KAF SÛRESİ

Kaf Sûresi, kırkbeş âyettir. 38. âyeti Medine'de diğerleri Mekke'de nazil olmuştur.

Bu sûre-i celile de diğer Mekkî Sûreler gibi inanç konusunu işlemekte, Öldükten sonra dirilmeyi kabul etmeyen İnkârcıların şaşkınlık ve ahmaklıklarına temas edilmektedir. Allah'ın varlık ve birliğine iman için, göklere, yere ve bütün mevcudata bakılması ve onlardan ibret alınmasını öğütleyen surede: "Biz bütün bunları, Allah’a yönelen her kulun kalb gözünü açmak ve ibret almasını sağlamak için yaptık. Kaf Sûresi, Âyet: 8. buyurulmaktadır.

Daha önce gönderilen peygamberleri inkâr eden kavimlerin, bu inkârları sebebiyle helak olup gittikleri ve böylece hak ettikleri cezayı buldukları haber verilmektedir.

İnsanın, sıkı bir şekilde ilahi kontrolün altında bulunduğu beyan edilmekkte ve bize şah damarımızdan daha yakın olduğunu beyan eden Allahü teâlâ, ayrıca kullarının bütün yaptıklarını, melekleri vasıtasıyla tesbit ettirdiğini beyan etmektedir.

Sur'a üfürülüp bütün insanların mahşer yerine toplanacağı ve suçluların cehenneme atılacakları beyan edilmekte ve cehennemin "Bana atılacak daha başka günahkâr yok mu?" diye günahkârları cezalandırmak için iştiyakla bekleyeceği beyan edilmektedir.

Buna mukabil Allah’tan korkan, onun emir ve yasaklarına uyanların ise cennete konulacaktan müjdesi verilmektedir. O gün onlara şöyle denilecektir: "Selametle girin cennete. Bu, ebedilik günüdür. Kuf Sûresi, âyet: 34.

Sûre-i celilede Allah'ın, gökleri ve yeri altı günde yarattığı, diriltmenin de öldürmenin de Allah’a ait olduğu, dönüşün de yine ona olacağı beyan edilmekte ve sûre-i celile: "Ey Rasûlüm, biz onların söylediklerini çok iyi biliyoruz. Sen onlara karşı bir zorba değilsin. Sen sadece azabımdan korkan kimseye Kur’an’la öğüt ver Kuf Sûresi, âyet: 45. âyetiyle sona ermektedir.

Surenin Fazileti

Sahih olan görüşe göre bu Sûre "Mufassal" diye adlandırılan surelerin ilkidir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sureyi bayram ve cuma gibi büyük toplantı günlerinde okurdu. Zira bu Sûre insanın ilk yaratılışından, Öldükten sonra diriltilmesinden, mahşerde toplanacağından, hesaba çekileceğinden, sonunda da ceza veya mükafaat göreceğinden bahsetmektedir. Bu surede yine cennet cehennem ve kıyamet sahneleri zikredilmektedir.

Hazret-i Ömer, Ebû Vâkid el-Leysî'ye, Resûlüllah'ın, kurban ve ramazan bayramı namazlarında ne okuduğunu sormuş Ebû Vâkid de Resûlüllah'ın bu iki bayramda "Kaf vel-Kur'anil Mecid" ile "İktarebetüssaatü" ve "İnşakkal Kamer" surelerini okuduğunu söylemiştir. Müslim, K.es-Salat el-îydeyn, bab: 14, Hadis no: 891.

Ümmü Hişam, Bint-i Hâris'e diyor ki:

"İki veya birbuçuk yıl, bizimle Resûlüllah'ın tandırı bir idi. Ben, Kaf suresini Resûlüllah'ın lisanından ezberledim, Resûlüllah, her cuma günü insanlara hube okurken bu sureyi okuyordu. Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.6, S.436.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle.

1

Kaf. Şanlı ve şerefli Kur'ana yemin olsun ki (Biz seni insanlara uyarıcı olarak gönderdik de onlar inanmadılar.)

Mukattaa harfleri hakkında Bakara suresinin başında gerekli izahat verilmiştir. Burada ise Kaf kelimesi hakkında özellikle şu görüşler zikredilmiştir.

Abdullah b. Abbas, Kaf, Nun vb. harflerin, Allahü teâlânın isimlerinden olduklarını ve bu isimleriyle yemin ettiğini söylemişlerdir. Katade ise Kaf kelimesinin, Kur’an’ın isimlerinden biri olduğunu söylemiştir. Diğer bir kısım âlimler ise "Kafin, yeryüzünü kuşatan bir dağ olduğunu söylemişlerdir.

Âyetin devamında: "Şanlı ve şerefli Kur'ana yemin ederim ki... " buyurulmaktadır. Burada ifade edilen yeminin cevabı, âyet-i kerime’de zikredilmemiştir. Bu itibarla müfessirler çeşitle cevaplar takdir etmişlerdir. Basra âlimleri, bunun cevabının: "Şüphesiz biz yerin, onlardan neyi eksilttiğini bilmekteyiz. Nezdimizde herşeyi koruyan bir kitap vardır. Kaf Sûresi, âyet: 4. âyeti olduğunu söylemişlerdir. Kufeli âlimler ise bu yeminin cevabının: "İş olup bitti." şeklinde olduğunu söylemişler bazı âlimler ise: "Toprak olduktan sonra mutlaka dirileceksiniz." ifadesi olduğunu söylemişlerdir. Mealde zikredilen cevap da bu görüşlerden biridir. Buradaki yeminin cevabının, bundan sonra gelen ikinci âyet olduğunu söyleyenler de vardır.

1 ﴿