85Sonra da sizler ta şunlarsınız ki, kendilerinizi öldürüyorsunuz ve kendinizden bir firkayı diyarlarından çıkarıyorsunuz, aleyhlerinde ism-ü udvan ile birleşiyor tezahürde bulunuyorsunuz ve şayet size esir olarak gelirlerse fidyeleşmeğe kalkıyorsunuz, halbuki çıkarılmaları üzerinize haram kılınmış idi, ya siz kitabın bir kısmına inanıp da bir kısmına küfür mü ediyorsunuz? Şu halde içinizden böyle yapanlar binnetice Dünya hayatında bir rüsvalıktan başka ne kazanırlar, kıyamet günü de en şiddetli azaba kakılırlar, Allah yaptıklarınızdan gafil değildir (........) sonra sizler, şimdiki sizler, işte şunlarsınız (........) kendilerinizi, kendinizden olan nüfusunuzu öldürüyorsunuz, ferdî, içtimaî intihar ediyorsunuz (........) içinizden bir kısmını yurtlarından vatanlarından çıkarıyorsunuz. İşte bunu münferiden yapamazsınız. Fakat (........) onların aleyhinde diğer kısmınız ism-ü udvan ile, yani vicdanların kabul edemiyeceği fenalık ve tecüvüzkârlık ile biribirinize zahîr oluyor, arka veriyorsunuz, kötülük yapmakta toplanıyorsunuz (........) ve maamafih onlar düşmen elinde esir olarak size gelirlerse fidyelerini verip kurtarmağa kalkışıyorsunuz -bu cümleyi onlar size esir düşer gelirlerse fidye almağa kalkışıyorsunuz diye anlamak daha zahir gibi görünür. Ve nitekim Ebû Müslimi Isfahanî öyle anlamıştır. Lâkin İbn-i Kesir, Ebû Amir, İbn-i Âmir, Hamza, halefi aşir kıraetlerinde sülâsî olarak tânın fethi, fânın sükûnile (........) kıraeti buna müsait değildir. Bunun için Cumhûrı müfessirîn evvelki manayı göstermişlerdir. Gerçi böyle fidyeyi verip onları esaretten kurtarmak mezmum değildir, fakat böyle yapmaları bunların yine kendilerinden olduğunu ıkrar ve bunları çıkarırken kendilerinden olduğunu bilerek kasden ve misakı mezkûre muhalefetle zulmen çıkarmış bulunduklarını itiraf demek olduğundan sıyakı âyet itibarile için balâdaki (........) fi'line merbut olan şu cümle-i haliye buraya te'hir olunmuştur: (........) halbuki esasen onları çıkarmak size haram kılınmış caiz değil idi.- Misakınızın ahkâmına nazaran bundan memnu idiniz, böyle iken çıkarıyorsunuz. Onlar ya sizdendir ya değildir. Sizden iseler ne hak ile çıkarırsınız, değil iseler neye fidye vermeye kalkışırsanız da muahidlerinize karşı onlara muavenet ibraz edersiniz? Süddiden vaki olan bir rivayete göre Medine civarındaki Yehudilerden Beni Kureyza, Araptan Evs kabilesinin halifi yani muahidi, Beni Nadîr de Hazrec kabilesi halifi imişler, bunlar biribirlerile muharebe ettikleri zaman her fırka katil, tahribi diyar ve ahalisini sürüp çıkarmak hususlarında kendi haliflerine yardım ederler ve maamafih her iki taraf Yehudilerinden bir kimse esir olursa birleşir onu fidye ile kurtarırlarmış, Arablar bu nasıl şey? Hem onlarla muharebe ediyorsunuz, hem de esirlerine fidye veriyorsunuz diye kendilerine serzeniş edince de biz kitabımızın hükmünce bunları fidye ile kurtarmağa memuruz. Esasen bunlarla muharebe etmemiz de haramdır amma ne çare söz verdiğimiz haliflerimizin tezlil edilmelerinden de utanıyoruz derlermiş, buna karşı buyuruluyor ki, (........) acaip siz kitabın bir kısmına iman eder de diğer kısmına kâfir mi olursunuz? Bunun akıbeti ne olduğunu bilir misiniz (........) sizden bunu yapanlarınızın cezası başka değil (........) her halde hayatı Dünyada büyük rüsvalıktır (........) böyleleri Yevmi kıyamette de azabın en şiddetlisine kakılırlar. -nitekim Dünyada Beni Kureyza katl ile, Beni Nadîr Şama nef-yü iclâ ile bu felâketi görmüşlerdir. Elbette Yevmi kıyamette de o eşeddi azabı görecekler. Ey Beni İsrail!. siz o gizli çevirdiğiniz fesatları meydana çıkmaz, cezası verilmez mi zannedersiniz? (........) Allah yaptıklarınızdan gafil değildir. (........) Ya Muhammed!. |
﴾ 85 ﴿