44

nasa iyilik emreder de kendinizi unutur musunuz? Halbuki kitap okuyorsunuz, artık akıl etmez misiniz

(........) acaip siz, nasa birr: yani bol bol iyilik emreder de kendinizi unuturmusunuz? (........) halbuki daima kitap -yani Tevrat-da okuyorsunuz. (........) o halde akıl etmez misiniz? yahut daha akıllanmıyacak mısınız? Fenalık emretmektense iyilik emretmek elbette iyidir, fakat aklı olan başkasının iyiliğini isterken kendini unutur mu?

Evvelâ, emir bilmaruf ve nehiy anilmünkerden maksat, diğerlerini irşat ile müstefit etmektir. Halbuki başkasını irşat edip de kendisini unutmak ve kendisini iyilikten, irşattan mahrum etmek. Eli selâmete çıkarıp kendini ateşe atmak demektir ki, akli amelî noktai nazarından bir tenakuz teşkil eder.

Saniyen, nasa vaz-u ders vererek ilmini ızhar edip de kendisi kendi emrini, kendi nasıhatini dinlememek, kendini ve ilmini filen tekziptir. Bu nefsinde bir tenakuz olduğu gibi halkı bir taraftan irşat etmek isterken diğer taraftan ıdlâl eylemektir ki, bu da bir tenakuzdur, bunda da bir nevi telbis vardır. Aklı olan ise tenakuza düşmez.

Salisen, söylediği sözün, verdiği nasıhatın bir kıymeti ve kalblerde bir nüfuzu matlûp olmak lâzımgelir, boşuna emir, boşuna gevezelik kârı akıl değildir. Halbuki verdiği emr-ü nasıhatin kendisi hilâfını yapmak onun kıymetini kırmak ve herkesi ondan tenfir eylemektir. Daha açıkçası bindiği dalı kesmek, oturduğu evi yıkmaktır ki, bundan büyük budalalık olmaz.

Hasılı, iyilik iyiliktir, elbette nasa iyilik emretmek de nefsinde iyidir ve bir vazifedir. Fakat bunu yaparken kendini unutmak, işte budalalık oradadır. Bu âyette nehy edilen de budur. Binaenaleyh bu âyet fasıkın doğru söylemek, sözünde cidden iyiyi söylemek şartile vaz etmesini, emir bilmaruf yapmasını menetmemekle beraber bu gibiler hakkında gayet büyük ve büyük olmakla beraber zarif bir inzarı ihtiva ediyor ve hamakatlerini anlatıyor. Vaızın, amirin kendi hakkında ciddiyetini ve nasıhat ederken herkesten evvel kendini düşünmesi lüzumunu tefhim ediyor. Ve bunun bilhassa akıl noktai nazarından şayanı taaccüp olduğunu gösteriyor, Buharî ve Müslimde bu bapta şu Hadîs-i şerif rivayet olunmuştur: Yevmi kıyamette bir adam getirilir, ateşe atılır, ateş içinde değirmen taşı gibi dönmeğe başlar, ehli nar onun etrafını çevirirler. Ey fülân!. Sen bize iyilikleri emreder, fenalıklardan nehy eyler değil miydin? derler, evet amma ben size emreder, kendim yapmazdım, sizi nehy eder kendim yapardım der. Binaenaleyh insan diğerine nasıhat ederken kendini unutmamalı, ele telkin verip de kendi zakkum salkımı yutmamalıdır. İrşat için doğru söyliyenler böyle olursa, ıdlâl için eğri söyliyenlerin hali kıyas edilsin.

(........) = Birr, hayrı vasi manasına isim, tevessü filhayır manasına masdar olur ki, esasi fazai vasi demek olan (ber) kelimesindendir. Binaenaleyh geniş iyilik, bol bol iyilik etmek demek olan (........) her türlü iyiliğe, her nevi hayra şamildir ve şöyle bir tasnif edilmiştir; (........) üçtür: Allah’a ibadette birr, akrıbaya riayet te birr, ahbabına muamele de birr. Görülüyor ki, avam ve havassıyle Beni İsraile hıtaben verilen emirleri, nehiyleri müteakip, taaccüp ve takrir ifade eden bir istifham ile başlıyan ve bilhassa ulema-vü ümerayı ve hâkimleri istihdaf eyliyen bu hıtap bütün bu evamir-ü nevahinin teblig-u tebellügunda dini islâmın istediği ahlâk-u irfanın ulviyet ve ciddiyetini gösteren bir cümle-i tevsik olmuş ve bilhassa, salât, zekât, cemaat emirlerini vely etmesi de bunların tehzibi ahlâktaki te'sirlerine bir işareti ihtiva etmiş ve bilhassa ilmile amil olmamak Beni İsrail ahbarının şiarı olduğunu anlatmıştır.

Şimdi, bütün bu güzel hıtaplara, baştan başa hakk-u savap olan bu beliğ emirlere, nehiylere, ahlâkî davetlere irşatlara karşı söyleyecek söz yok, hepsi güzel. Lâkin bu kadar havaiç içinde bunları yapmak kolay mı? Bu kadar ciddiyete, bu kadar doğruluğa tahammül edilebilir mi? derseniz

44 ﴿