185her nefis ölümü tatacak, ecirleriniz ancak kıyamet günü tamamlanacak, o vakit kim ateşten uzaklaştırılır da Cennete konulursa işte o murada erdi, yoksa dunyâ hayât aldatıcı bir meta'dan başka bir şey değil (........) Her nefis ölümü tadacaktır. Ya'ni herkes ölecektir.» -NEFİS, zat ve ruh manâlarına geldiği cihetle bundan ba'zı zevat. Bakayı ruh manâsını fethetmişlerdir. Çünkü tatmak bir eseri hayattır. Ve zek ânında zâikın bâkı olduğunu ifham eder, yoksa zevk tasavvur olunamaz. O halde manâ: "Her nefis bedeninin ölümünü tadacaktır." Demek olur. Bu da nefis, bedenin gayrı olduğunu ve bedenin ölümiyle onun ölmiyeceğini ifham eder. Binaenaleyh zarureti mevt hayatı cismaniyyeye mahsus olub ervahı mücerredenin ademi fenasına kaildirler. Ve âhıret mes'elesini bu suretle bakayı ruha müstenid bir hayatı ruhaniyye tasavvur etmişlerdir. Fakat diğer taraftan bir çok müfessirîn ve ulema demişlerdir ki, bu tarzı te'vil, bir tekellüftür. "Zaikatülmevt" demek ölecektir demek olduğu zâhirdir. Belli ki, tadan kim ise ölen o olacaktır. Evet bedenin mevtile nefis ve ruhun büsbütün fâni oluvermeyib bir müddet kalabileceği diğer edilleden müsteban ise de alelumum ervahın lâ yemut oldukları davası ne âklen ne de naklen bizzarure sabit değildir. Evvelâ, "zaikatülmevt" her halde tadan nefsin ölümünü müfiddir. Rivayetler de bu manâyı göstermektedir. Rivayet olunuyor ki, vaktaki (........) âyeti nâzil oldu. Melâike, "ehli arz öldü" dediler, (........) nâzil olduğu zaman bizde öldük dediler, (........) ervahın mevtini de ifade etmese idi Melâikenin mevtini de ifham etmezdi ve Melâike için mevt ve fena mütesavver olunca ervahı beşer için de mütesavver olmak lâzım gelir. Ancak (........) kazıyyei külliyyesi de umumî üzere carî olamıyacağı da şayânı ıhtar görülmüştür. Çünkü (........) âyetinde Allahü teâlânın diledikleri bu umumdan istisna edilmiştir. Binaenaleyh Semaviyyattan olsun Arzıyyattan olsun gerek Melâike ve gerek alel'umum nüfus miyanında ilelebed lâyemut olanlar da bulunabilecektir. İşte Cumhûrı ulemai islâmın mezhebleri budur. Hasılı bakayı ruh gayrı münkerdir. Ve fakat umum için zarurî değildir. Dinin ve imkânı ahiretin alel'ıtlak bakayı evrah nazariyesine binası da zarurî değildir. Kıyamet kelimesi de helâki küllîyi ve ba'dehu kıyâm-ü neşr-ü haşri ifade eder ki, mevt ve ba's velhasıl Âhıret akıdesi bir ebediyyet akıdesidir. Fakat bu ebediyyet neş'eti ûlânın değil, neş'eti saniyenindir. Evet her nefis ölümü tadacak, Dünyanın ne hüznü, ne süruru hiçbiri kalmıyacak (........) ve ecirlerinizin size tamam ifası da ancak Yevmi kıyamette olacaktır.» Dünyada iyi veya kötü bilcümle mesaînin ecir veya cezasını yine Dünyada istihsal etmek mümkin değildir. Meselâ şehidlerin kanlarile kazanılan muharebelerin semeratı muzafferiyyetinden o şehidlerin Dünyada müstefid olmasını düşünmez tenakuz olur ki, bütün fezail de böyledir. Gerçi dünyada hiç ecir verilmez de değildir. Burada da ba'zı semeratı mesaînin ıktitaf edildiği vardır. Fakat bu Dünyada akıbet mevt ve fena muhakkak bulunduğu için gelen her hangi bir menfeat ve lezzet inkita' ve zeval korkusuyle mahlût ve behemehal gamm-ü kederle mutahtır. Gamsız sürur, korkusuz emniyyet, elemsiz lezzet, inkitasız saadeti ebediyye Yevmi kıyamette hasıl olur. Mizan ve tasfiyei hisab oradadır. Bunun için (........) narı Cehennemden uzaklaşdırılıb Cennete idhal edilen her kim ise işte o kendini kurtarmış ve her muradına ermiştir. Yoksa (........) Dünya denilen o fâni hayat, müşterisini aldatan meta'ı gururdan başka hiç bir şey değildir." - Serab gibi parıldar, bulut gibi geçer gider. META' Satılık kumaş ve kullanacak alât ve edevat veya gerek alât-ü edevat, gerek emval ve gerek saire alel'ıtlak medarı intifa' olan az çok lüzumlu şey manâlarına gelir ki, lisanımızda «matah» dediğimiz zaman bu üçüncü manâyi kasdederiz. Gurur, aldanmak demek olduğu gibi «Gârr»ın cem'i olarak aldatıcılar demek de olabilir. Meta'ı gurur müşteriyi kandırmak için allanıb pullanarak hoş gösterilen ve alındıktan sonra aşağılık olduğu anlaşılan meta' demektir. İşte hayatı Dünya budur. Bunun müşterisi olanlar. Bütün nazar ve ümidini buna dikenler, ne saadet görülecekse bunda görülecek zannedenler aldanmış olurlar. Burada bu meta'ı gurura aldanıb da küfr-ü tekzib ve igfal-ü tağrir arkasında koşan düşmanlarının iz'acatına karşı Resulullaha ve ona tabi' olan mü'minlere bir tesliyet ve nasıhat vardır. Şimdi bu düşmanların muhacematı kesilmiyeceğini ve bundan böyle bu kâfirlerin daha bir çok ezalarda bulunacaklarıın ifham ve bu suretle mü'minleri gaflet-ü gururdan vikaye ve ilim ve vukuf üzere kemali metanetle hareket etmelerini ve vukuat karşısında za'f-ü telâşa düşmemelerini ıhtar ederek istikbale ihzar edib Sûre-i Bakarenin nihayetindeki (........) duasının tarıki icabetini tammolarak göstermek üzere buyuruluyor ki, (........) (........) (........) (........) Siz o metaı gurura sakın aldanmayınız ve biliniz ki, |
﴾ 185 ﴿