21

Ey insanlar!. o sizi ve sizden evvelkileri yaratmış olan rabbinize kulluk ve ibâdet ediniz ki, korunur müttekilerden olasınız

(........) ey insanlar! -akl-u bülûğ ile insanlığın ilk kademei kemaline basmış olanlar! bakınız, gerek (........) misakını vermiş olsun, gerek olmasın, hepiniz: mü'min kâfir, münafık, hangi sınfa, dünyadaki akvamdan hangi kavma mensup olursanız olunuz, fakir, zengin, âlim, cahil hangısından bulunursanız bulununuz hepiniz her zaman şu emrile mükellefsiniz: (........) sizi ve sizden evvelkileri, babalarınızı, analarınızı, bütün atalarınızı, ecdadınızı vesairlerini baştan nihayete halkeden rabbınıza rabbülâlemîne ibadet ve ubudiyet ediniz, kemali mahabbet-ü mehafetle, en güzel edeb ve saygı ile ona boyun eğiniz ve onun emirlerine, ahkâmına itaat ediniz. (........) misakını verenler onu ifa etsin, vermiyenler, vermiye çalışsın, ona ibadet ve itaat ediniz ki, (........) bilfiil korunabilesiniz, hakikî müttekilerden olmanızı ümit edebilesiniz.- yoksa saıkalar gibi hâdisatı âlemden, ölümden korkmakla, kulak tıkamakla asla korunamazsınız, dikkat ediniz (........) buyuruluyor. Bu ise ümit ifade eder. Bu surette de korunmanız bir ümidi kavi olarak gösteriliyor da korunacağınızdan emin olunuz denilmiyor. Çünkü iradei ilâhiyeyi hiç bir şey takyit edemez. Siz ibadetinizle onu korumıya mecbur edemezsiniz. Ubudiyet kanunu bir kanunı ekserîdir. Asıl koruyacak olan fazl-ü rahmeti ilâhiyedir. İbadet evvel emirde hilkatinizin, terbiyenizin bir şükranıdır bunun Allah’ı mecbur edecek, minnet altında bırakacak bir kudreti mucibesi yoktur ve zaten Allah’ın müstahik olduğu şükr-ü ubudiyeti kâmilen eda de edemezsiniz. Binaenaleyh ibadet ediyoruz diye her akıbetten emin olmayınız, ancak ümidvar olunuz ve ümidinizi Allahdan başkasına bağlamayınız ve Allah’ı tanımak için hilkatinize ve terbiyenize bakınız, o zaman bilirsiniz ki, bir halikınız ve rabbınız var, hem sizi ve hem sizden evvelkileri halk eden odur.

21 ﴿