14

bir de iman edenlerle karşılaştılar mı "amenna" derler ve kendi şeytanlarile halvet oldular mı "emin olun derler, biz sizinle beraberiz, biz ancak mütehziyiz"

(........) bir de bunlar mü'minlere rast geldikleri zaman alelıtlak (amenna) derler, budala zannettikleri mü'minlere yaltaklanır, yüzden hulûskârlık, mürailik ederler, (........) kendi şeytanlarına, gizli mukavelelerle, gizli meclislerde kendilerine gizli gizli fitne ve fesat dersi veren mütemerrit, çıfıt, şeytanat üstütlarına tenhaca varıp halvete çekildikleri zaman da (........) biz her halde sizinle beraberiz, bundan emin olunuz derler, şeytanatta beraber olduklarına ıkrar verirler ve müminlere karşı yaptıkları mümaşattan kuşkulanmasınlar diye suali mukaddere cevap makamında şunu da ilâve ederler: (........) şüphe yok ki, biz başka değil, hep müstehzi takımıyız, hep böyle istihza, alay eder dururuz derler ve ahlâksızlıklarile iftihar ederler. -Sadakat arzerderken hiyanetlerini, şecaat arzederken sirkatlerini söylerler. İşte ilim ve akaidde istihfaf ve istihzanın mucibi küfrolması hakkındaki kaidei külliye bu gibi ayetlerin mazmunudur.

Rivayet olunduğuna göre Abdullah İbn-i Übey yardaklarile bir gün sokağa çıkmışlar, sahabei kiramdan bir kaç zatın karşıdan gelmekte olduklarını görmüşlerdi. İbn-i Übey yanındakilerine «bakınız ben şu gelen budalaları başınızdan nasıl savacağım» demiş ve yaklaştıkları zaman hemen Hazret-i Ebi Bekrin elini tutmuş, «merhama, Seyyidi beni Temim, şeyhulislâm, Resulullahın garda sanisi olna, nefs-ü malini Resulullaha bezletmiş bulunan Hazret-i Sıddik» demiş, sonra Hazret-i Ömerin elini tutmuş «merhaba seyyidi beni adiy, dininde kavi, nefs-ü malini Resulullaha bezletmiş bulunan Hazret-i Faruk» demiş, sonra Hazret-i Alinin elini tutmuş «merhaba Resulullahın amca zadesi, damadı, Resulûllah sallâllahü aleyhi ve sellemden maada bütün beni Haşimin seyyidi» demiş ve işte o zaman bu ayeti kerime nazil olmuş. Daha tafsili diğer bir rivayette Hazret-i Ali «ya Abdullah Allahdan kork, münafıklık etme, çünkü münafıklar şerri halkullahdır» demekle «müsaade et ya Ebelhasan benim hakkımda böylemi söylüyorsun vallahi bizim imanımız sizin imanınız gibi ve bizim tasdikımız sizin tasdikınız gibidir» demiş ve ayrılmışlar,

Abdullah İbn-i Übey arkadaşlarına «nasıl yaptım gördünüz ya: İşte siz de bunları görünce böyle yapınız» demiş onlar dahi «sağ ol, sen bizim içimizde ber hayat oldukça hep böyle hayırlı istifadeler ederiz» diye kendisini meth-ü sena etmişler, müslümanlar da varıp Hazret-i rısalete haber vermişlerdi ve akıbinde bu ayet nazil oldu» dahi denilmiştir. Bu rivayete göre «amenna» diyen esasen İbn-i Übeyyibni Selûl oluyor ve bu sözle arkadaşlarını da temsil ediyor. Balâda (........) diye müfret suretinde başlanması da bunu ima eyliyor. Fakat ayette bunların hepsinin beraber varıp tenhada, halvette görüştükleri şeyatınin, şeytanat muallimlerinin bunlardan ve İbn-i Selûlden başka ve birden ziyade bir cemi olduğu tasrih buyrulmuş olması ve (........) fıkralarının sureti sevki, bu şeytanların güruhı münafıkînin arkasında ve onlardan hariç ve fakat onlarla gizli bir alâkayı haiz hafi bir teşkilâta delâlet ettiği aşikârdır. Ayeti kerime hâdisenin daha derin, daha gizli menbalarda cereyan ettiğini göstererek Resulûllahı ve ehli imanı tenvir etmiştir. Bunun için bir çok müfessirin, bu şeyatınin, Reisi münafıkînden başka rüesayi müşrikîne ve (........) = ahbari Yehuda işaret olduğunu nakletmişlerdir.

ŞEYTAN

Şeytan her hangi bir mütemerrit, yani azgınlıkta, şerr-ü habasette fevkalâde bir temayüzle sınıf ve eşbahinin haricine çıkmış şirrir, anut manasına bir ismi cinstir ki, gerek insandan, hayvandan, yılan gibi mahlûkatı zahireden ve gerek sair mahlûkatı hafiyeden alâkai ruhiyesi bulunan habislere ıtlak olunur. İnsan şeytanı, hayvan şeytanı, cin şeytanı denilir, nitekim Kur’ân’da şeyatını ins ve şeyatını cin tabirleri çok defa gelecektir, insan görünür, fakat esası habaset ve şeytanatı görünmez asarile belli olur. Binaenaleyh insan şeytanında bile şeytanlık bir emri hafidir. Bunun için şeytan ismi gizli bir kuvveti habise, bir ruhı habis mülâhazasına raci olur. Ve şeytanı ins, şeytanı cinne merbut demektir melek mukabili olan şeytanı cin yani gizli şeytan, bazı felâsıfece yalnız mücerredatı maneviye olarak izah edilmiş ise de bunun maddî haysiyetini de inkâr etmek doğru olamıyacağından buna habîs olan maddî kuvvetleri dahi ilâve etmek zarurîdir. Ve Ehl-i Sünnetin izahı böyledir. Bu suretle şeytan ismi cins bilhassa gayri mer'i olan ervah ve kuvayı habiseye ism olmuştur ki, hilkatte her cins bir ferdi evvel ile başlamış olduğundan şeytan denilince bu cinsin babası olan o ferdi evvel yani iblis hatıra gelir ve ozaman ismi has gibi olur. Şeytana lîsnı farisîde diyv denilir ki, bu kelime Garbe dolaşmış aksine ilâh manasına diyö olmuştur. Eimmei lûgatin beyanına göre şeytan kelimesi mefhum noktai nazarından bir manayı vasfîyi haizdir. Ve bunun iştikakında iki kavl vardır. Birisi Sibeveyhin dediği gibi uzaklık manasına (........) maddesinden (........) veznindedir ki, baid, uzak demektir. (........) şeytan da haktan uzaktır. Ondan da uzaklaşmak lâzım gelir, diğeri ihtirak veya butlan manasına (........) maddesinden (........) vezninde olmasıdır ki, yanmış ve batıl demektir. Filvaki şeytan da böyledir. Bu surette kelime alem olmadığı için münsarif olmuştur. (........) maddesinin lisanı Arabın gayride de bulunduğu mevzuı bahs oluyor. Binaenaleyh şeytan bir ismi cinstir. Bundan şeytanı cin cinsi tebadür etmekle beraber şeytanı inse dahi hakikat olarak ıtlak edilir ve hattâ hayvana bile, nitekim Hazret-i Ömer Şama teşriflerinde bir ata bindirilmiş idi, biner binmez at çalım yapmıya başlayınca hemen inmiş ve beni bir şeytana bindirdiniz buyurmuş idi. Bu âyette ise insan şeytanları olduğunda müfessirinin ihtilâfı görülmiyor.

Bu yedi âyette münafıkînin mahiyetleri, haleti ruhiyeleri, evsaf ve şenaii sabiteleri kemali belâğat ve vecazetle fezleke edilerek ihbar buyurulmuş, başdaki

âyetinin mazmumuna nazır olup onu ezher cihet tafsıl ve izah eden bu yedinci âyet ise, onların bütün ruhlarını kendi ıkrarlarile iki kelimede hulâsa ederek gösterivermiştir.

Şüphe yok ki, bu şenaatleri işidenlerin derhal gayızları kaynar ve onların azabı elime istihkaklarını teslim etmekte hiç tereddüd etmiyerek kahrolsunlar diye feryatta isti'cal eder, ve Cenâb-ı Allah’ın hemen bunları mahv etmesini veya asınız, kesiniz gibi bir emir vermesini hırs ile gözetir ve bu hırs ile bir lâhza imhallerini görmemek ister. İşte Cenab-ı Hak hassasiyeti islâmiyenin böyle heyecanlı bir dereceye geldiği nazik bir dakikada bütün bu heyecanı teskin ve endişeleri izale etmek için derhal buyuruyor ki,

14 ﴿