87

Ey iman edenler, Allah'ın size helal kıldığı temiz şeyleri haram saymayın ve haddi aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez.

Ey iman edenler, Allah'ın size helal kıldığı et, süt vb. şeyleri yeme ve kadınlara yaklaşma gibi hoşunuza giden temiz şeyleri, papaz ve ruhbanların yaptıkları gibi kendinize haram kılmayın. Onlar kadınlan, temiz yiyecekleri ve içecekleri kendilerine haram kılmışlardır. Bunların bazıları kendilerini manastırlara hapsetmiş, bazıları ela yeryüzünde dolaşıp durmuşlardır. Helal ve haram hususunda Rabbinizin sizin için çizdiği hududu aşmayın. Şüphesiz ki Allah haddi aşanları sevmez.

Bu âyet-i kerime’nin nüzul sebebi hakkında müfessirler iki görüş zikretmişlerdir.

a- Ebû Malik, İkrime, İbrahim en-Nehai, Ebû Kılabe, Katade, Süddi ve Abdullah b. Abbas'tan nakledilen bir görüşe göre, bu âyet-i kerime’nin nüzul sebebi şudur: Osman b. Mez'un, Abdullah b. Amr, Ali b. Ebi Talib gibi bir kısım sahabiler, muttaki bir davranış olduğu kanaatiyle, Allah'ın helal kıldığı bazı şeyleri kendilerine yasaklamışlardır. Mesela kadınlara yaklaşmamak, temiz ve lezzetli olan bazı yiyecek ve içecekleri yeyip içmemek gibi davranışlarda bulunmuşlardır. Hatta bazıları, tenasül organını kesip şehvani arzulardan tamamen uzak olmayı düşünmüşlerdir. İşte bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil olmuş, mü’minlere, Allah'ın helal kıldığı şeyleri kendilerine yasaklamamalarını emretmiştir.

Bu hususta Ebû Kılabe diyor ki: "Resûlüllah'ın sahabilerinden bazıları dünyayı bırakmayı, kadınları terketmeyi ve ruhbanlasın ayı arzulamalardı. Bunun üzerine Resûlüllah ayağa kalktı, onlar hakkında çok sert konuştu ve dedi ki: "Sizden öncekiler kendilerine dini zorlaştırarak helak oldular. Onlar dini kendilerine zorlaştırdılar. Allah da zorlaştırdıkları şekliyle dinlerini onlara meşru kıldı. Bugünkü manastır ve kiliselerde bulunan insanlar onların kalıntılarıdır. Siz, Allah'a kulluk edin, hiçbir şeyi ona ortak koşmayın. Hac ve Umre yapın. Dürüst olun ki size de dürüst davranılsın." Ebû Kılabe diyor ki: "İşte bu âyet böyle kimseler hakkında nazil olmuştur."

Katade de bu âyetin nüzul sebebi hakkında diyor ki: "Bize anlatıldığına göre; Resûlüllah'ın sahabilerinden bazıları, kadınlara yaklaşmaktan ve et yemekten kendilerini uzaklaştırdılar. Manastırlar oluşturmak istediler. Bunların haberi Resûlüllah'a ulaşınca, Resûlüllah buyurdu ki: "Benim dinimde kadınlara yaklaşmayı ve et yemeyi terketme, manastırlar edinme diye bir şey yoktur." Katade diyor ki: "Yine bize bildirildiğine göre, Resûlüllah'ın döneminde üç kişi şunları yapmaya karar vermişlerdi: Biri demişti ki: "Ben geceleyin uyku uyumayacağım, devamlı ibadet edeceğim." Diğeri de demişti ki: "Ben de kadınlara yaklaşmayacağım." Bunun üzerine Resûlüllah bunları yanına çağırttı ve buyurdu ki: "Şöyle şöyle yapacağınız bana bildirildi. Bu doğru mu?" Onlar da: "Evet ey Allah'ın Resulü, biz bunları yapmakla hayırdan başka bir şey istemedik." dediler. Resûlüllah da buyurdu ki: "Fakat ben geceleri hem namaz kılıyorum, hem de uyuyorum. Bazı günler oruç tutuyorum, bazı günler tutmuyorum. Kadınlara da yaklaşıyorum. Kim benim sünnetimden yüzçevirirse, o benden değildir."

Bu hususta Abdullah b. Abbas da diyor ki: "Bu âyet-i kerime, Resûlüllah'ın bazı sahabilerine işaret etmektedir. Onlar demişlerdi ki: "Biz cinsel organlarımızı keselim. Dünyanın şehvani arzularım terkedelim ve rahiplerin yaptıkları gibi yeryüzünde gezip, seyahat edelim." Bunların haberi Resûlüllah'a ulaştı. Resûlüllah onları yanına çağırdı ve bu söylenenleri kendilerine sordu. Onlar da: "Evet öyle." dediler. Resûlüllah da buyurdu ki: "Fakat ben, oruç tutuyorum. Oruca ara da veriyorum. Namaz da kılıyorum. Uyku da uyuyorum. Kadınlarla evleniyorum. Kim benim sünnetimi alırsa o bendendir. Kim de benim sünnetimi almazsa, o benden değildir." Abdullah b. Abbas, Osman b. Mez'un'un bu sahabilerden biri olduğunu zikretmektedir.

İkıime diyor ki: "Resûlüllah'ın sahabilerinden Osman b. Mez'un, Ali b. Ebi Talib, Abdullah b. Mes'ud, Mikdat b. el-Esved ve Ebû Huzeyfe'nin azadlı kölesi Salim inzivaya çekildiler. Kendilerini evlerine hapsettiler, kadınlardan uzak durdular. Yün giymeye başladılar. Güzel olan yiyecek ve giyecekleri kendilerine haram kıldılar. Sadece İsrailoğullarmdan, dünyayı gezip dolaşanların yediklerini yediler, giydiklerini giydiler. Kendilerini iğdiş yapmak istediler. Geceleri devamlı olarak namazla geçireceklerine, gündüzleri de devamlı oruç tutacaklarına dair ittifak ettiler. Bu âyet işte bunlar hakkında nazil oldu. Bunun üzerine Resûlüllah adam gönderip onları yanına çağırttı ve buyurdu ki: "Nefsinizin üzerinizde hakkı var. Gözünüzün üzerinizde hakkı var. Oruç da tutun, ara da verin. Namaz da kılın, uyku da uyuyun. Bizim sünnetimizi terkeden bizden değildir." Bunun üzerine o sahabiler dediler ki: "Ey Allah'ım, biz teslim olduk ve indirdiğine uyduk."

b- İbn-i Zeyd'e göre ise bu âyet-i kerime Abdullah b. Revaha, hanımı ve misafiri hakkında nazil olmuştur.

Abdullah b. Revaha bir kişiyi misafir etmiş, fakat bir işi çıkmış ve akşam yemeğinde bulunamamış. Eve dönünce ailesine: "Sen misafire akşam yemeği vermedin mi?" diye sormuş, hanımı da ona: "Yemek az idi. Senin gelmeni bekledim." diye cevap vermiştir. Bunun üzerine Abdullah "Sen benim için misafirime yemek vermedin ha? Senin yemeğini tatmak bana haram olsun." demiştir. Hanımı da: "Eğer sen onu tatmazsan, onu tatmak bana da haram olsun." demiş. Misafir de: "Sizler onu tatmazsanız, onu tatmak bana da haram olsun." demiştir. Abdullah b. Revaha bu durumu görünce hanımına: "Getir yemeği haydi besmele çekip yeyin." demiş. Yemeği yedikten sonra gidip durumu Resûlüllah'a anlatmıştır. Resûlüllah da ona: "İyi yapmışsın." demiştir. İşte bu ve bundan sonra gelen âyet onlar hakkında nazil olmuştur.

c- İkrime'nin Abdullah b. Abbas'tan naklettiğine göre ise, bu âyet-i kerime’nin nüzul sebebi şudur:

Bir adam Resûlüllah'a gelmiş ve ona demiş ki:

"Ey Allah'ın Resulü, ben et yediğim zaman kadınlara karşı isteğim artıyor, şehvani isteklerim beni kaplıyor. Bu sebeple ben et yemeyi kendime haram kıldım." İşte bunun üzerine Allahü teâlâ: "Ey iman edenler, Allah'ın size helal kıldığı temiz şeyleri haram saymayın." âyetini indirmiştir Tirmizi, K. Tefsir el-Kııran, Sûre: 5, Bab: 12;Hadis No: 3054.

Bütün bunlardan anlaşılmaktadır ki; bu âyet-i kerime, kişinin Allah'ın kendisine helal kıldığı şeyleri haram saymasının yasak olduğunu bildirmekte, bu yolla takvaya erişmek isteyenlerin yanlış bir yolda olduklarını beyan etmektedir. Bu hususta Peygamber efendimizden şu hadisler de nakledilmektedir: Enes b. Malik'in şöyle dediği rivâyet edilmektedir:

"Ashaptan üç kişi Resûlüllah'in zevcelerinin evlerine gelerek onun, gizlice yaptığı ibadetleri öğrenmek istemişlerdi. Durum (Resûlüllah'ın evinde gizlice yaptığı ibadetler) kendilerine bildirilince, Resûlüllah'ın yaptığı ibadetleri azımsarcasına şöyle dediler: "Durum böyle amma, Resûlüllah nerde biz nerde. Çünkü onun geçmişte ve gelecekte işlemesi muhtemel bütün günahları affedilmiştir." Sonra içlerinden biri: "Ben, geceleri devamlı namaz kılacağım." dedi. Diğeri: "Ben devamlı oruç tutacağım ve bozmayacağım." dedi. Üçüncü ise: "Ben de kadınlardan ayrı yaşayacağım, hiç evlenmeyeceğim." dedi. O anda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve onlara: "Şöyle şöyle konuşanlar sizler misiniz? Allah'a yemin olsun ki ben sizin Allah'tan en çok çekineniniz ve ondan en çok korkanınızım. Fakat ben bazan oruç tutarım, bazan da yerim. (Geceleri) bazan namaz kılarım, bazan da uyurum. Kadınlarla da evlenirim. (İşte benim sünnetim budur.) Kim benim sünnetimden yüz çevirirse o benden değildir. Buhari, K. en-Nikah, Bab: 1 /Müslim, K. en-Nikah, Bab: 5, Hadis No: 1401 /Nesei, K. en-Nikah, Bab: 4 / Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.2, S. 158.

Ebi Vakkas diyor ki:

"Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Osman b. Mez'un'un, kadınlardan uzak durma kararını reddetmeyip, ona bu hususta izin verseydi, bizler de mutlaka kendimizi iğdiş eder, erkekliğimizi yok ederdik. Müslim, K. en-Nikah, Bab: 6. Hadis No: 1402 / Nesai, K. en-Nikah, bab: 4.

Âyet-i kerime’de geçen "Haddi aşmayın" ifadesi, Süddi tarafından, "Osman b. Mez'ıın gibi, cinsel organlarınızı kesmeye kalkarak, Allah'ın koyduğu sınırı aşmayın." demektir. İkrime'ye göre bu ifadeden maksat şudur: "Kadınları, bir kısım yiyecek ve içecekleri ve uykuyu kendinize haram kılmaya girişerek Allah'ın sizin için koyduğu sınırları aşmayın." demektir.

Hasan-i Basri'ye göre ise bu ifade geneldir. Allahü teâlâ, bununla helalar aşılarak, haramlara düşmeyi yasaklamıştır.

Taberi, âyetin genel ifadesine uygun olması hasebiyle ve âyetin genel ifadesini tahsis eden özel bir delilin bulunmaması dolayısıyla Hasan-ı Basri'nin izah şeklini tercih etmiş, âyetin mânâsının "Gerek haramlar, gerekse helaller hususunda Allah'ın koyduğu sınırları aşmayın." şeklinde olduğunu söylemiştir. Âyetin nüzul sebebinin, Osman b: Mez'un ve benzeri sahabilerin davranışları olması âyetin genel hükmünü kayıtlamaz. Bu âyet her helalin ve haramın sınırlarını aşanları kapsamaktadır.

87 ﴿