143

celâlim hakkı için siz o ölümle karşılaşmadan evvel onu temenni ediyordunuz, fakat işte onu gördünüz bakıb duruyordunuz

(........) bu hıtab, mü'minlerden bir kısım hakkındadır ki, balâda zikredildiği üzere Resulullah «Bedr» e ansızın çıktığı için harbolacağını zannetmemişler ve binaenaleyh gazvei «Bedr» de bulunamamışlardı. Eshabı «Bedr» hakkındaki tekrimatı İlâhiyyeyi anladıkları zaman gitmediklerine nedamet ederek "ah keşke biz de Eshabı «Bedr» gibi katlolunub şehid olaydık diye düşmanla çarpışmak için iştiyak beslemeğe başlamışlardı ve hatta Medinede müdafaaya razı olmayıb «Uhud» a çıkmak için teşvik edenler de bunlardı. Fakat muharebeye çıkıb vak'ai mezkûre olunca bir çokları sebat edemediler. Bu âyet bunlar hakkında nâzil olmuş ve mukaddema harbı arzu ederek ölümü temenni ettikleri halde onu görünce bakıb kalmalarından dolayı ıtab buyurulmuştur. Bazı müfessirîn diyorlar ki, burada mevtten murad, harbdir. Çünkü harb, ağlebi ahvalde ölümü tazammun eder. Bu itibar ile kendi nefsinde ölüme razı olmıyan harbi de temenni etmez. İşte harb ile mevt beynindeki bu alâkaya binaen çıkıb düşmanla çarpışmak arzusundan temennii mevt ile tabir buyurulmuştur. Yoksa maksud bizzat temennii mevt meşru' değildir. Hatta harpte temennii şehadet bile caiz olamıyacağına ve çünkü bunda küffarın galebesini temenni ma'nası bulunacağına zahib olanlar olmuştur. Lâkin doğrusu temennii şehadette beis yoktur. Ve bu âyette temennii mevt de temennii şehadet ma'nasına olmak zahirdir. Ancak iyi anlaşılmak lâzım gelir ki, temennii şehadet düşmanın galebesini temenni eder gibi bizzat mevti temenni etmek suretinde olmamalıdır. Asıl maksad hak yolunda şehadet rütbesine nail olmak ve indallah mev'ud olan hayatı hakikiyyeye ermektir ki, bunda temennii mevt bir vesile olmak itibarile zımnî kalır. Velhasıl ölmek için yaşatmakla ahirette hakikaten yaşamak için ölmek arasında pek büyük bir fark vardır. Harb edecek olanlar sırf bu maksadla hareket etmeli ve ölüme mülâkı oldukları zaman da ondan kaçınmamalı ve bu imandan feragat eylememelidirler. Uhud muharebesi her ma'nasiyle tedafüî bir harb olduğu gibi tecavüz eden düşmana karşı meydan muharebesine çıkmak arzusunu besleyen bu müslimanların şevk ve hadisleri de ca'lî bir nümayış olmayıb samimî bir eseri iman olduğunda hiç şüphe yoktu. Fakat (........) mucebince bu günkü arzu ile yarınki vakıai fi'liyye arasında azîm bir fark bulunduğundan kalb-ü kavlin fi'le intıbakı mühim bir mes'ele teşkil eder ki, asıl sadakati iman bundadır (........) Binaenaleyh her hangi bir harbe karar vermek için kemali ciddiyyetle iyi düşünmeli ve bir kerre harbe başladıktan sonra artık dönmeyi hatıra getirmemeli, ölmek de lâzım gelse onu sabr-ü sebat ile seve seve karşılamalıdır. Yoksa kanını son damlasına kadar akıtmağa yeminler ederek harbı kızıştırıb da selâmeti firar etmekte arayanlar hiç bir zaman selâmet bulamazlar, ve âlemi perişan ederler, hem de kendileri dünya ve Ahıret mahv-ü muzmahill olurlar.

143 ﴿