12“Size çok mallar ve oğullar versin, bahçeler bağışlasın. Irmaklar akıtsın.” Nuh, kavmine, rabbinin peygamberliğini tebliğ edip onları uyarınca onlar Nuh'a karşı çıktılar. Kendilerine, rabbi tarafından getirdiklerini reddettiler. Bunun üzerine Nuh, onları, rabbine şikâyet ederek şöyle dedi: "Ey rabbim, ben kavmimi, gece gündüz seni birlemeye, sana kulluk etmeye davet ettim. Onları, senin cezalandırmandan ve kahrından sakındırdım. Fakat benim onları davet etmem, onların, haktan daha fazla kaçmalarından başka bir şeye yaramadı. Ben onları, günahlarını affetmen için seni birlemeye ve sana itaat etmeye her davet ettiğimde, davetimi işitmemek için parmaklarını kulaklarına tıkadılar. Beni görmemek için elbiseleriyle yüzlerini örttüler. Şer ve inkârlarında ısrar ettiler. Hakka boyun eğmeyi gururlarına yedirmeyip büyüklendikçe büyüktendiler. Sonra ben onları, açıkça davet ettim. Daha sonra da davetimi iyice açıkladım. Başbaşa kaldığımızda, onları gizli olarak da davet ettim. Ve onlara dedim ki: "Siz, rabbinizden, günahlarınızın affını dileyin ve İnkârcılığınızdan vazgeçip ona tevbe edin, onu birleyin ve ibadeti sadece ona yapın ki sizi bağışlasın. Zira o, kendisine yönelenin tevbesini çokça kabul edendir. Eğer sizler, tevbe eder, rabbinizi birler ve ona samimi olarak kulluk edecek olursanız sizin üzerinize gökten ard arda yağan yağmurlar gönderir de rızkınızı bollaştırır. Bununla birlikte rabbiniz size mallar ve oğullar verir. Malları ve oğulları olanların da mal ve oğullarını artırır. Sizin için çeşitli bahçeler meydana getirir ve bahçelerinizi, ekinlerinizi sulayacağınız pınarlar var eder. Nuh (aleyhisselam)ın, kavmini dine davet etmesi, onla™ haktan uzaklaştırmaktan başka bir şeye yaramamıştır. Bu hususta Katade diyor ki: "Bize nakledildiğine göre, Nuh kavminden insanlar oğullarını tutup Nuh (aleyhisselam)a götürürmüş ve onlara "Bundan kaçın. Sakın seni baştan çıkarmasın. Beni de babam, senin gibi iken tutup buna getinniş ve benim seni bundan sakındırdığım gibi o da beni sakındırmiştı." derdi. Nuh (aleyhisselam) kavmine, Allah’tan af diledikleri takdirde Allah'ın onlara bol bol yağmur vereceğini söylemiştir. Şa'bi diyor ki: "Bir gün Ömer b. el-Hattab, yağmur duasına çıktı ve orada istiğfar dilemekten başka bir duada bulunmadı. Geri dönünce: "Ey mü’minlerin emin, senin, Allah’tan yağmur istediğini duymadık." dediler. Hazret-i Ömer de onlara şu cevabı verdi: "Ben, yağmuru, kendileriyle yağmur istenen, göğün kepçeleriyle istedim." Hazret-i Ömer bundan sonra "Rabbinizden bağışlanmanızı dileyin. Şüphesiz ki o, çok bağışlayandır. Size gökten bol bol yağmur indirsin." âyetlerini okudu. Daha sonra da: "Ey kavmim, rabbinizden af dileyin. Sonra ona tevbe edin ki, size gökten, bol bol yağmurlar indirsin, kuvvetinize kuvvet katsın. Suçlular olarak yüz çevirmeyin." Hud Sûresi, 11/52 âyetini okudu. Hazret-i Nuh, kavmine Allah’tan af dilemeleri halinde Allah'ın, kendilerine, mallar, oğullar, bahçeler ve nehirler vereceğini zikretmiştir. Bu hususta Katade diyor ki: "Nuh (aleyhisselam) kavminin dünyaya tamahlarından dolayı boyunlarının kırıştığını görmüş ve onlara: "Gelin Allah’a itaat edin. Bunu yaparsanız, hem dünyayı hem de âhireti elde edersiniz." demiştir. |
﴾ 12 ﴿