29Ey iman edenler, mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin. An cak kendi rızanızla yaptığınız ticaretle yemeniz helaldir. Birbirinizin canı na kıymayın. Şüphesiz ki Allah, size karşı çok merhametlidir. Ey iman edenler, mallarınızı aranızda, faiz alma, kumardan kazanma gibi haksız yollarla yemeyin. Ancak kendi rızanızla yaptığınız ticaretle veya bağışta bulunmakla yemeniz helaldir. Birbirinizin canına kıymayın. Şüphesiz ki Allah, size karşı çok merhametlidir. Birbirinizin kanını dökmenizi yasaklaması da merhametinin gereğidir. Âyet-i kerime’nin "Ey iman edenler, mallarınızı aranızda haksızlıkla ye meyi." kısmı müfessirler tarafından iki şekilde izah edilmiştir: a- Abdullah b. Abbas ve Süddi, âyetin bu bölümünü şu şekilde izah etmişlerdir: "Ey iman edenler, mallarınızı aranızda faiz, kumar, gasp ve zulüm gi bi, Allah'ın haram kıldığı yollarla yemeyin. Ancak razı olacağınız bir ticaret yoluyla kazanacağınız malları yeyin." b- İkrime ve Hasan-ı Basri ise âyet-i kerime’nin bu bölümünün, insanla rın, misafir olma ve ikram edilme yoluyla da birbirlerinin mallarını yemelerini yasakladığını, ancak alış veriş yaparak birbirlerinin mallarını yiyebileceklerini beyan ettiğini fakat daha sonra Nur suresinin şu âyeti inerek bunu neshettiğini ve mü’minlerin birbirlerinin mallarını misafir olurken ve ikram edilirken yiyecebileceklerinin artık mubah olduğunu söylemişlerdir. "Kör için bir güçlük yok tur, topal için bir güçlük yoktur, hasta için bir güçlük yoktur. Sizin de kendi evlerinizde ve babalarınızın evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kar deşlerinizin evlerinde veya kızkardeşlerinizin evlerinde veya amcalarınızın evlerinde veya halalarınızın evlerinde veya dayınlarınızın evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde veya anahtarları emanet edilip tasarrufunuza verilen evlerde veya dostlarınızın evlerinde yemek yemenizde de bir günah yoktur. Birlikte veya ayrı ayrı yemenizde de bir günah yoktur. Evlere girdiğiniz zaman kendinize selam verin. Bu, Allah nezdinde mübarek ve temiz bir selamlaşmadır. Aklınızı kullanasıniz diye Allah, âyetleri size işte böyle açikhyor. Nur sûresi, 24/61 Taberi diyor ki: "Bu görüşlerden tercihe şayan olanı birinci görüştür. Allahü teâlâ bu âyetle mü’minlere haram kıldığı şekilde birbirlerinin mallarını yemeyi yasaklamıştır. Zira haksız yere mal yemenin mânâsı budur. Âyetin mânâsı bu olduğuna göre bunun aksini iddia ederek onun mânâsının, kişinin mü’min kardeşi tarafından ikram edilen yemeği yasaklamak olduğunu ve daha sonra da neshedildiğini söyleyenlerin görüşünün bir anlamı yoktur. Zira yemek yedir mek, misafirlere ikramda bulunmak, müşriklerin de övülen amellerindendi. İslam da geldi bu tür amelleri yapmaya davet etti. Hiçbir zaman bunları yasakla madı. O halde âyetin mânâsının bu gibi ikram ve ihsanlarda bulunmayı yasakla mak olduğunu söylemek yersizdir. Taberi diyor ki: "Bu âyet-i kerime, ticaret ve sanat yoluyla, rızık talep et meye karşı çıkan bazı cahil mutasavvıfları tekzib etmektedir. Âyet-i kerime, rı za ile kazanılan ticaretin helal olduğunu beyan etmektedir. Bu hususta Katade diyor ki: "Tecaret, onu doğrulukla ve takva ile yapanlar için Allah'ın rızıklarından bir rızık ve helal kıldığı şeylerden bir şeydir. Bize Rivâyet edilirdi ki: "Gü venilen ve dürüst bir tacir kıyamet gününde arşın gölgesinde bulunacak olan ye di sınıftandır. Bkz. İbn-i Mace, K. et-Ticarât, bab: 1, Hadis No; 2139 /Tirmizi, K. el-Büyü, bab: 4, Hadis No: 1209 Âyet-i kerime’de, rıza ile yapılan ticaretten kazanılan malın helal olduğu zikredilmektedir. Âlimler, ticaretin hangi şekilde yapılmam halinde rıza ile yapılmış olacağı hususunda iki görüş zikretmişlerdir: a- Kadı Şüreyh, İbn-i Şirin, Şa'bi, Hazret-i Ali, Abdullah b. Mes'ud, Ebû Zür'a ve Abdullah b. Abbastan nakledilen bir görüşe göre bu âyette zikredilen "Rıza ile yapılan ticaretten maksat, alış veriş yapan taraflardan herbirinin, alış veriş akdini yaptıktan sonra o muameleyi yaptıkları yerden ayrılıncaya kadar, birbirlerini alış verişi bozup bozmamakta serbest bırakmalarıdır. Bunlara göre taraflar bir mecliste sözle alış verişi bitirdikten sonra tekrar onu bozabilme hakkına sa hiptirler. Bu hususta Muhammed b. Şirin diyor ki: "Biri diğerine bir bornoz sa tan iki kişi anlaşmazlığa düştüler. Biri: "Ben bu adama bir bornoz sattım. Beni razı etmesini istedim. Fakat o beni razı etmedi "dedi. Kadı Şüreyh dedi ki: "O seni razı ettiği gibi sen de onu razı et." Satın alan adam dedi ki; "Ben ona dir hemlerini verdim fakat o razı olmadı." Şüreyh dedi ki: "O seni razı ettiği gibi sen de onu razı et." Adam yine dedi ki: "Ben onu razı ettim fakat o razı olmadı." Bunun üzerine Şüreyh dedi ki: "Alış veriş yapan iki tar: ıf adi yaptıkları yerden ayrılmadıkça onu bozup bozmamaktan serbes' Taysele diyor ki: "Ben çarşıdaydım Ali (radıyallahü anh)da oradaydı. Bir kız çocuğu geldi ve bir dirheme meyve satın almak istedi. Ben de dirhemi alıp meyveyi ona verdim. Sonra kızcağız "Bu meyveyi istemiyorum dirhemimi bana ver." dedi. Ben direttim. O sırada Ali gelip dirhemi alarak kıza verdi." Bunlar, görüşlerine delil olarak, Resûlüllah'ın şu hadis-i şerifini zikretmişlerdir. Abdullah b. Ömer diyor ki: Resûlüllah şöyle buyurdu: "Her alış veriş yapın iki taraf, bulundukları yerden ayrılmadıkça aralarında satış diye bir şey yoktur. Bkz. Tirmizi, K. el-Büya', bab: 26, Hadis No: 1245 Ancak birbirlerini muhayyer kılmaları müstesnadır." Ebû Hureyrede Resûlüllah’ın şöyle buyurduğunu Rivâyet etmiştir. "Alış veriş yapan iki kimse ancak birbirlerinden razı olarak ayrılırlar. Bkz. Ebû Davud, K. el-Büyu', bab: 51, Hadis No: 3458 Abdullah b. Abbas diyor ki: Resûlüllah bir adama bir şey sattı. Sonra ona ki: "Alış verişi bozup bozmamayı tercih et." Adam da "Geçerli olduğunu tercih ettim." dedi. Resûlüllah da: "İşte alış veriş böyle olur." dedi Bkz. Buhari, K. el-Büyu, bab: 43 Evet, bu görüşte olanlar alış veriş yapan iki tarafın, akdi yaptıkları yerden ayrılıp fiilen gitmedikleri takdirde bu âyette belirtilen ve Resûlüllah’ın hadislerinde açıklanan "Rıza ile bir alış veriş" olmayacağını söylemişlerdir. b- İmam Malik, Ebû Hanife, Ebû Yusuf ve İmam Muhammede göre ise bu âyette zikredilen "Rıza ile yapılan ticaref'ten maksat, tarafların alış veriş ak dini yapmadan önce rızalarıyla akdi bitirmeleridir. Bunların, alış veriş yaptıkları meclisten ayrılmadan önce bu rızalarının bozulup bozulmaması veya birbirlerini akdi bozup bozmamakta serbest bırakmaları, rızanın ortadan kalkmasını gerektirmez. Bunlara göre taraflar, rızalanyla alış veriş akdini yaptıktan sonra akdi yaptıkları mecliste, taraflardan birinin, akitten caydığım söyleyrek onu bozması caiz değildir. Bunlar, görüşlerine delil olarak şunu zikretmişlerdir. "Alış veriş te nikah akdi gibi, sözle yapılan akitlerdendir." Âlimler, "Nikah akdi yapıldıktan sonra, taraflardan birinin, diğerini, ak-din gereğini yapmaya mecbur edeceği hususunda hiçbir ihtilaf yoktur. Taraflar akdin yapıldığı meclisten ayrılmamış olsalar dahi akit iki tarafı da bağlayacıdır. Alış verişin hükmü de böyledir." demişlerdir. Resûlüllah, "Alış veriş yapan iki taraf ayrılmadıkça akdi bozup bozma makta serbesttirler." hadisinden maksat ise "Akdi yapma sözlerinden ayrılmadıkça." demektir. "Akdin yapıldığı meclisten ayrılmadıkça." demek değildir. Taberi bu görüşlerden birinci görüşün tercihe şayan olduğunu söylemiş ve bu vaziyette zikredilen "Rıza ile yapılan ticaretten maksadın, ticaret yapan tarafların, akdi yaptıkları yerden ayrılıncaya kadar rızalarının devam etmesi ol duğunu beyan etmiş bu itibarla akit yapan taraflar akit meclisinden ayrılmadık ça akdi bozup bozmamakta serbest olacaklarım söylemiştir. Zira bu hususta Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)in şöyle buyurduğu sahih bir haberdir. "Alış veriş yapan iki taraftan herbiri ayrılmadıkça diğer tarafa karşı muhayyerdir. Ancak muhayyer bırakılarak yapılan alış verişler müstesnadır. Ebû Davud, K. el-Büyu' b. 51, Hadis No: 3454Diğer bir Rivâyette hadisin sonu şöyledir: "Yahut da taraflardan biri arkadaşına "Seç" demelidir. Ebû Davud, K, el-Büyu' b 51; Hadis No: 3455 Âyet-i kerime’de geçen ve "Birbirinizin canına kıymayın" şeklinde tercüme edilen cümle, Taberi de dahil olmak üzere, bir kısım âlimler tarafından bu şekilde izah edilmiştir. Diğer bir kısım âlimler ise bu cümleyi şöyle izah etmişlerdir: "Kendinizi öldürmeyin."Yani, Allah'ın haram kıldığı şeyleri işleyerek, aranızda mallarınızı haksızlıkla yiyerek kendinizi cehennem ateşine atıp öldürmeyin. Ve çeşitli yollarla intihar ederek kendi canınıza kıymayın." Amr b. el-Ass, âyet-i kerime’yi bu son izah şekliyle anlaşmış ve şu hadiseyle bunu Resûlüllah’a artetmitir. Amr diyor ki: Zatüsselasil gazvesinde soğuk bir gecede ihtilam oldum. Yıkandığım takdirde hastalanıp öleceğimden korktum. Kendime acıyarak teyemmüm ettim. Sonra arkadaşlarıma sabah namazını kıldırdım. Arkadaşlarım durumu Resûlüllah’a anlattılar. Resûlüllah. Çok soğuk bir gecede ihtilam oldum. Yıkandığım takdirde öleceğimden çok korktum ve Allahü teâlânın: "Kendi kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz ki Allah size karşı çok merhametlidir" âyetini hatırladım. Teyemmüm edip namaz kıldım." Resûlüllah bunun üzerine güldü ve hiçbir şey söylemedi." (Ebû Davud K. et-Taharet b. 35 HN. 334) |
﴾ 29 ﴿