MÜDESSİR SÛRESİ

Bu sûre-i celile elli altı âyettir. Mekke'de nazil olmuştur.

Âlimlerin çoğunluğunun aksine, Cabir b. Abdullah'a göre, Kur'an-ı Ke-rim'in ilk'inen sûresi bu suredir.

Cabir b. Abdullah diyor ki:

"Ben, Resûlüllah’ın, vahyin kesildiğini anlattığını işittim. Resûlüllah konuşmasında şöyle buyurdu; "Ben bir gün yürürken gökten bir ses işittim. Başımı yukarı kaldırdım baktım. Bir de ne göreyim, Hırada bana gelen melek yerle gök arasında bir kürsü üzerinde oturuyor. Ben ondan çok korktum, yere kapandım. Geri geldim ve "Beni örtün, beni örtün." dedim. Üzerimi örttüler. Bunun üzerine Allahü teâlâ "Ey sarınıp bürünen Peygamber, kalk insanları uyar, rabbini yücelt, elbiselerini temizle, azaba götürecek şeylerden sakın." âyetlerini indirdi. Sonra vahiy kızıştı bir daha kesilmedi." Buhari, K.Tefsir el-Kur'an, Sûre: 74, bab: 5

Yahya b. Ebi kesir diyor ki: "Ben, Ebû Seleme b. Abdurrahman'dun, Kukanın ilk inen âyetlerinin hangisi olduğunu sordum. O da Müddesir sûresi olduğunu söyledi. Dedim ki: suresinin imliğini söylüyorlar." Ebû Seleme dedi ki: "Ben bunu, Cabir b. Abdullah'tan sordum ve ona, aynen senin bana söylediğin şeyleri söyledim. Cabir dedi ki: "Ben sana ancak Resûlüllah’ın söylediğini anlatıyorum. Resûlüllah buyurdu ki: "Ben Hira'yı mekan edinmiştim. Orada ikamet etmeye son verince aşağı indim. Bana seslenildi. Sağıma baktım bir şey göremedim. Soluma baktım bir şey göremedim. Sonra başımı yukarı kıldırıp göğe doğru baktım. Orada acaip bir şey gördüm. (Diğer bir Rivâyette, bana gelen, o meleği, gökle yer arasındaki tahtta oturuyor gördüm) Hatice'ye geldim "Beni örtün, üzerime soğuk su dökün." dedim. Beni sardılar. Üzerime soğuk su döktüler." Bunun üzerine "Ey sarınıp bürünen Peygamber, kalk insanları uyar, rabbini yücelt." âyetleri nazil oldu.

Âlimlerin çoğunluğu ise Hazret-i Âişe'den Rivâyet edilen şu hadise dayanarak, Kur’an’ın ilk inen âyetlerinin Alak suresinin baş tarafındaki âyetler olduğunu söylemişlerdir:

Hazret-i Âişe (radıyallahü anhâ) diyor ki:

"Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)e vahyin ilk başlangıcı, uykuda gördüğü sadık rüyalar olmuştu. Resûlüllah hiçbir rüya görmezdi ki sabah aydınlığı gibi açık bir şekilde ortaya çıkmış olmasın. Resûlüllah Hira'ya giderdi. Orada tek başına kalır, belli gecelerde rabbine ibadet ederdi. Bunun için oraya giderken azık alır giderdi. Sonra tekrar Hatice'nin yanına dönüp aynı maksatla azık alıp giderdi. Nihâyet o, Hira mağarasındayken ona hak olan vahiy geldi. Orada Resûlüllah’a melek geldi ve ona: "Oku." dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) "Ben okuma bilmem." dedi.

Resûlüllah diyor ki: "O zaman melek beni tutup takatim kesilineeye kadar sıktı. Sonra beni bıraktı. Yine bana "Oku" dedi. Ben de ona: "Okuma bilmem." dedim. İkinci defa, beni tutup takatim kesilineeye kadar sıktı. Sonra beni bıraktı ve yine "Oku" dedi. Ben de ona: "Okuma bilmem." dedim. Üçüncü defa beni tutup takatim kesilineeye kadar sıktı. Sonra beni bıraktı ve bana "Yaratan rabbinin ismiyle oku. O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku, rabbin kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren en büyük kerem sahibidir. Alak Sûresi, 96/1-5 dedi.

Resûlüllah, bu âyetlerle birlikte, korkudan dolayı etleri titreyerek dönüp geleli. Hatice'nin yanına girdi ve ona "Beni örtün, beni örtün, beni örtün." dedi. Resûlüllah’ın korkusu geçince "Ey Hatice, bana ne oluyor?" dedi ve durumu ona anlattı ve "Ben kendimden korkuyorummm."dedi. Hatice "Hayır, müjde sana, Allah’a yemin olsun ki, Allah seni asla yalnız bırakmaz. Zira sen, akrabana iyi davranıyor, doğruyu konuşuyor, âcizlerin yükünü taşıyor, misafire ikram ediyor ve haktan gelen âfetlere karşı yardımda bulunuyorsun." dedi. Sonra Hatice, Resûlüllahı alıp babasının öz kardeşi, amcası Nevfel'in oğlu olan Varaka b. Nevfel b. Esed b. Abdüluzza b. Kusay'a götürdü.. Varaka cahiliye döneminde Hristiyan olmuş bir kimseydi. Arapça okur yazardı. İndiden Allah'ın dilediği kadarını yazardı. O sırada gözleri görmeyen yaşlı bir kimseydi. Hatice ona "Amcam oğlu, kardeşinin oğlunu dinle." dedi. Varaka, Resûlüllah’a "Kardeşimin oğlu. ne görüyorsun?" dedi. Resûlüllah ona, gördüklerini anlatı. Varaka "Senin bu gördüğün, Mûsa'ya indirilen vahiy meleğidir. Keşke ben senin, ümmetini (tüne) davet edeceğin günlerde genç bir kimse olsaydım. Kavmin seni yurdundan çıkarırken hayatta olsaydım." dedi.

Resûlüllah: "Onlar beni yurdumdan çıkaracaklar mı?" dedi. Varaka "Evet, senin bu getirdiğin dava ile hiçbir kimse gelmemiştir ki ona düşmanlık yapılmış olmasın. Şâyet ben, senin günlerine yetişecek olursam, sana büyük bir güçle yardım ederdim." dedi. Bundan sonra çok geçmeden Varaka vefat etti.

Bu sırada vahiy bir müddet kesildi. Zühri diyor ki: "Bize ulaştığına göre Resûlüllah, vahyin kesilmesinden dolayı öyle üzüldü ki, bir kaç kere gidip kendisini yüksek dağların başından aşağı almak istedi. Resûlüllah, kendisini aşağı atmak için her dağa çıktığında Cebrâil ona görünüyor ve ona "Şüphesiz ki sen, gerçekten Allah'ın Peygamberisin." diyordu. Bunun üzerine Resûlüllah sakinleşiyor, heyecanı yatışıyor ve dönüp geri geliyordu. Vahyin kesilmesi uzayınca Resûlüllah aynı şeyi yapmak için gidiyordu. Dağın tam tepesine ulaşınca, yine Cebrâil onu görünüyor ve ona aynı şeyleri söylüyordu." Bubarı, K. el-Ta’bir, bab: 1

Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle.

1

Ey sarınıp bürünen Peygamber.

Abdullah b. Abbas ve Katade, bu âyet-i kerime’yi 'Ey elbisesine bürünüp uyuyan Peygamber." şeklinde izah etmişler, İkrime ise: "Ey Peygamberlik yükünü üstlenip ona bürünen peygamber." seklinde izah etmiştir.

1 ﴿