170Allah’ın indirdiğine uyun denildiği vakit de onlara yok dediler: Atalarımızı neyin üzerinde bulduksa ona uyarız, ya ataları bir şeye akl erdiremez ve doğruyu seçemez idiseler demi? (........) o insanlara Allah’ın inzal buyurduğu delâili zahire ve beyyinatı bahireye ve bunların ahkâmına ittiba-ü itaat ediniz denildiği zaman (........) hayır, biz ona değil atalarımızı üzerinde bulduğumuz eski âdetlere ittiba ederiz derler. Yani atalardan kalma eski âdetlerin emri hakka, hükmi ilâhîye muvafık olub olmadıklarını aramazlar da sırf teassub ile onlara herçibadabad taklid ve ittiba edeceklerini söylerler. Acaib (........) ataları hiç bir şeye akılları ermez ve doğru yola gitmez olsalar bile mi? Onların bulunduğu hale uyacaklar, cehl-ü dalâlete de mi taklid edecekler?.- Filvaki esası tarihe ve nakle ve ancak nukuli ilmiyenin tesbit edeceği bir çok asırların tecaribine ve daha doğrusu Allah’ın nasb-ü inzal buyurduğu delâile mütevakkıf olan ahkâmda mazıyi büsbütün atmak ve ondan tegafül ederek hep yeni şeyler aramak dahi doğru değil ise de körkörüne mazıperestlik yapmak, herçibadabad atalar yolunu tutmak ve bilhassa ilimden, dinden behresi olmıyan ve hata-vü dalâletleri aşikâr ve mintarafillâh mübeyyen bulunan ataları teassub ile taklid etmek de onları Allah’a endad-ü emsal gibi tutmak ve cehl-ü dalâlette boğulub kalmaktır. Bu babda aranacak olan şay, hakk-u batıl, menfaat-ü mazarrat, hayr-ü şer, hüsn-ü kubuhtur. Menfaat bihakkın menfaat, hayır bihakkın hayır hüsün bihakkın hüsnolmak için de hükmi ilâhîyi, delili hakkı bulmak lâzım gelir. Binaenaleyh sebebi ittiba, eskilik yenilik veya atalar yolu olup olmamak değil, emri hakka mutabık, delili hakka muvafık olmaktır. Emri hakka uyan ve yaptığını bilen atalara uyulur, bil'akis emri hakkı tanımıyan, ne yaptığını bilmiyenlere atalar dahi olsa yine uyulmaz. Bu haysiyyet eskilerde böyle olduğu gibi yenilerde de böyledir. Bunun için Fıkıhta «zarar kadim olmaz» diye bir kaidei külliye vardır. «kadim kıdemi üzere terk olunur» kaidei külliyesi de bununla mukayyeddir. Binaenaleyh kadim alel'ıtlak kadim olduğu için değil, zararı beyyini bulunmamak haysiyyetile mu'teber olduğu gibi hayr-ü hüsnü esbabı ilimden biriyle bilinen ve delili hakka muvafık olan hâdis-ü cedid dahi mu'teberdir. Hasılı mi'yari hakk-u hayır, ne kıdem-ü hudus, ne hudus, ne cehl-ü hevadır. Emri ilâhî ve delile müstenid ilim haktır. Binaenaleyh eski olsun yeni olsun Allah’ın inzal ettiği delâile bakmayıb da ataların haline yalnız ata olduklarından dolayı taklid etmek, onları Allah’a endad ittihaz eylemek ve hakkı bırakıb hayalât-ü evhama, Şeytanın emirlerine uymak izince gitmektir ki, buna teassub denilir. Bu âyet gösteriyor ki, icmalî veya tafsılî bir delili hakka istinad etmiyen taklidi mahîz din hakkında memnudur. Belli bir cehalete, dalâlete ittiba-ü taklid aklen batıl olduğu gibi meşkûk olan hususatta da delilsiz taklid şer'an gayri caizdir. Bedaheten malûm olmıyan hususatta delilsiz söz söylemek ve o yolda hareket etmek, bilmediği bir şeyi Allah’a iftira olarak söylemek ve Şeytana uyub cehl ile hareket etmektir. Netekim Allah’ın inzal buyurduğu Kur’âna ve sair hüceci zahire ve beyyinatı bahireye ve bunların ahkâmına tabi olunuz denildiği zaman Arab müşrikleri teassub ile böyle yapmış ve böyle söylemişlerdi ki, bu âyet bu sebeble nazil olmuştur. Bir rivayette de böyle diyen ve âyetin nüzulüne sebeb olanlar Yahudîlerden bir taifedir. Allah’ın indirdiğine ittiba ediniz denildiği zaman bunlar «hayır biz babalarımızı neyin üzerinde bulduksa ona ittiba ederiz, çünkü onlar bizden hayırlı bizden a'lem idiler» demişler ve vaki olan işbu teklifdeki âyât-ü edilleyi hiç mülâhaza etmiyerek taassuba sapmışlardır. Binaenaleyh böyle taassub ve taklidcilik müşriklerin, kâfirlerin şiarıdır. Bu kâfirlerinin hali neye benzer bilir misiniz? |
﴾ 170 ﴿