SEBE' SÛRESİSebe' Sûresi elli dört âyettir. Birinci âyeti Medine'de diğerleri Mekke'de nazil olmuştur. Bu Sûre-i Celile, Allah’a hamd ile başlayan surelerdendir. Hamdin yalnızca Allah’a mahsus olduğunu, Allah'ın, yerin içine gireni, yerden çıkanı, göklen ineni ve göğe çıkanı ve diğer bütün şeyleri bildiğini beyan ediyor. Kıyametin gelmeyeceğini söyleyen kâfirlere karşı yeminle kaydediliyor ki, kıyamet gelecektir. Göklerde ve yerde bulunan zerre miktarı birşey dahi Allah’ın ilmi dışında değildir ve herşey apaçık bir kitapta yazılmıştır. Sûre-i celilede devamla, Davud (aleyhisselâm)a Allah tarafından bir üstünlük verildiği, dağlara ve kuşlara "Davudla beraber tesbih edin." diye emir verildiği ve demirin, Davud (aleyhisselam)a yumuşak kılındığı ve ona zırh yapma sanatının öğretildiği haber veriliyor. Sûre-i celilede bundan sonra, rüzgarın Süleyman (aleyhisselam)ın emrine verildiği, erimiş bakırın, onun için, kaynağından su akar gibi akıtıldığı, cinlerin bir kısmının da, Allahü teâlânın emriyle Süleyman (aleyhisselam)ın emrinde çalıştıkları, onun için saraylar, havuzlar kadar çanaklar ve sabit kazanlar yaptıkları beyan ediliyor. Cinlerin, Hazret-i Süleyman'ın öldüğünü, onun dayandığı bastonun kırılıp yere düşmesiyle öğrendiklerini, böylece cinlerin, gaybı bilmediklerinin ortaya çıktığı açıklanıyor. Bundan sonra Sebe' kavminden haber veriliyor. Sûre adını da buradan alıyor. Sebe' kavmi, bağlık bahçelik bir ülkede yaşıyorlardı. Orada Allah'ın her türlü nimetlerinden faydalanıyor fakat bu nimetleri kendilerine veren Allah’ı inkâr ediyor, ona ibadetten yüzçeviriyorlardı. Sonunda Allahü teâlâ onlara "Arim" selini gönderdi. O güzel ve bol nimetlerini helak etti. Zira onların memleketleri mamur, şehirleri güzeldi. Şehirden şehire kolayca gitme vasıtalarına sahip idiler. Fakat bu nimetler karşısında sunardılar da: "Ey rabbimiz, bizim yolculuğumuzu uzat." demeye başladılar. Böylece İblise uydular ve sonunda felakete uğradılar. Sûre-i celilede bundan sonra, Peygamber efendimizin, bir uyarıcı olarak gönderildiği, müşriklerin ise vaadedilen kıyametin ne zaman geleceğini sordukları beyan ediliyor ve herkes için dünyada belirli bir zamanın bulunduğu bu sürenin ne öne alınabileceği ne de geri bırakılabileceği beyan ediliyor. Âhirette, bu dünyadayken büyüklük taslayanlarla onlara tabi olan zayıfların münakaşa edecekleri ve zayıfların, kendilerini hak yoldan alıkoyan ve büyüklük taslayanları suçlayacakları, onların da bu suçlamaları reddedecekleri haber veriliyor. Rızkı ancak Allah'ın tayin ettiği, onun, dilediğine bol rızık verip dilediğininkini de daralttığı beyan ediliyor. Peygamberimizin, müşriklere, Allah’a yönelmelerini ve bu tebliğ için onlardan bir ücret istemeyeceğini söylemesini de emrediyor ve Sûre-i Celile, kâfirleri uyaran ve onları tehdit eden ifadelerle son buluyor. Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle. 1Hamd, göklerde ve yerde ne varsa kendisinin olan Allah’a mahsustur. Âhirette de hamd ona mahsustur. O, hüküm ve hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır. Allahü teâlâ bu âyet-i kerime’de, övülmenin, dünyada da âhirette de ancak kendisine mahsus olduğunu, zira dünyada da âhirette de övülmeyi gerektiren bütün nimetlerin ve lütufların kendisi tarafından verildiğini ve emirlerinde ve yaptıklarında hikmet sahibi olduğunu ve herşeyden haberdar olduğunu beyan etmektedir. |
﴾ 1 ﴿