4Ey Rasûlüm, onlar senden kendileri için neyin helal kılındığını soruyorlar. De ki: "İyi ve temiz olan şeyler size helal kılındı. Allah'ın size öğrettiklerinden, kendilerini öğretip yetiştirdiğiniz avcı hayvanların, sizin için yakaladıklarından da yiyen. Ve onları av'a salarken üzerlerine Allah'ın adını anın. Allah'tan korkun şüphesiz ki Allah, hesabı çok sür'atîi olandır. Ey Rasûlüm, müslümanlar sana, Allah'ın kendileri için neyin yenilmesinin helal kılındığını soruyorlar. Onlara de ki: "Size temiz ve helal olan şeyler helal kılındı. Kendilerini öğretip yetiştirdiğiniz avcı hayvanların, sizin için yakaladığı av hayvanları da helaldir. Sizler o avcı hayvanları Allah'ın size öğretmiş olduğu şekilde eğitin. Onların sizin için yakaladığı av hayvanlarından ye-yin. Avcı hayvanları avın üzerine salarken Besmele ile salın. Allah'ın emirlerini tutup yasaklarından kaçınarak ondan korkun. Ve bilin ki Allah, hesaba çekmesi çok süratli olandır. Bütün yaratıkların hesabını en kısa zamanda bitirir. Çünkü Allah'ın bir şeyle meşgul olması, diğer şeyle meşgul olmasına engel değildir. Taberi özetle diyor ki: "Bize ulaştığına göre bu âyet-i kerime’nin nüzul sebebi şudur: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) köpeklerin öldürülmesini emredince insanlar gelip ona "Hangi çeşit köpeği saklamanın ve onlarla av yapmanın helal olacağını sordular. Bu somlar üzerine Allahü teâlâ bu âyet-i kerime’yi indirdi. Saklamaları haram kılınan köpeklerden av köpeklerini, çoban köpeklerini ve mahsul koruyan köpekleri, istisna etti. Bu hususta Ebû Rafı'in şunları söylediği rivâyet edilmiştir. "Bir zaman Cebrâil (aleyhisselam) Resûlüllah'a geldi. İçeri girmek için izin istedi. Resûlüllah da ona izin verdi. Ve dedi ki: "Ey Allah'ın elçisi biz sana izin vermiştik." Cebrâil de dedi ki: "Evet ama biz, içinde köpek bulunan eve girmeyiz." Ebû Rafı diyor ki: "Bunun üzerine Resûlüllah bana Medine'nin bütün köpeklerini öldürmemi emretti. Ben de öldürdüm. Nihâyet bir kadının yanına vardım. Onun havlayan bir köpeği vardı. Kadına merhamet ederek onun köpeğini bıraktım. Sonra Resûlüllah'a gelip bunu anlattım. O da bana tekrar emretti. Ben de gidip o köpeği de öldürdüm. Bunun üzerine bir kısım insanlar gelip Re-sululîah'a dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü, öldü itilmesini emrettiğin bu köpeklerin soyundan hangisini saklamak bizim için helal olur?" Resûlüllah cevap vermedi. İşte bunun üzerine Allahü teâlâ: "Ey Rasûlüm, onlar senden kendileri için neyin helal kılındığını soruyorlar..." âyetini indirdi. İkrime ve Muhammed b. Ka'b da âyetin nüzul sebebi hakkında bu görüşü zikretmişlerdir. Âyet-i kerime’de geçen ve "Avcı hayvanlar" diye tercüme edilen kelimesinin lügat mânâsı "Kazanan ve elde eden." demektir. Avcı hayvanlar, tuttukları hayvanları sahiplerine kazandırdıkları için onlara bu ad verilmiştir. Ancak müfessirler hangi tür hayvanların avcı hayvanlar sayılacağı hususunda iki görüş zikretmişlerdir: a- Hasan-ı Basri, Mücahid, Hayseme b. Abdurrahman, Ali b. Hüseyin, Abdullah b. Abbas, Tavus ve Ubeyd b. Umeyr'den nakledilen bir görüşe göre bu âyette zikredilen avcı hayvanlardan maksat, kendisine avcılık öğretilen her türlü kanatlı ve kanatsız hayvandır. Mesela, köpek, pars, şahin, doğan ve benzeri hayvanlardır. b- Dehhak, Süddi ve Abdullah b. Ömer'den nakledilen diğer bir görüşe göre burada zikredilen avcı hayvanlardan maksat, sadece köpeklerdir. Diğer hayvanlar değildir. Taberi, âyetin, avcı hayvanları umumi bir şekilde ifade etmesi nedeniyle birinci görüşün tercihe şayan olduğunu bu sebeple köpek olsun kuş olsun bütün eğitilmiş avcı hayvanların avladıkları hayvanların yenilebileceğini söylemiş ve bu husuta Resûlüllah'ın, şahinlerin avladığı hayvanların yenileceğine dair izin verdiğini zikretmiştir. Adiy b. Hatim diyor ki: "Ben, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) den, şahinin avladığı hayvanın durumunu sordum, buyurdu ki: "Senin için yakaladığını ye." Âyet-i kerime’de, kendilerine av hayvanları için: "Allah'ın size öğrettiklerinden kendilerini öğretip yetiştirdiğiniz.." buyurulmaktadır. Av hayvanlarının, Allahü teâlânın, müslümanlara öğrettiği şekilde nasıl eğitilecekleri hususunda müfessirler farklı görüşler zikretmişlerdir. a- Abdullah b. Abbas, Âmir eş-Şa'bi, Abdullah b. Ömer, Tavus, Said b. cübeyr, İbrahim en-Nehai ve Süddi'den nakledilen bir görüşe göre avcı hayvanın eğitilmesi şöyledir: "Sahibi onu av üzerine salıverdiğinde o, avın arkasından koşar. Yakaladığında ondan yemez ve sahibine getirir. Sahibi onu çağırdığında onu sözünü dinler. Ondan ayrılmaz. Avcı hayvan bu halini devam ettirince eğitilmiş sayılır. Ancak İmam Ebû Yusuf la İmam Muhammed, avcı hayvanın tam eğitilmiş sayılması için bu davranışını en az üç kere tekrar etmesi gerektiğini söylemişler fakat diğer bir kısım âlimler böyle bir sınır belirtmemişlerdir. Bu hususta Abdullah b. Abbas'ın sunan söylediği rivâyet edilmektedir: "Eğitilmiş olan köpek, avı yakalayan ve sahibine getirinceye kadar ondan yemeyen köpektir. Şâyet sahibine getirmeden önce avdan yiyecek olursa, sahibi onu canlı iken kesmeye yetişse dahi o avcı hayvanların avladıkları şeyden yememeleri gerekirken şahinin, avladığı hayvandan yemesinin, onun eğitilmiş olmadığını göstermeyeceğini ifade etmişlerdir. Bunlara göre şahin, avladığı hayvandan yese dahi onun avladığı hayvanın yenmesinde bir mahzur yoktur. b- Şa'bi, İkrime ve Ata'dan nakledilen diğer bir görüşe göre bütün avcı hayvanların, avladıkları hayvandan yememeleri şarttır. Aksi takdirde onların avladıkları hayvanlar yenmez. Şahin de diğer avcı hayvanlar gibidir. c- Selman'ı Fârisî, Sa'd b. ebi Vakkas, Ebû Hureyre ve Abdullah b. Ömer'den nakledilen diğer bir görüşe göre avcı hayvanın, avladığı hayvandan yememesi, onun eğitilmiş sayılması için şart değildir. Bunlara göre bütün avcı hayvanların eğitilmesi aynıdır. O da şöyledir: "Avcı hayvan avın üzerine salıverildiğinde o, avın üzerine koşar, onu yakalar. Sahibi kendisini çağırdığında dönüp gelir veya ondan kaçmaz. İşte avcı hayvan bunu yapacak olursa, Allahü teâlânın bu âyette beyan ettiği şekilde eğitilmiş olur. Avdan yeyip yememesi önemli değildir. Bu hususta Selman-ı Farisi ve Ebû Hureyre'nin "Avcı hayvan avın üçte ikisini yese de üçte birini bırakacak olsa sen onu ye." dedikleri, Sa'd b. Ebi Vakkas'ın da "Avladığı hayvanı yiyip sadece bir parça bırakacak olsa dahi onu ye." dedikleri Rivâyet edilmektedir. Taberi diyor ki: "Bize göre bu görüşlerden doğru olmaya daha layık olanı, bu âyette zikredilen, eğitilmekten maksadın şu şekilde eğitilmiş olduğunu söyleyen görüştür: Avcı hayvan av üzerine gönderilmeli o da gitmelidir. Sahibi onu geri çağırdığımla da dönüp gelmelidir. Avı yakaladığında ondan yemeksizin sahibine getirmeli, sahibi ona bir emir verdiğinde ondan kaçmamalı, bilakis çağırışına uymalıdır. İşte kuş olsun diğer hayvanlar olsun, eğitilmeleri böyledir. Şâyet avcı hayvan, avladığından yiyecek olursa o hayvan henüz eğitilmiş değildir. Ancak avcı hayvanın yakaladığı ve ondan bir miktar yediği av hayvanına, canlı iken yetişilir de kesilecek olursa onu yemek helal olur. Yetişilemezse helal olmaz. Zira bu âyette zikredilen haramlardan, yırtıcı hayvanların yediği türe dahil olur. Taberi sözlerine devamla diyor ki: "Bu görüşü tercih etmemizin sebebi, bunun hakkında Resûlüllah'tan birbirini destekleyen hadislerin rivâyet edilmesidir. Adiy b. Hfıtim diyor ki: "Dedim ki "Ey Allah'ın Resulü, ben, köpeğimi av'a salıyor üzerine de besmele çekiyorum. (Bunun avladığı hayvanın hükmü nedir?) Resûlüllah buyurdu ki: "Sen, köpeğini saldığında ve onun üzerine besmele çektiğinde eğer o, avı yakalar, onu öldürür ve ondan yiyecek olursa sen o avı yeme. Çünkü avcı hayvan onu kendisi için yakalamıştır. Adiy b. Hatim diğer bir Rivâyetinde de diyor ki: "Ben Resûlüllah'tan avı sordum ve dedim ki: "Biz, bu köpeklerle av yapan bir kavimiz." Resûlüllah da dedi ki: "Sen, eğitilmiş köpeklerini gönderir ve üzerlerine Allah'ın adını anacak olursan onlar, sizin için yakaladıklarım öldürmüş olsalar dahi o av hayvanını ye. Ancak köpeğin avdan yemiş olma hali müstesnadır. Çünkü korkarım ki o, bunu kendisi için yakalamıştır. Buhari, K. ez-Zebaih, hab: 7 Âyet-i kerime’de geçen ve "Avcı hayvanların sizin için yakaladıklarından yeyin." diye tercüme edilen ifadeden neyin kasdedildiği hususunda farklı görüşler zikredilmiştir. a- Bir kısım âlimler, Âyetin bu bölümünün zahirini alarak umum ifade ettiğini bu sebeple avcı hayvanların yakaladıkları, etleri helal olan her hayvanın yenilebileceğini, avcı hayvanın, yakaladığı hayvanın bir kısmını yese dahi yine de onu yemenin helal olduğunu söylemişlerdir. Bu görüşte olanlar, avcı hayvanın, avladığından herhangi bir şeyi yemesinin, onun eğitilmemiş sayılmasına sebep olmayacağım söyleyen âlimlerdir. Bunlar daha önce zikredilmiştir. Diğer bir kısım âlimler ise âyet-i kerime’nin bu bölümünün genel bir mânâ ifade etmeyip özel bir mânâ ifade ettiğini, bu özel mânânın da "Avcı hayvanların, yakaladıklarının tümünü yeyin. Ancak bir bölümü hariç. O da avcı hayvanların, yakalayıp yedikleri hayvanlardır. Siz onlardan yemeyin." şeklinde olduğunu söylemişlerdir. Bu görüşte olan âlimler, avcı hayvanların eğitilmiş sayılabilmeleri için, yakaladıkları av hayvanlarından yememelerini şart koşan âlimlerdir. Bunlar da daha önce zikredilmiştir. Abdullah b. Abbas, Süddi, Dehhak, Katade ve Adiy b. Hatim de bunlardandır. Daha önce bu son görüşün tercihe şayan olduğu açıklanmıştı. Âyette zikredilen "Allah'ın adım anın." ifadesinden maksat, avcı hayvanları avın üzerine salarken Besmele çekmektir. Adiy b. Hatim diyor ki: "Resûlüllah'a, köpekle av yapma meselesi soruldu. Resûlüllah buyurdu ki: "Sen, eğitilmiş köpeğini avın üzerine gönderir o da avı yakalayıp öldürürse onu ye. O köpek, tuttuğu avdan yerse sen o avdan yeme. Çünkü o bunu kendisi için yakalamıştır." Dedim ki: "Köpeğimi gönderiyor, ona başka köpeğin de katıldığını görüyorum." Resûlüllah: "Bu durumda o avdan yeme. Çünkü sen, sadece kendi köpeğine besmele çektin. Diğer köpeğe besmele çekmedin." buyurdu. |
﴾ 4 ﴿