84O münafıklardan biri ölürse sakın cenaze namazını kılma. Kabrinin başında durma. Çünkü onlar, Allah ve Peygamberini inkâr etmişler ve dinden çıkmış olarak ölmüşlerdir. Ey Resulüm, münafık olarak ölenlerin cenaze namazlarını kıldırma. Zira onlar, müslüman olarak ölmemişlerdir. Onların kabirlerinin başına varıp da dua da etme. Dinden çıkmış veya hiç iman etmemiş olarak ölen bu insanlar duaya da ehil ve layık değillerdir. Abdullah b. Ömer diyor ki: "Abdullah b. Übey ölünce oğlu, Abdullah b. Abdullah, Resûlüllah'a geldi ona; babasına kefen yapması için gömleğini vermesini istedi. Resûlüllah da verdi. Sonra Abdullah, Resûlüllah'tan, babasının cenaze namazını kıldırmasını istedi. Resûlüllah, kalkıp cenaze namazını kıldırdirmaya yeltenince Ömer kalkıp Resûlüllah'ın elbisesinden tuttu ve dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü, sen bunun cenazesini mi kılıyorsun? Halbuki rabbin sana bunun cenaze namazını kılmanı yasakladı." Bunun üzerine Resûlüllah buyurdu ki: "Allah beni serbest bıraktı ve buyurdu ki: "İster bağışlanmaları dile ister dileme. Onlar için yetmiş defa af di-İesen de Allah onları asla affetmeyecektir. Tevbe sûresi, 9/80 Ben, af dilemeyi yetmişten fazla yapmış olacağım. (Ömer) Dedi ki: "Ama o, münafık." Resûlüllah yine de onun cenaze namazım kıldırdı. Bunun üzerine Allahü teâlâ, "O münafıklardan biri ölürse sakın cenaze namazını kıldırma" âyetini indirdi. Buhari, K.Tefsir el-Kur'an Sûre: 9, bab: 12 /Tirmizi, K. Tefsir el-Kur'an Sûre: 9 bab: 11, Hadis No: 3098 Diğer bir Rivâyette, bu âyet nazil olduktan sonra Resûlüllah'ın bir daha münafıkların cenaze namazını kıldırmadığı zikredilmiştir. Abdullah b. Abbas diyor ki: Ben Ömer b. el-Hattab'ın şunları söylediğini işittim. "Abdullah b. Übey b. Selûl ölünce Resûlüllah, onun cenazesini kıldırmaya davet edildi. Resûlüllah ayağa kalkınca ben de sıçrayıp kalktım ve dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü, sen, Übeyin oğlunun cenazesini mi kıldıracaksın? Halbuki o falan günde şöyle ve şöyle yaptı." Ben, Resûlüllah’a İbn-i Übey'in yaptıklarını sayıp durdum. Resûlüllah gülümsedi ve: Ey Ömer hele öte çekil: dedi. Ben daha fazla üzerine gidince dedi ki: "Ben, Allah tarafından (Af dilemeyi) tercih ettim. Şâyet ben, yetmişten fazla af dilememle affedileceğini bilmiş olsam af dilememi yetmişten fazla yaparım" Resûlüllah cenazeyi kıldırıp gitti. Aradan çok geçmeden tevbe sûresi'nin "O münafıklardan biri ölürse, sakın cenaze namazım kılma," âyeti ve bundan sonra gelen âyet nazil oldu. Ben de Resûlüllah’a karşı cüretkâr davranışımdan dolayı kendi kendime hayret ettim. Allah ve Resulü (her şeyi) daha iyi bilir Buhari, K. Tefsir el-Kur'an Sûre: 9 bab: 12 Taberi bu hadisi, Cabir, Enes, Katade ve Âsim b. Ömer'den de Rivâyet etmiştir. Cabir b. Abdullah diyorki: "Resûlüllah, Abdullah b. Übey defnedildikten sonra kabrine vardı. Onu çıkardı, Ona tükürdü ve gömleğini ona giydirdi. Buhari, K. el-Cenaiz bab: 23 Bu âyet-i kerime nazil olduktan sonra Peygamber efendimiz, münafıklardan hiçbir kimse'nin cenaze namazını kıldırmamış ve kabirlerinin başında da bulunmamıştır. Bu hususta Ebû Katade diyor ki: "Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir cenazeye davet edildiğinde onun hakkında sorular sorar, eğer iyi bir kimse olduğu söylenirse cenazesini kıldınrdı. İyi bir kimse olduğu hakkında bir şey söylenmezse, cenaze sahiplerine "Ona siz bakın." der ve o cenazenin namazını kıldırmazdı Ahmed b. Hanbel, Müsned Cf 5, S: 299 Ömer b. El-Hattab da, tanımadığı kimselerin cenaze namazını, Huzeyfe b. el-Yeman kılmadıkça kılmazdı. Çünkü Huzeyfe b. el-Yeman, kimin münafık olduğunu bildiri. Bu sebeple Huzeyfeye "Sır sahibi" deniyordu. |
﴾ 84 ﴿