6“İddet bekleyen kadınlarınızı, imkanlarınız ölçüsünde evinizin bir bölümünde oturtun. Onları sıkıştırmak için zarar vermeyin. Eğer hamile iseler doğum yapmalarına kadar nafakalarını verin. O kadınlar eğer çocuklarınızı emzirirlerse ücretlerini de verin. Meselelerinizi aranızda güzellikle halledin. Eğer halledemezseniz, çocuğu, babası hesabına başka bir kadın emzirecektir.” *Âyet-i kerime’de: "İddet bekleyen kadınlarınızın, imkânlarınız ölçüsünde evinizin bir bölümünde oturtun." buyurulmaktadır. Ebû Hanife bu âyet-i kerimeye dayanarak demiştir ki: "Bir kadın hangi şekilde boşanırsa boşansın onun, iddet süresince mesken ve nafaka hakkı vardır. Kocası, gücünün yettiği ölçüde onu bir yerde barındırmak ve onu geçindinnek zorundadır." İmam Şafii ve İmam Malik'e göre ise bir daha geri dönülmeyecek şekilde boşanan bir kadının, iddet bekleme süresinde, kendisini boşayan kocasının üzerinde sadece mesken hakkı vardır. Nafaka hakkı yoktur. Böyle bir kadın ancak hamile olursa doğum yapıncaya kadar kocasından nafaka alma hakkına sahiptir. Taberi de bu görüşü tercih etmiştir. Çünkü "Hamile oldukları takdirde onlara nafaka verin." ifadesi, hamile olmayan ve kesin olarak boşanan kadınların böyle bir hakka sahip olmadıklarını ifade etmektedir. Hasan-ı Basri ve Hammad'a göre ise bir daha geri alınamayacak şekilde boşanan kadını iddet bekleme süresinde kocasından ne nafaka alma hakkına sahiptir ne de mesken hakkına. Ahmed b. Hanbel de bu görüştedir. Bunlar, görüşlerine delil olarak şu ha-dis-i şerifi zikretmektedirler. Fatıma Bint-i Kays diyor ki: "Kocam beni üç talâk ile boşadı. Neticede Resûlüllah benim mesken ve nafaka hakkımın olmadığına hükmetti." Müslim, K. et-Talâk, bab: 37, 42, 47, 51, Hadis no: 1480 Ancak bu hadisin diğer Rivâyetlerinde Resûlüllah bu kadına, sadece nafaka hakkının olmadığını bildirmiştir. Bkz. Müslim, K.ct-Talâk, bab: 36, 38, Hadis no: 1480 Esved b. Yezid diyor ki: "Ömer b. el-Hattab şöyle dedi: "Biz, Allah'ın kitabını ve peygamberimizin sünnetim birkadının sözüyle terkedemeyiz. Bilemiyoruz belki de bu kadın, kendisi için mesken ve nafaka hakkını bellememiş veya unutmuştur. Bu hususta Aziz ve Celil olan Allah buyuruyor ki: "Onlar apaçık bir hayasızlık yapmadıkça siz o boşanan kadınları evlerinizden çıkarmayın. Onlar da çıkmasmlar." Müslim, K. et-Talâk, bab: 46, Hadis no: 1480 Hazret-i Âişe (radıyallahü anhâ) da Fatıma Bint-i Kays'ın bu Rivâyetini muteber saymamış ve demiştir ki: "Resûlüllah’ın, onu kocasının evinden çıkarıp Abdullah b. Ümm-i Mektum'un evinde iddet beklemesini emretmesinin sebebi, kadının orada daha güvencede olmasındandır." Bkz. Müslim, K. et-Talâk, bab: 40, 44, 52, Hadis no: 1481.1482 Nitekim Fatıma Bint-i Kays diğer bir Rivâyette de şöyle demiştir: "Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü, kocam beni üç talâk ile boşadı. Evime zorla girilmesinden korkuyorum." Bunun üzerine Resûlüllah bana emretti ben de evimi değiştirdim." Müslim, K. et-Tal;tk, bab: 53, Hadis no: 1482 Âyet-i kerime’nin devamında "Onları sıkıştırmak için zarar vermeyin." buyurulmaktadır. Mücahid, Süddi, Süfyan es-Sevri ve Mukatil, âyetin bu bölümünün manasının "Boşadığınız kadınları bunaltıp tahsis ettiğiniz meskenlerden çıkarmak veya haklarından vaz geçirmek için onlara eziyet etmeyin." demek olduğunu söylemişlerdir. Ebudderda ise bu ifadenin manasının, kadını boşayıp da iddetinin bitmesine iki gün kala tekrar onu geri alarak onları sıkıntıya düşürmeyin ve onlara zarar vermeyin." anlamına geldiğini söylemiştir. Yine âyet-i kerime’nin devamında "Eğer hamile iseler doğum yapmalarına kadar nafakalarını verin." buyurulmaktadır. Abdullah b. Abbas burada zikredilen kadınlardan maksadın, hamile iken kesin olarak boşanan kadınlar olduğunu söylemiştir. Bunların, doğum yapıncaya kadar hem mesken hem de nafaka hakları vardır. Fakat kesin olarak boşanan kadınlar hamile değil iseler bunların, iddet bekledikleri sürece sadece mesken hakları vardır. Abdullah b. Abbas, kocası ölen kadını da kesin olarak boşanan kadın gibi mütaalaa etmiş, onun da hamile olması halinde hem nafaka hem de mesken hakkı olduğunu, nafakasının, karnındaki çocuğa düşecek mirastan verileceğini, çocuğun mirastan payı yoksa kadının nafakasının ve meskeninin, ölen kocasının mirasçılan tarafından karşılanacağın söylemiştir. Kocası ölen kadın hamile olmazsa onun da sadece iddet süresinde mesken hakkı olduğu bildirilmiştir. Hazret-i Ömer, Abdullah b. Mes'ud, Ali b. Hüseyin ve İbrahim en-Nehai'ye göre ise bu âyet-i kerime’nin hükmü, kocalarından boşanan bütün kadınları kapsamaktadır. Kadının kesin olarak boşanmış olması veya geriye döndürülecek şekilde boşanmış olması, hamile olması veya olmaması farksızdır. Bunlara göre kocasından boşanan kadının mesken ve nafaka hakkı vardır. Âyette hamilelik halinin özellikle zikredilmesi, hamilelik süresi uzun olacağından "Bu durumda kadınlara nafaka verilmez." düşüncesini bertaraf etmek içindir. Daha önce de zikredikliği gibi Ebû Hanife de bu görüştedir. Hazret-i Ömer'e: "Fatıma Bint-i Kays'ın kocasından üç talâk ile kesin bir şekilde boşandığından dolayı Resûlüllah’ın ona nafaka takdir etmediği." hadisi zikredilince Hazret-i Ömer: "Dinimizde bir kadının sözüne dayanarak hükme varamayız." demiştir. Taberi bu âyette zikredilen kadınlardan maksadın,- kesin olarak boşanan kadınlar olduğunu söyleyen birinci görüşün doğru olduğunu söylemiş buna delil olarak da âyet-i kerime’nin özellikle hamileleri zikretmesinin bir fark arzedeceğini beyan etmiştir. Zira her boşanan kadın için mesken ve nafaka söz konusu olursa hamile olanlara nafaka verilmesinin ayrıca zikredilmesinin bir manası kalmaz. Taberi bu görüşüne delil olarak bir de daha önce zikredilen Fatıma Bint-i Kays'ın kendisine nafaka takdir edilmediğini beyan eden hadisi delil göstermiştir." Âyet-i kerime’de yine: "O kadınlar eğer çocuklarını emzirirlerse ücretlerini de verin." buyurulmaktadır. De'hhak diyor ki: "Boşanan kadın çocuğu emzirip emzirmemekte serbesttir. Şâyet emzirecek olursa ücret almaya hak kazanır. Fakat boşanan bu kadın, çocuğu emzinneye zorlanamaz. Ancak çocuk ondan başkasını emmeyi kabul etmezse işte o zaman kadın, ücret hakkı mahfuz kalmak şartıyla çocuğu emzirmeye zorlanır. Katade diyor ki: "Çocuğun ücretle emzirilmesi söz konusu olduğunda onu emzinneye annesi başkalarından daha layıktır." Süddi de diyor ki: "Çocuğun emzirilmesi karşılığında verilen ücret, herkesin maddi durumuna göre tain edilecek, tarafların da razı olacakları bir ücrettir." Âyet-i kerime, "Eğer anlaşamazsanız çocuğu babası hesabına başka bir kadın emzirecektir." ifadesiyle sona ermektedir. Bu ifadeden maksat, erkekle boşanan kadın, çocuğun emzirilmesi hususunda ittifak edemezler kadın da onu emzirmemekte diretecek olursa, erkeğin bu kadını, çocuğu emzirmeye zorlamaya hakkı yoktur. Erkek, çocuğu için bir sütannesi tutacaktır." |
﴾ 6 ﴿