48Ve öyle bir günden korunun ki, kimse kimseden bir şey ödeyemez, kimseden şefaat de kabul edilmez, kimseden fidye de alınmaz, hem onlar kurtarılacak da değillerdir. (........) hem ileride öyle bir günün hısap ve azabından sakınıp korunun ki, (........) o gün kimse kimsenin namına bir şey ödeyemez (........) kimseden şefaat de kabul olunmaz (........) kimseden fidye de alınmaz (........) bunlara hiç bir taraftan bir medet de yapılmaz.- Hasılı kimse kimsenin başına gelecek azabı hiç bir vechile defedemez. Ne zorla defedebilir, ne kolaylıkla. Zorla defedemez, çünkü nusret yok, kolaylıkla da defedemez, çünkü bu ya meccanen olacak ya bedel ile, meccanen olacak olan bir şefaattir, o kabul edilmez, bedeli de ya verileceği aynile vermektir. Halbuki ödemek yok veya gayrile vermektir, halbuki fidye yok. İşte böyle bir kıyamet günü vardır. O gelmeden bundan sakınmalı, bundan korunmalıdır. Demek ki, bundan korunmak mümkindir. Fakat geldikten sonra ahırette değil, o gelmeden evvel dünyada iken korunmak mümkindir. Çünki (........) melâike görünüp vukuat başlayınca o gün mücrimler için hiç bir bişarete imkân kalmaz. Mu'tezile bu ayete istinat ederek ahırette ehli kebaire şefaati inkâr etmişlerdir. Fakat burada şefaat kabul olunmaması bilhassa küffar hakkındadır. Ve hitap küfürde ısrar edenlere mahsustur. Zira Beni İsrail kendilerinin aba-ü ecdadı olan Peygamberlerin her halde kendilerine şefaat edeceklerine i'tikat ediyorlardı bu ayet bunu reddediyor. Yoksa diğer ayetler gelecektir ve ehadis dahi vardır ki, Allah’ın iznile yine şefaat olur. Menfi olan şefaat herkesin kendiliğinden ve izni ilâhîye iktıran etmeden vukuu tasavvur edilen şefaatlerdir. Binaenaleyh kendiliklerinden şefaat edebilirler zu'mile enbiya ve evliyaya taabbüt etmemeli, ancak Allahü teâlâya taabbüt etmelidir ki, o istediğine her istediği zaman şefaat ettirir ve maamafih kıyametin iptidası öyle hevl engizdir ki, o hengâmda şefaat dahi mevzui bahs değildir. Herkes kazancile kalabilecektir, ve bu ayet o hengâmeyi natıktır. Bu icmal ve inzardan sonra o ni'metler ve bunlara karşı Beni İsrailin ahvali bervechi ati tafsıl olunuyor: Evvelâ: (........) demek olur. Burada (........) takdirini ıhtiyar edenler varsa da ıhtarati atiye ni'mete ve ona karşı vaki olan halâta dahi şamil olduğundan tezkiri ıtlâkı üzere bırakmak daha beliğ olacaktır. Bu gibi tezkir ve ihtar mevkilerinde biz «hani» deriz. Hani gerçi esasen nerede ma'nasına mekândan istifham içindir. Maamafih «hani o günler» gibi tahassür ve «hani hatırlarsın ya!» gibi mücerret tezkir için de kullanılır ki, evvelkinin lâzımıdır. Ve bu makamda istimali mealen muvafık olabilir. |
﴾ 48 ﴿