48Kâfirlere ve münafıklara itaat etme. Onların eziyetlerine aldırma. Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter. Ey Rasûlüm, şüphesiz ki biz seni, gönderdiğimiz dini ümmetine tebliğ ettiğine dair bir şahid ve Allah'ın emirlerine itaat edenleri cennetle müjdeleyen bir müjdeci, Allah'ın emirlerine karşı gleenleri, cehennemde yanacakları ikazıyla uyaran bir uyarıcı, Allah'ın emirleriyle onu birlemeye ve sadece ona kulluk etmeye çağıran bir davetçi ve yaratıkları, Allah'ın sana verdiği nur ile aydınlatan bir kandil olarak gönderdik. Ey Rasûlüm, sen, iman ehlini, Allah katında kendileri için büyük bir lütuf bulunduğuna dair müjdele. Sakın, kâfirlere ve münafıklara uyma. Onların sözlerini dinleyerek peygamberliğini tebliğde kusur işleme. Onların sana yaptığı eziyet ve işkenceler, seni, Allah'ın emirlerini yerine getirmekten ve ona kulluk etmekten alıkoymasın. Sen, işini Allah’a bırak ve ona güven. Allah, bütün yaratıktan karşısında senin için yeterlidir. Ata b. Yesar diyor ki: "Ben, Abdullah b. Amr b. As ile karşılaştım. Ve ona: "Söyler misin bana, Resûlüllah’ın sıfatları tevratta nasıl anlatılıyor?" dedim. Abdullah dedi ki: "Evet anlatayım. Allah’a yemin olsun ki, o, Tevratta Kur'anda bir kısmı anlatılan birçok sıfatlarla zikredilmektedir. Kur'anda: "Ey Peygamber, şüphesiz ki biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı olarak gönderdik." buyuruluyor. Tevratta ise şöyle zikerdilmiştir: "Ey peygamber, şüphesiz ki biz seni bir şahit bir müjdeleyici, bir uyarıcı ve okur yazarlığı olmayanları himaye edici olarak gönderdik. Sen benim kulum ve peygamberimsin." Ben seni "Mütevekkil" diye isimlendirdim." diye hitabedilmiş ve şu şekilde de vasıflandırılmıştır: O, kaba ve katı kalbli bir kimse değildir. Çarşılarda bağınp çağıran biri de değildir. Kötülüğe karşı kötülük yapmaz, affeder ve hoşgörülü olur. Allah onunla eğri olan bir ümmeti düzeltip "Lâilahe illallah" demelerine kadar onun canını almayacaktır. Allah onunla kör olan gözleri açacak, sağır olan kulakları duyuracak ve perdeli olan kalbleri duyarlı kılacaktır. Buhari, K. et-Talâk, bab: 3 |
﴾ 48 ﴿