8Kâfirlerin ileri gelenlerinden bir gurup, birbirlerine: "Haydi yürüyün, İlahlarınıza ibadet etmekte direnin, sizden beklenen de budur. Biz bu tevhidi başka bir dinde duymadık. Bu, uydurmadan başka bir şey değildir. Kur'an, aramızdan ona mı indirildi?" diyerek kalkıp yürüdüler. Doğrusu onlar, benim vahyimden şüphe içindedirler. Daha doğrusu onlar, azabımı henüz tatmadılar. Said b. Cübeyr, Abdullah b. Abbas'ın, bu âyetlerin nüzul sebebi hakkında şunları söylediğini rivâyet etmektedir. Abdullah b. Abbas demiştir ki: "Ebû Talip hastalanınca, içlerinde Ebû Cehil'in de bulunduğu Kureyş'ten bir topluluk onu ziyarete geldi. Onlar: "Ey Ebû Talib, kardeşinin oğlu bizim Hanlarımıza sövüyor, onlar için şöyle şöyle diyor ve onlara şöyle şöyle yapıyor. Birini ona gönder de onu böyle yapmaktan vazgeçir." dediler. Bunun üzerine Ebû Talib birini Resûlüllah’a gönderdi. Ebû Talib'in yanında bir kişinin oturacağı kadar yer bulunuyordu. Ebû Cehil, Resûlüllah'ın, amcasının yanına gelip oraya oturursa amcasının ona şefkatli davranacağından korktu ve hemen gidip oraya oturdu. Resûlüllah içeri girince, kapının yanından başka oturacak bir yer bulamadı ve oraya oturdu. Ebû Talib ona: "Ey kardeşimin oğlu, kavmin senden şikâyetçi oluyor. Senin, onların putlarına sövdüğünü, onlara şunu şunu söylediğini ve onlara şunu şunu yaptığını sanıyorlar." dedi. Resûlüllah: "Ey amca, ben onlardan sadece bir sözü söylemelerini istiyorum. Onlar bunu söyledikleri takdirde bütün Araplar onlara boyun eğecek ve Acemler onlara cizye verecektir." dedi. Kureyşliler: "O söz nedir? Babanın şerefine yemin olsun ki biz onu ve onun on katını da söyleriz." dediler. Resûlüllah: "O söz, Lailahe İllallah, Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur." sözüdür." dedi. Bunun üzerine Kureyşliler oradan yaka silkerek ve şöyle diyerek kalkıp gittiler: "O ilahları bir tek ilâh mı yaptı?" İşte bunun üzerine bu âyetler nazil oldu. "O, ilahları bir tek ilâh mı yaptı? Doğrusu bu, şaşılacak bir şeydir. Haydi yürüyün, ilahlarınıza ibadet etmekte direnin, sizden beklenen de budur. Biz, bu tevhidi başka bir dinde duymadık. Bu, uydurmadan başka birşey değildir. Kur'an aramızdan ona mı indirildi? Doğrusu onlar, benim vahyimden şüphe içindedirler. Daha doğrusu onlar azabımı henüz tatmadılar. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C. 1, S.362 / Tirmizî, K. Tefsir el-Kur'an, Sun;: 38, bab: 1, Hadis no: 3232. Taberi bu âyetleri şöyle izah etmektedir: "Kureyş müşrikleri, kendilerinden bir uyananın Allah tarafından gönderilip onları uyarmasına şaştılar ki, bu uyarıcı da Muhammed'dir. Allah'ın birliğini inkâr eden bu kâfirler, kendilerini Allah'ın azabıyla uyaran Muhammed'e: "Bu, yalancı bir sihirbazdır. Bu, bütün ilahları tek bir ilâh mı yapıyor? O tek ilahın, hepimizin dualarını işiteceğini ve yaptığımız ibadetleri bileceğini mi sanıyor? Şüphesiz ki bu iddia, şaşılacak bir iddiadır." dediler. Kâfirlerin ileri gelenleri Resûlüllah’ın yanından ayrılıp gittiler ve birbirlerine şöyle dediler: "Haydi yürüyün. İlahlarınıza tapmakta sabırlı olun. Düşmanlarınızın istediği, ilahlarınızdan ayrılmanızdır. Şüphesiz ki Muhammed, bizden, bu söylediğini kabul etmemizi ve böylece bizi tahakküm altına almayı istiyor. Muhammed'in bizi çağırdığı bu sözü, en son din olan Hıristiyanlıkta veya atalarımızın dininde de görmedik. Muhammed'in getirdiği bu Kur'an, onun uydurmasından başka bir şey değildir. Bizim aramızdan öğüt buna mı indirilmiş? Şereflilerimize değil de buna mı mahsus kılınmış?" Allahü teâlâ bunlara cevaben buyuruyor ki: "Doğrusu bu müşrikler, bizim, Muhammed'e indirdiğimiz vahyin ve Kur'an'ın, bizim tarafımızdan gönderildiğinden şüphe ediyorlardı. Daha doğrusu bunlar, henüz azabımızı tatmadılar. Azabımızı tadacak olsalar, yalanladıkları şeyin gerçek olduğunu idrak ederler. Fakat o zaman bu onlara bir fayda vermez. |
﴾ 8 ﴿