20

Mûsa kavmine şöyle demişti: "Ey kavmim, Allah'ın, üzerinizdeki nimetini hatırlayın. O, içinizden Peygamberler çıkardı. Sizi hükümdarlar yaptı ve âlemlerden hiçbir kimseye vermediğini sîze verdi.

Bir zaman Mûsa kavmine "Ey kavmim, Allah'ın üzerinizde bulunan büyük nimetlerini hatırlayın. Hani bir zaman Allah, içinizden sizlere İbrahim, İsmail, İshak ve Yakub gibi Peygamberler göndermişti. Daha önceleri Firavun ve taraftarlarının köleleri olduğunuz halde sizleri şereflendirdi. Ve başkalarım sizin hizmetinize verdi. Ve sizi hükümdarlar yaptı. Ve zamanınızda, kainatta hiçbir kimseye verilmeyen, denizi yanp karşıya geçirme, taştan pınarlar fışkırtma ve gökten yemek indirme gibi nimetleri ve üstünlükleri verdi.

Âyet-i kerime’de, Hazret-i Mûsa, kavmine, peygamberler gönderildiğini ha-tirlatiyor. Bu peygamberlerden maksat, Hazret-i Mûsa'dan önce İsrailoğullarına gönderilen Peygamberlerdir. Bu peygamberlerden maksadın, Hazret-i Mûsa'nın, Tur dağında Allah ile konuşmaya giderken seçtiği yetmiş kişi olduğu da söylenmiştir.

Âyet-i kerime’de geçen ve "Hükümdarlar" diye tercüme edilen kelimesinden neyin kastedildiği hususunda farklı görüşler zikredilmiştir:

a- Katade'ye göre İsrailoğullarına, Hükümdarlar denilmesinin sebebi, insanların onlara hizmet etmeleridir. Zira, İsrailoğullarından önce herhangi bir ümmette insanların, kendilerine hizmet ettirme hadisesi yoktu.

b- Abdullah b. Amr b. el-Ass, Zeyd b. Eşlem, Hasan-ı Basri, Hakem, Abdullah b. Abbas, Mücahid ve Katade'den nakledilen diğer bir görüşe göre İsrailoğullarına, "Hükümdarlar" denilmesinin sebebi, onların mesken, hizmetçi ve eşlere sahip olmalarıdır. Zira zikredilen bu üç şeye sahib olanlara, "Kral" mânasına gelen "melik" denilmiştir.

c- Süddi'ye göre ise burada zikredilen kelimesinden maksat, "Sahip olanlar" demektir. İsrailoğulları ailelere ve bir ksım mallara sahip oldukları için onların bu sıfatı haiz oldukları zikredilmiştir.

Âyet-i kerime’de geçen ve "Âlemlerden hiçbir kimseye vermediğini size verdi." cümlesindeki muhatapların kimler oldukları hususunda iki görüş zikredilmiştir.

a- Ebû Malik ve Said b. Cübeyr'e göre âyetin bu bölümünde zikredilen insanlardan maksat, Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ümmetidir. Allahü teâlâ, Hazret-i Muhammed'in ümmetine verdiği meziyet ve üstünlükleri, âlemlerden herhangi bir kimseye vermediğini beyan etmiştir.

b- Mücahid ve Abdullah b. Abbas'a göre ise âyetin bu bölümünde zikredilen inanlardan maksat, İsrailoğullarıdir. Ancak âlimlerden hiçbir kimseye verilmediği halde sadece İsrailoğullarına verilen nimet ve meziyetlerin neler olduğu hususunda iki görüş zikredilmiştir:

Abdullah b. Abbas ve Mücahid'den nakledilen bir görüşe göre sadece İsrailoğullarına verilen bu nimetlerden maksat, kudret helvası, bıldırcın kuşu, kendisinden on iki pınar fışkıran taş ve Sina çölünde onları gölgelendiren buluttur.

Abdullah b. Abbas'tan nakledilen diğer bir görüşe göre bu nimetlerden maksat, ev, hizmetçi ve eş'tir.

Taberi diyor ki: "Âyetin bu bölümünde, âlemlerden hiçbir kimseye verilmeyen nimetlerin, kendilerine verildiği beyan edilen insanlardan maksat, İsrailoğullarıdır. Zira âyetin başı, İsrailoğullarından bahsetmektedir. Âyetin devamının, İsrailoğullarının dışındaki insanlara hitabettiğine dair herhangi bir delil yoktur.

Eğer denilecek olursa ki: "Burada hitap İsrailoğullarına olamaz. Zira Muhammed ümmetine verilen nimet ve meziyetler, İsrailoğullarına verilenlerden daha üstündür." Cevaben denilir ki: "Bu âyette, İsrailoğullarına verilip diğer insanlara verilmediği beyan edilen nimet, aslında İsrailoğullarının dışında hiçbir ümmete verilmemiş demek değildir. Sadece kendilerinin zamanındaki insanlara verilmeyen nimetlerin onlara verildiği zikredilmektedir.

20 ﴿