan uzaklaşacaklardır. Bu hususta diğer bir âyet-i kerime’de şöyle buyurulmaktadır: "O gün aleyhlerinde hüküm kesinleşen kimseler "Rabbimiz, işte azdırdıklarımiz. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onlardan uzaklaşıp sana geldik. Zaten onlar bize tapmıyorlardı." Kasas sûresi, 28/63 Bir diğer âyette de şöyle buyurulmaktadır: " Allah'ın emri yerine gelince, şeytan şöyle der: "Şüphesiz Allah size gerçek bir vaadde bulunmuştu. Ben de size vaadde bulunmuştum. Fakat vaadimi bozdum. Benim, sizin üzerinizde bir nüfuzum yoktur. Fakat sizi sapıklığa çağırdım. Siz de bana uydunuz. O halde beni kınamayın, nefsinizi kınayın. Artık ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni. Daha önce beni Allah'a ortak koşmanızı reddediyorum." Elbette zalimlere can yakıcı bir azap vardır. İbrahim sûresi, 14/22 Âyette zikredilen: "Kendilerine tabi olunanlar"dan maksat, Katade, Rebi b. Enes ve Atâ'ya göre "İnsanların, Allah'a ortak koşmakta liderleri, ileri gelenleri ve zorbalarıdır." Süddiye göre ise "Şeytanlar"dır. Onlara tabi olanlar da insanlardır.

Taberi

birinci görüşü tercih etmiştir. Yani, Allah’a ortak koşanların önderleri, Allah'ın azabını gördükleri zaman kendilerine tabi olanlardan uzaklaşacaklardır.

Âyet-i kerime’de: "Aralarındaki bağlar kopacaktır." buyurulmaktadır. Mücahid, Abdullah b. Abbas, Katade ve Rebi' b. Enese göre âyette zikredilen "Bağlar"dan maksat, dünyadaki ilişkileri ve dostluklarıdır. Zira kâfirler âhirette, şu âyetlerde zikredildiği gibi birbirlerine lanet okuyacaklar ve birbirlerine düşman kesileceklerdir. "... Sonra kıyamet günü birbirinizi tanımayacaksınız. Ankebut sûresi, 29/25 "O gün dostlar birbirlerine düşman kesilirler. Ancak takva sahipleri böyle değildir. Zuhruf sûresi,-43/67

Abdullah b. Abbas ve Rebi' b. Enesten nakledilen diğer bir görüşe göre âyette zikredilen "Bağlar"dan maksat, "Onların, insanlar nezdindeki itibarlarıdır." Artık âhirette müşriklerin, insanlar arasında bu tür itibarları kalmayacaktır.

İbn-i Cüreyc'in, Abdullah b. Abbastan naklettiğine göre ise, âyette zikredilen "Bağlar"dan maksat, "Akrabalık bağlarıdır." Âhirette kişi, kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve oğullarından kaçacaktır.

Süddi ve İbn-i Zeyd'e göre âyette zikrediln "Bağlar"dan maksat, müşriklerin, dünyadayken yaptıkları amellerdir. Âhirette müşriklerin kendilerini kurtaracak hiçbir amelleri olmayacağından, amelleriyle bağları kopmuş olacak ve layık oldukları cezaya sürükleneceklerdir.

İbn-i Zeyd diyor ki: "Âhirette takva ehline, amellerinin karşılığında bir belge verilecek, onu göstererek kendilerini kurtaracaklardır. Mü’min olmayanlara ise kötü olan amellerinin karşılığında bir belge verilecek, o belge parçalanacak ve onlar cehennem ateşine sevkedileceklerdir.

Taberi diyor ki: "Doğru olan görüş, kâfirlerin ve müşriklerin, âhirette vasıta yapabilecekleri bütün sebep ve bağların kopacağını söyleyen görüştür. Zira âyet-i kerimeler, kâfirlerin, azabı gözleriyle görünce ileri gelenlerin kendilerinden uzaklaşacaklarını, birbirlerine lanet okuyacaklarını, mü’minler dışındaki dostların da birbirlerine düşman olacaklarını, şeytanın, kendisine uyanlardan beri olduğunu bildireceğini, kâfire. Allah'ın dostu olan akrabasının dahi yardımcı olmayacağını ve kâfirlerin dünyada işledikleri amellerin kendileri için üzüntü kaynağı olacağını beyan etmektedirler. Bu zikredilen şeyler, dünyada başvurulan vasıta ve sebeplerdir. Âhirette bütün bu sebepler ortadan kalkacaktır. Âyeti bu sebeplerden sadece birine tahsis etmenin mânâsı yoktur. Böyle yapanlardan bu görüşlerini doğrulayacak delil istenir."

166 ﴿