27ki, Allah’ın ahdini misak ile bağlandıktan sonra bozarlar, Allah’ın vaslını emrettiğini kat'ederler ve yer yüzünde fesad yaparlar, işte bunlar hep o husrana düşenlerdir (........) nakzı ahdederler, hem de Allah’ın ahdini nakzederler, bunu da misak ile tevsikten sonra yaparlar. İbtidai hilkatte (........) mazmunu üzere aklen ve fıtraten Allah ile beyinlerinde yapılmış olan ezelî ahdi, iman ve ubudiyet ahdini, bu kanunı küllîi fıtrîyi, balâda görüldüğü üzere her iki taraftan misak ile tevsik ve te'kit olunduktan, bir taraftan misak inzali kütüb, ba'sı resul ile takviye, diğer taraftan kalben ve lisanen iman ve ıkrar ile tahkim edildikten sonra bu ahd-ü misakı ilâhîyi kendi kendilerine nakz-u feshetmeğe, bozmağa, çözmeğe cür'et ederler. İman etmemeye veya imandan çıkmağa çalışırlar, Fıkıhda: «bir kimse kendi tarafından tamam olan bir şey'in nakzına say ederse sa'yi merduddur» kaidesi bu gibi ayattan me'huzdur. (........) ve Allah’ın vaslolunmasını emrettiği şey'i kat'ederler, ameli salih yapmazlar, salâhı temin eden evamir ve ahkâmı ilâhiyenin aksine hareket ederler. (........) maâsı ve kebair ile daima yer yüzünde de fesat çıkarırlar işte Allah böyle fasıkları dalâlete düşürür. Şimdi bunların hallerini de anlayınız: (........) bunlar işte bütün hasirûn güruhudurlar, kazançtan mahrum, işi gücü zarar-u ziyan olan kimseler diye asıl bunlara denilir. Fısk, aslı lûgatte hurucu manasınadır. Nitekim delikten çıkan farelere fevasık tabir olunur. Lisanı şeri'de irtikâbı kebire ile tâati ilâhiyeden huruc manasınadır ki, sagirede ısrar da bu cümledendir. Ve şer'an fıskın üç mertebesi vardır: Birincisi günahı çirkin addetmekle beraber ahyanen irtikâp etmek, ikincisi üzerine düşerek inhimak ile yapmak, üçüncüsü çirkinliğini inkâr ederek yapmaktır. Bu üçüncü tabaka küfür mertebesidir. Fasık bu hale gelmedikçe Ehl-i Sünnet mezhebinde mü'min namı kendisinden selbolunmaz. Binaenaleyh fasık vasfı içinde kâfirler bulunabileceği gibi imanını zayi etmemiş olanlar da bulunabilir. Mu'tezilîler, bu kısmı ne mü'min, ne kâfir, ikisi ortası saymışlar, Havaric ise üçünü de kâfir addetmişlerdir. Maahaza bu ayeti kerimede, (........) ile tavsıf olunan fasıkînin küfürlerinde, irtidatlarında söz yoktur. Çünkü bunda üç vasıf zikredilmiştir. Allah’a verdiği ahdi nakzedip akidesini bozmak, emri ilâhînin aksini yapmak, menahiyi irtikâp ile de yer yüzünü fesada vermek, bunun üçü birleşince de küfür tahakkuk eder. Nitekim üst tarafında da (........) buyurulmuştur. Ve işte temsilâtı Kur’âniyeyi sui te'vil ve istihfaf ile ıdlâlı ilâhîye kesbi istihkak eyliyen hasirûn bunlardır. Bu kıssada en şayanı dikkat olan noktalardan birisi, balâdaki âyetlerde yalnız iman ve küfür tekabülü esas iken burada hem iman ve hem ameli salih mecmuuna mukabil olmak üzere ayrıca da fısk ve fasikînin mevzuıbahs edilmesi ve temsilâtı Kur’âniyenin sui tevil ile telâkkisi mes'elesinin bilhassa küfür, dalâlet ve fısk hasletlerile alâkadar gösterilmesidir. Demek ki, fısk biri ilmî, diğeri amelî iki ciheti haizdir. Asıl küfür ilmî cihetindedir. Bu da bilir bilmez sui tevil mes'elesine raci'dir. Buna da en ziyade temsilât ve müteşabihat vesile yapılır. Ve bu ekseriya küfri amelî ile de müterafik olur. Bu gibileri redd-ü inzar için Cenab-ı Hak kelâmı ilâhisinde hakaik asıl olmakla beraber yerine göre temsilâtın da mevcudiyetini ve bunun esası olan hak noktai nazarına muhalif değil, belki lâzım bulunduğunu ve binaenaleyh bunları esasen hak bilmek dahi cümle-i imandan birisi olduğunu bir esas, bir kaidei itikadiye halinde beyan eylemiş ve bu suretle üslûbı Kur’ân hakkında mühim bir irşad yapmıştır. (........) Binaenaleyh temsilâtı hakka inan, matlub olan ameli yap, te'vilini istikbale, cereyanı hâdisata bırak, zamanı gelince anlarsın. Hulâsa, fısk, ya küfrü veya küfranı mutazammındır ve neticesi hüsrandır. Bunun için Cenâb-ı Allah bunu sureti gıyapta ve gûya bir nazariye halinde ve maamafih vakıa nâzır bir nazariye halinde takbih buyurduktan sonra şimdi makamı irşatta bir iltifat ile hıtabı âmmına bir lemeanı mahsus veriyor şöyle ki, (........) Bu iki ayette bütün Dünya ve Ahıret ilimleri mündericdir, Hayat, cereyanı hayat, gayei hayat gösteriliyor. Hilkati insaniyenin nazarı ilâhîdeki kıymeti anlatılıyor. İnsanın arz-u sema hepsinden hakkı intifaı tescil ediliyor. Delâili hilkat-ü Halik icmal ediliyor. Hilkati Hak, rahmaniyeti Hak, minneti Hak isbat olunuyor. Hasılı ruhı beşer zeminden asumana, mahsusdan ma'kule yükseltiliyor, ve bu hakaik karşısında küfür ve küfrana nasıl sapılabileceği istifhamı inkârî ile soruluyor ki, bu iltifattaki belâgatin, nezahetin, ulviyetin, ilmiyetin, hakikatin, ahlâkıyyetin parlaklığına ve letafetine hayran olmamak kabil değildir. Küfür ve küfranı takbih ve insanları ondan tahzir için bu istifhamdaki te'sirin şiddeti ne kadar büyüktür. |
﴾ 27 ﴿