ENBİYA SÛRESİ

Enbiya Sûresi yüz on iki âyettir ve Mekke'de nazil olmuştur.

Bu Sûre-i Celile, insanların hesaba çekilme zamanının yaklaştığını beyan ederek başlıyor. Fakat bundan gafil olan insanların, gönderilen uyanci âyetleri alaya aldıklarını, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)in de kendileri gibi bir beşer oluşu sebebiyle, peygamber olduğunu söylemesini garip karşılayarak: "Bu, sizin gibi bir beşerden başka bir şey midir?" diyerek fısıldaştıklarını beyan ediyor.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu zalimlere: "Benim rabbim gökte ve yerde konuşulan her sözü bilir." diyor. Kâfirler ise: "Muhammedin söyledikleri saçma rüyalardır. Onları kendisi uydurmuştur. O bir şairdir. Eğer böyle değilse geçmiş kavimlere gönderildiği gibi o da bir mucize getirsin." diyorlar.

Allahü teâlâ, kâfirlerin bu taleplerine karşı buyuruyor ki: "Kendilerinden önce helak ettiğimiz ülkeler iman etmemişlerdi. Şimdi bunlar mı iman edecekler? Biz, senden önce kendilerine vahyettiğimiz erkekleri Peygamber olarak gönderdik. Biz, Peygamberleri, yemek yemeyen cesetler kılmadık. Onlar, dünyada ebedî değillerdi. Biz, Peygamberlere olan vaadimizi yerine getirdik. Haddi aşanları ise helak ettik. Biz, size, sizi; şereflendiren yüce bir kitap indirdik. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?" (Âyet: 6-10)

Sûre-i celilede bundan sonra halkı zalim olan nice ülkelerin helak edildiği, yerlerine de başka kavimlerin getirildiği, azaba yakalanan o kavimlerin helak olduklan, başlarına gelen azap ile biçilmiş ekine döndürüldükleri ve ocaklarının söndürüldüğü beyan ediliyor.

Daha sonra, göklerin, yerin ve aralarındakilerin bir oyun olsun diye yaratılmadığı, hakkın bâtıla çarpılarak bâtılın beyninin parçalandığı, göklerde ve yerde olan herşeyin Allah'ın olduğu, herşeyin gece gündüz Allah'ı tesbih ettiği ifade buyuruluyor.

Bundan sonra dinin temeli olan Tevhid inancına dikkat çekilerek yerde ve gökte Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, göklerin ve yerin fesada uğrayacağı beyan ediliyor. Allahü teâlâ'ya, yaptıklarının sorulamayacağı, yaratıkların ise yaptıkları işlerden sorumlu oldukları açıklanıyor.

Gönderilen bütün peygamberlere: "Allah'tan başka ilâh olmadığının ve ancak ona ibadet edilmesi gerektiğinin vahyedildği ifade ediliyor.

Kâfirlerin, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)i alaya aldıkları, insanın aceleci bir tabiatta yaratıldığı, kâfirlerin, vaad edilen azabı istedikleri, onların bu azaba uğrayacakları ve kimseden yardım göremeyecekleri, kıyamet ansızın gelince onu kimsenin geri çeviremeyeceği beyan ediliyor.

Sûre-i celilede devamla, daha önce geçmiş Peygamberlerin de alaya alındıkları, rahman olan Allah'ın azabından, mücrimleri kimenin kurtaramayacağı, kullara Allah'tan başka hiçbir kimsenin de yardım edemeyeceği açıklanıyor.

Sûre-i celilede bundan sonra, insanların vahiyle uyarıldığı, kıyamet günü adalet terazilerinin kurulacağı beyan ediliyor ve Hazret-i Mûsa'ya, Harun'a Tevrat'ın verildiği ifade ediliyor.

Bundan sonra Hazret-i İbrahim'in kıssası yer alıyor. Hazret-i İbrahim'e hakkı bulma kabiliyetinin verildiği açıklanıyor ve hakkı buluşu özetle şöyle ifade ediliyor; "İbrahim, babasına, heykellere niçin taptıklarını soruyor. Babası da atalarının onlara tapıyor bulduğunu söylüyor. Hazret-i İbrahim babasının ve kavminin inatçılığı karşsında onların putlarına tuzak kuracağım söylüyor. Nihâyet putları parçalayarak büyük putu bırakıyor. Müşrikler putlarının kırılmasına kızıyorlar ve Hazret-i İbrahim'e putları kimin kırdığını soruyorlar. Hazret-i İbrahim de o putları büyük putun kırmış olabileceğini söylüyor. Müşrikler, bu işi büyük putun yapmış olamayacağını, onların aslında konuşamadıklarını söylemeleri üzerine Hazret-i İbrahim o müşrikleri ayıplıyor ve böyle âciz şeylere nasıl tapabildi ki erini soruyor. Müşrikler bunun üzerine Hazret-i İbrahim'i ateşe atıyorlar. Fakat ateş, Allah'ın emri ile Hazret-i İbrahim'i yakmıyor. Böylece o müşriklerin tuzakları boşa çıkıyor.

Bundan sonra Hazret-i İbrahim'in ve Lût aleyhisselamın, mübarek kılınan yere ulaştırıldıkları, Hazret-i İbrahim'e İshak ve Yakub'un verildiği ve onların, önderler kılındığı beyan ediliyor ve devamla, Lût aleyhisselamın, halkının iğrenç işler yaptığı ülkeden çıkarıldığı ve salih bir Peygamber olan Lût'un Allah'ın rahmetine garkedildiği beyan ediliyor.

Bundan sonra yine Enbiya'nın kıssasına ayrı ayrı ve özet olarak devam ediliyor. Nuh aleyhisselamın duasının Allah tarafındana kabul edilerek kendisinin ve ailesinin kurtarıldığı, kavminin diğer insanlarının ise suda boğulduğu hatırlatılıyor.

Daha sonra Davud ve Süleyman Peygamberlerin kıssaları beyan ediliyor. Süleyman (aleyhisselam)'a hüküm ve hikmet verildiği, rüzgârın ona boyun eğdirildiği şeyytanlardan bir kısmının da onun emrine verildiği beyan ediliyor.

Dağların ve kuşların Davud aleyhisselam ile tesbih ettiği, ona ayrıca zırh yapma sanatının da öğretildiği açıklanıyor.

Eyyub aleyhisselam ve onun yakalandığı hastalık anlatılıyor, onun duasının kabul edilerek hastalığının iyileştiği, İsmail, İdris ve Zülkifl'in sabreden sa-lih kullar oldukları ve Allah'ın rahmetine garkedildikleri beyan ediliyor.

Yunus aleyhisselamm, kızarak kavmini terkettiği, fakat sonunda yeryüzünün ona dar geldiği ifade ediliyor ve onun meşhur duası belirtiliyor. Zekeriyya aleyhisselam da rabbinden kendisine çocuk vermesini niyaz ediyor Allahü teâlâ da onun duasını kaul ederek kendisine oğlu Yahya'yı veriyor.

Namusunu koruyan Hazret-i Meryem'in de hatırlanmasına dikkat çekiliyor, ona ilahi ruhun üflendiği, kendisinin de oğlu İsa'nın da âlemler için bir mucize olduğu ifade ediliyor.

Bu Sûre-i celilede, Enbiya'nın kıssalarına sayı olarak fazlaca yer verildiğinden olacak ki Sureye "Enbiya Sûresi" adı veriliyor.

Ye'cüc ve Me'cüc'ün önlerine çekilen şeddin açılacağı gün, artık kıyamet alâmetlerinin iyice belirgin hale geleceği ve işte o zaman inşaların pişmanlık duymaya başlayacağı ifade ediliyor.

Kendilerine Allah'ın rahmetinin eriştiği kimselerin ise, cehennemin uğultusunu duymayacakları ve hiç üzüntü çekmyecekleri açıklanıyor.

Tevrat'a da Zebur'a da: "Yeryüzüne mutlaka salih kullar vâris olur." hükmünün konduğu, bütün bu anlatılanlarda Allah'a kulluk eden kimseler için bir tebliğ bulunduğu ifade ediliyor.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)in, âlemlere rahmet olarak gönderildiği beyan ediliyor ve ona; "İlahınız ancak tek bir ilahtır." diye tebliğde bulunması emrediliyor: Ve Sûre-i Celile, Resûlüllah'ın: "Rabbim, benimle inkâr edenler arasında hak ile hükmet. Rabbimiz merhamet sahibidir. Uydurduğunuz putlara karşı kendisinden yardım istenendir." niyazıyla sona eriyor.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle.

1

İnsanların hesaba çekilme zamanı yaklaştı. Fakat onlar hâlâ gaflettedirler, yüz çeviriyorlar.

İnsanların, dünyada işlemiş oldukları amellerden ve Allah'ın, kendilrine verdiği çeşitli nimetlerden hesaba çekilme vakitleri yaklaşmıştır. Fakat insanlar kıyamet gününde, Allah'ın kendilerine nasıl davranacağından ve onları hesaba çekme vaktinin yaklaştığından gafildirler. Bunu düşünüp hazırlık yapmaktan da yüz çevirmektedirler.

1 ﴿