82

Hâlâ Kur’ân’ı im'an ile teemmül etmezler mi? Eğer o Allahdan başkası tarafından olsa idi elbette içinde bir çok ahenksizlikler bulacaklardı

(........) bunlar Kur’ân’ı tedebbür ve teemmül etmiyorlar mı? (........) eğer bu Kur’ân yâhud senin söylediklerin Allahdan başkası tarafından olsa idi (........) bunda bir çok tahallüf bulacaklardı, bu suretle gaibden verilen haberin ve bahusus gizli gizli kalblerinde yatırdıkları şeyleri ıhbar eden bu kadar haberlerin şaşan, doğru olmıyan, vakıa mutabık

bulunmıyan yalanlarını yanlışlarını bulabilirlerdi, halbukî bulamıyorlar ve bulamazlar. Kendilerinden başka kimsenin agâh olmadığı ahval-ü efkâr ve esrarlarını Kur’ân’ın ve Peygamberin aynen ve bila tahallüf haber verdiğini görüyorlar. Bunu tedebbür etmeleri ve Allah tarafından olduğunu tasdık eylemeleri ıktıza eder. Kur’ân’ın ne haberlerine ne va'd-ü va'îdinde tahallüf eden hiç bir şey bulunamamıştır ve bulunamaz. Bundan başka Kur’ân bir dâdi hakk olmasa idi, bunu baştan başa ı'cazkâr, nâ kabili tanzir bir belâgat-ü fesahat içinde cereyan etmiş gitmiş bulmazlar, ba'zısînı fesıh, ba'zısını rakik, ba'zisını kolay ve ba'zını zor muaraza edilir ve fakat her halde edilir muhtelif, çok muhtelif bir surette bulurlardı, bu kadar tenevvüâtı beyan ve tefavüti makamat ile beraber hepsini müteşabih ve mütenasık bir nizamı fıtrat, bir nazmi metin-ü muhkem içinde bulmazlardı. Üslûbı beyanında cebrî tabiatten, tekellüfatı fikriyyeden, hakk-u hayrı, istikameti ruhı istihdaf etmiyen agrazı nefsiyye ve temayülâtı hevaiyyeden bir çok nişaneler bulurlardı. Daha sonra kıraât ve ahkâmında ve süver-ü âyatında makasıd-ü meaninin, hikem-ü masalihin, muktezayatı ahvalin tefavut ve tahalüfü ile mütenasib ve hepsinde hükmi hakkın cereyanı mahsusunu gösteren ahenkdar bir tenevvü' ve ıhtilâf bulmazlar. Muhtelif ve muharref Tevrat ve İncil nüshalarından açıktan açığa görüldüğü üzere mevzuı nesh-u tadil olmıyan ayni hadisede ayni zamanda ıhtilâfı kesir ile muhtelif ve mütenakız nice haberler, hukümler bulurlardı. Evet, Kur’ân’da ezman ve emkine ve ahvalin ıhtilâfı kesir ile muhtelif ve mütenakız nice haberler, hukümler bulurlardı. Evet, Kur’ân’da ezman ve emkine ve ahvalin ıhtilâfına göre muhtelif ahkâm ve tenevvu'ı meani ifade eden kıraât ve elfaz vardır. Ve bu cihetle mütearız mevkı'de görenen âyet mevcuddur. Fakat bunların hiç biri vahdeti hakkı ıhlâl eden ayni hadisede ayni zamanda, ayni şeraıt altında mütenakız ve perişan mecrâ üzerinde değil, peyderpey yekdiğerini beyanı takrir, beyanı tefsir ve

muktezayatı ahvale göre beyanı tağyir ve tadil ve zaman zaman beyanı tebdil ve nesh ile beyan ederek giden ve ebedî bir hayatın cereyan ve hizmetini idame eden bir inkişafı mahsus-ü muntazam üzerinde yürür gider ve gülşeni hakikatte açılan bütün tecelliyatı fıtrat ve mehasini hılkat gibi kesret içinde vahdetin ve vahdet içinde tenevvu' ifade eden mütkan bir ittirad ve mütenasık bir ıhtilâf ve tenevvu' arzeder. Ve ilmi Kur’ân’ın en büyük ehemmiyyeti ve zevkı da ıhtilâfı kesirden âri bulunna bu tenasükı mütenevvı' içinde kemali tedebbür ile müteşabihatı muhkemata irca' ederek âyatı Kur’ân’dan ahkâmı hakkı, ve şüunı âlemden vücudi hakkı okuyub bulmaktır. Meselâ (........) düsturları arasında zahir bir tearüz ve tenakuz var zannedilebilir. Halbuki bunlar yekdiğerinin mütemim bir beyanı olarak beraberce düşünülmek ve aradaki tenakuz noktları atılıb ciheti vahdetleri mülâhaza edilmek üzere irad buyurulmuş ve (........) ile de bu nokta bilhassa ıhtar olunmuş, burada da sebkeden ahkâmı muhtelifenin bu gibi tenevvü'ı beyanın hukûmde tenakuzdan değil, hikem-ü masalih ve muktezayatı ahval ile mutanasib ve mütenasık bir hıkmetten münbaıs olduğu sureti mahsusada anlatılmak ve münafıkların tezviratına temamen sed çekilmek için ıhtilâfı kesir nefyolunub (........) buyurulmuş ve tedebbüre sevkolunmuştur.

Balâda (........) diye itaatullah ile itaatı Resulillah temyiz edildiği halde burada (........) diye bittevhid Resule itaat, Allah’a itaate irca' olunduğu sırada hem ülül'emre itaat kazıyyesinin itaatı Resule merbut ve mülhak olduğu anlatılmak, hem de müslimanların terbiyei siyasiyyesi yükseltilmek için buyuruluyor ki,

82 ﴿