5Bu durum (Ganimet malları hakkındaki ihtilaf) mü’minlerden bir cemaat istemediği halde, rabbinin seni evinden hak uğrunda çıkardığı (Bedirde savaşmak için çıkardığı) durum gibidir. Müfessirler, neyin Resûlüllah'ın, mü’minler istemediği halde evinden çıkarılmasına benzetildiği hususunda farklı görüşler zikretmişlerdir. a- İkrimeye göre mü’minlerin, Allah'tan korkup aralarını düzeltmelerinin, kendleri için hayırlı olacağı, hususu, Resûlüllah'ın, mü’minler istemediği halde evinden çıkarılmasının kendisi için daha hayırlı olacağı hususuna benzetilmiştir. Buna göre âyetin mânâsı şöyledir: "Ey mü’minler, nasıl ki mü’minler istemediği halde Allah'ın, peygamberini, savaşmak için evinden çıkarması onun için hayırlı olmuşsa sizin de Allah'tan korkup birbirinizle barışmanız sizin için daha hayırlıdır. b- Mücahid ve Süddiye göre ise burada, mü’minlerin savaşmayı istememeleri durumu, Resûlüllah'ın evinden çıkarılmasını istememeleri durumuna benzetilmiştir. Buna göre de âyetin mânâsı şöyledir: "Nasıl ki bu mü’minler daha önce Kureyşin ticaret kervanına el koymak için senin, evinden çıkmanı istemiyorlardı ise şimdi de düşmanla savaşmak istemiyorlar ve o hususta seninle tartışıyorlar. c- Kûfeli lügat âlimlerinden bazılarına göre ise burada Resûlüllah'ın, ganimetleri taksimde bildiğini yapması hususu Kureyş kervanına el koymak için evinden çıkmada bildiğini yapma hususuna benzetilmektedir. Bu izaha göre âyetin manası şöyledir: "Nasıl ki Kureyş müşriklerinin ticaret kervanına el koymak için çıkıp gitmek istediğinde arkadaşların istemediği halde kararını yerine getirdiysen, ganimet mallarının taksiminde de, arkadaşlarının hoşuna gitmese de kararını yerine getir." d- Kûfeli lügat âlimlerinden diğer bir kısmına göre ise burada, bir kısım insanların, ganimet malları hususundaki tartışmaları meselesi, Bedirde savaşmak için tartışma meselesine benzetilmektedir. Bu izaha göre âyetin manası şöyledir: "Nasıl ki arkadaşların Bedirde savaşma hususunda "Bizi kervan için çıkardın savaş için çıkarmadı ki hazırlıklı gelelim." diyerek seninle tartışıyorlardı ise şimdi de ganimet hususunda tartışıyorlar. e- Bir kısım Basralı lügat âlimlerine göre ise burada sıfatları zikredilen bazı mü’minlerin gerçek mü’min olmaları hususu Resûlüllah'ın, mü’minler istemediği halde evden çıkarılmasının bir gerçek olduğu hususuna benzetilmektedir. Bu izaha göre âyetin mânâsı şöyledir: "Nasıl ki mü’minler istemediği halde rabbiriin seni evinden çıkarması hak idiyse Allah zikredildiği zaman kalbleri ürperen, âyetleri okunduğunda imanları artan, sadece rablerine güvenen, namazlarını kılan ve verdiğimiz rızıklardan infak edenlerin mü’min olmaları da hak'tır. f- Bir kısım âlimlere göre de bu âyette yemin vardır. Manası: "Mü’minlerden bir grup istemediği halde seni evinden çıkaran rabbine yemin olsun ki onlar seninle savaş hususunda tartışırlar." demektir. Taberi bu görüşlerden ikinci görüşün tercihe şayan olduğunu, Âyet-i kerime’de mü’minlerin, Resûlüllah'ın, evinden çıkmasını hoş görmedikleri gibi düşmanla savaşmayı da hoş görmedikleri hususunun belirtilmek istendiğini söylemiştir. Bu âyet-i kerime, Bedir savaşına işaret etmektedir. Bedir savaşı, özet olarak şöyle cereyan itmişti: Ebû Süfyan idaresindeki bir Kureyş ticaret kafilesi Şamdan dönmekteydi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kafilenin gelişini haber aldı ve durumu ashabına bildirdi. Onlar da "Çok mal, az adam" diyerek bu kafileyi ele geçirmek istediler. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) üçyüz on küsur kişiden oluşan bir mücahit birliği ile yola çıktı. Onun yola çakışını Mekkeli müşrikler haber almıştı. Ebû Cehil Mekke'de Kâb'nin damına çıkarak: "Ey Mekkeliler yetişin, kervanınız ve mallarınız elden gidiyor. Eğer Muhammed bu kervana el koyarsa artık bundan sonra size kurtuluş yoktur." diye feryad etmiş ve bu suretle bütün Mekkelileri toplayıp, bin küsur kişiden oluşan bir müşrik ordusuyla Medine'ye doğru yola çıkmış Bedir istikametine geliyordu. Medine'den hareket eden Resûlüllah da, ashabıyla birlikte Zafran vadisine varmıştı. Bu sırada Cebrâil (aleyhisselam) Resûlüllah'a gelerek "İki taifeden biri yani ya Kervan veya Kureyş ordusu sizindir." vahyini bildirdi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu ikisinden hangisini tercih edecekleri hususunda ashabıyla istişare etti. Sahabilerden bazılan: "Bize savaştan bahsetseyydiniz ona göre hazırlanırdık. Biz, sadece kervan için yola çıktık." dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kervan deniz kenarından geçip gitmiştir. Ebû Cehili kastederek şu adam ise bize yönelmiştir." dedi. Ebubekir ve Ömer (radıyallahü anh) ayağa kalkıp güzel şeyler söylediler. Sonra Hazreç kabilesinin reisi Sa'd b. Ubade "Ey Allah'ın Resulü, sen yapacağına bak, sana emredileni yerine getir." dedi. Ondan sonra Mikdat b. Amr "Allah'ın emrini yerine getir. Biz, senin arzun neyse onu yapmakta seninle beraberiz. Çünkü biz sana, İsrailoğullarının, Mûsa aleyhisselama, "Sen ve rabbin gidin birlikte savaşın, biz burada oturacağız." dedikleri gibi demeyiz. Biz, "Sen, rabbinle beraber git, onunla beraber savaş, biz de seninle beraber savaşacağız." deriz." dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) tebessümle Ensan kastederek şöyle dedi: "Ey insanlar görüşünüzü belinin. "Çünkü Resûlüllah, Ensar ile, Medine'nin içinde bulunduğu sürece kendisini savunacaklarına dair ahitleşmişti. Bu sözleri duyunca Sa'd b. Muaz: "Ey Allah'ın Resulü galibe bizi kastediyorsun?" dedi. Resûlüllah da "Evet" cevabını verdi. Sa'd dedi ki: "Biz sana iman etmişiz. Getirdiğin İslâm'ın hak olduğuna şahit. Seni dinleyip sana itaat edeceğimize dair biat etmişiz. İstediğin yöne git. Ey Allah'ın Resulü sen bize denizi göstersen ve kendin içine dalsan bizden hiçbir kimse geri kalmamak üzere hepimiz birlikte oraya dalarız..." Bu konuşmlardan sonra Müslümanlarla Mekkeli Müşrikler karşı karşıya geldiler. O zamanın harp usullerine göre savaş önce mübareze şeklinde başladı. Bir taraftan bir kişi çıkıyor meydan okuyor ona diğer taraftan bir rakip çıkıyor teke tek vuruşuyorlar, onlardan birisi yeniliyor daha sonra başka bir kişi çıkıyor ve bir müddet böyle devam ediyordu. Burada da savş mübareze usulü ile başladı. Müslümanlar karşılarına çıkan düşmanlan tepelediler. Bundan sonra her iki taraf ta umumi bir saldın ile birbirlerine girdiler. Ramazan ayının onyedinci cuma günüydü. Toz duman ortalığı kaplamış, kılıç şakırtıları cenk nâralan ufukları inletiyordu... Hazret-i Peygamber savaşın en şiddetli anında mücahitlerin arasında dolaşıyor onların morallerini takviye ediyor onlara destek oluyordu. İman güçleriyle savaşan Müslümanlar, kendilerinde kat kat üstün olan müşrikleri sonunda bozguna uğratarak Allah'ın yardımıyla galip geldiler. |
﴾ 5 ﴿