16

Savaş için taktik kullanan veya başka bir birliğe katılmak isteyen hariç, içinizden kim düşmana arkasını dönüp kaçarsa, Allah'ın gazabına uğramış olur. Onun varıp kalacağı yer cehennemdir. O, ne kötü bir yerdir.

Sizden kim, savaş taktiği icabı veya başka birliğe katılmak için çekilme hariç, çatışma anında düşmandan geri dönüp kaçarsa şüphesiz ki o, Allah'ın gazabını hak etmiş olur. Kıyamet gününde onun varacağı yer cehennemdir. O, ne kötü bir yerdir.

Müfessirler, bu âyet-i kerime’de zikredilen, savaştan kaçanın cezasının, sadece Bedirde savaşanlar için mi yoksa bütün savaşlarda savaşanlar için mi geçerli olduğu hususunda iki görüş zikretmişlerdir.

a- Ebû Nadra, Ebû Said el-Hudri, Nafı, Dehhak, Hasan-ı Basri, Katade, Yezid b. Habib, Ata b. Ebi Rebah ve Mücahid'e göre bu âyette savsatan kaçan için zikredilen ceza, Bedir savaşından kaçacak olan kimselere mahsustur, Bu itibarla bundan sonra yapılan savaşlarda kaçanların, bu âyette zikredilen cezalarla cezalandırılmaları söz konusu değildir. Zira bu Âyetin hükmü mensuhtur. Bu hususta Ebû Said el-Hudri demiştir ki: "Bu hüküm Bedir savaşı içindi. O sırada müslumanların, Resûlüllah'tan başka katılacakları başka bir askeri birlikleri yoktu. Bedirden sonra ise artık müslümanlar birbirlerine destek olan birlikler meydana getirdiler.

Yezid b. Habib de demiştir ki: "Allahü teâlâ, Bedir savaşından kaçana cehennem azabını gerekli kılarak buyurmuştur ki: "İçinizden kim düşmana arkasını dönüp kaçarsa Allah'ın gazabına uğramış olur. Onun varıp kalacağı yer cehennemdir. O, ne kötü bir yerdir."

Daha sonra Uhut savaşı meydana geldiğinde o savaştan kaçanlar hakkında ise "İki topluluk karşılaştığı gün, içinizden savaştan yüzçevirenlerin işledikleri bazı günahlardan dolayı şeytan, onların ayaklarını kaydırmak istemişti. Allah onları affetti. Âl-i imran sûresi, 3/155 buyurmuş ve onları affettiğini belirtmiştir. Yedi sene sonra Huneyn savaşından kaçanlar hakkında: "O gün sayınızın çokluğu, sizi gururlandırmıştı. Fakat çokluğunuz size bir fayda sağlamamıştı da o geniş yeryüzü size dar gelmeye başlamıştı. Sonra da yüz çevirip geri kaçmıştınız..." Ondan sonra Allah dilediği kullarının tevebesini kabul eder Tevbe sûresi, 9/ 25-27 buyurmuş ve dilediğini affedeceğini belirtmiştir.

Ata b. Ebi Rebah da demiştir ki; "Düşmanın önünden kaçanın, cehennem azabıyla cezalandınlacağtnı beyen eden bu âyet-i kerime, yine bu surenin altmış altıncı âyeti olan şu âyetle neshedilmiştir. Artık bundan sonra müslümanların kendi sayılarının iki katı olan düşmanın önünden kaçmalan yasaklanmıştır. Daha fazla olan düşmandan kaçmalarına ise izin vardır. Bu hususta Allahü teâlâ: "Şimdi ise Allah, yükünüzü hafifletti. Çünkü içinizde zaaf bulunduğunu biliyordu. Bundan böyle içinizden sabırlı yüz kişi çıksa iki yüz kişiye galip gelir. Eğer sizden bin kişi olsa Alalh'ın izniyle iki bin kişiye galip gelir. Enfal sûresi, 8/66 buyurmuştur.

b- Abdullah b. Abbas'a göre ise bu âyetin hükmü, savaştan kaçan herkes için geçerlidir. Çünkü savaştan kaçmak, Allah'a ortak koşma gibi en büyü günahlardandır.

Bu hususta Peygamber efendimiz şöyle buyurmaktadır:

"Helak eden yedi şeyden kaçının" "Ey Allah'ın Resulü onlar nedir?" diye sorulunca "Allah'a ortak koşmak, büyü yapmak, Allah'ın öldürülmesini haram kıldığı bir kişiyi haksız yere öldürmek, faiz yemek yetim malı yemek, savaş sırasında düşmandan kaçmak ve namuslu mü’min kadınlara iftirada bulunmaktır." cevabını vermiştir Buhari, K. el-Vasaya b: 23 / Müslim, K. el-İman b. 145, HN: 89

Taberi ikinci görüşün tercihe şayan olduğunu, âyetin, Bedirde savaşanlar hakkında nazil olmasına rağmen hükmünün, bütün mü’minler için geçerli olduğunu, bu itibarla, herhangi bir mü’minin bir taktik kullanma veya başka bir birliğe katılma dışında, savaştan kaçmasının haram olduğunu, buna rağmen savaştan kaçarsa, Allah'ın affetmesi dışında cehennem azabım hak etmiş olacağını söylemiş ve âyetin neshedildiğini gösteren kesin bir delil olmadığından, muhkem olduğunu belirtmiştir.

16 ﴿