101

Sefer ettiğiniz vakıt o küfredenlerin size bir fenalık yapmalarından korkuyorsanız nemazdan kısmanız artık size bir günah olmaz muhakkak ki, kâfirler size açık bir düşman bulunuyorlar

(........) yer yüzünde sefer ettiğiniz vakıt.» -Görülüyor ki, burada fîsebilillâh kaydi tasrih olunmamıştır. Binaenaleyh zahirine nazaran gerek cihad ve gerek hicret gerek ticaret ve gerek her hangi bir sebeb ve maksadla vakı' olan seferlerin hepsine şamil olur ve bunun için âyetin alel'ıtlak seferî namaz hakkında olduğu söylenmiştir. Maamafih âyetin yine seferi cihad ile alâkadar olduğu da siyakından zahirdir. Ve bunun için burada alel'ıtlak seferî namazlara bir iyma bulunsa bile asıl mâ siyka leh havfi düşmanla alâkadar olan harb veya hicret seferi olduğundan hukmi âyet salâtı seferîden ziyade mevakı'i zarurette salâtı havfe nazırdır.

Ya'ni seferber olub yürüdüğünüz vakıt

(........) kâfirlerin sizi fitne ve mihnete düşüreceklerinden korkarsanız namazı biraz kısa kesmenizde günah yoktur.»

Ma'lûmdur ki, kasr, çekib uzatmanın zıddı olarak kısıb kısaltmak demektir. (........) kasr minessalât iki suretle mutasavverdir. Birisi rek'atların adedini kısaltıb dört yerine iki kılmak ya'ni kemmiyyeten kasr etmektir ki, bir hısım müfessirîn bu ma'nâyı vermişlerdir. Fakat bu ma'nâ her namazda cereyan etmez, akşam ve sabah namazları haric kalır. Biri de kıyam yerine kuud veya rükub, rüku' ve sücud yerine iyma ile iktifa eylemek gibi namazın hududunu ve evsaf-ü keyfiyyatını kısaltmak, keyfiyyeten kasretmektir. Diğer cihetten kasr, habs-ü tevkıf ma'nasına da gelir. Bu suretle de kasr minessalât namazın ba'zısını kazaya bırakmak demek olur. Zahiriyye evvelki ma'naya, ya'ni kasrı rek'ate hasr etmiş ve bu âyet mucebince seferde kasrı salâtın hali havfe mahsus olduğuna ve binaenaleyh seferî olan bir adamın hali emniyyette namazını tam kılması lâzım geldiğine kail olmuşlardır. Şafi'iyye de bu ma'naya hamletmiş ve fakat havf ile takyid etmeksizin seferî olan bir adamın dört rek'atli namazları tansıf etmesi caiz ve fakat itmam eylemesi evlâ olduğuna kail olmuştur.

Hanefiyyeye gelince: burada üç ma'nâ muhtemil olmakla beraber kasırdan murad ikinci ma'nâ keyfiyyeten kasr olması lâzım geleceğine ve esasen seferde dört rek'atlilerin iki re'kat kılınması bir kasr değil bir itmam olduğuna ve binaenaleyh fazlası caiz olmadığına kail olmuşlardır. Zira sahibi Buharîde dahi merviy olduğu üzere namaz ilk farz kılındığı zaman hazarda ve seferde ikişer rek'at olmak üzere farz kılınmış ve bil'ahare hazarda öğle, ikindi, yatsu namazları dörde iblâğ edilerek tezyid kılınmış ve salâtı sefer, hali aslî üzere bıkarılmıştır. Ve bu huküm kitab ile değil sünnet ile sabittir. Bu âyet ise bilhassa hali havf ile meşrut bulunduğundan bu cihetten sakittir. Bunun için alel'ıtlak ahkâmı seferi buradan istinbata kalkışmak doğru değildir. Ve hali havften maadasının âyette meskûtün anh olduğu Şafiiyyece de müsellemdir. Binaenaleyh seferde kasrı kemmiyyet derecei saniyede meşru' bir ruhsat gibi görünürse de hakikatte derecei ulâda meşru' bir azimet mahiyyetinde olduğundan burada ruhsat verilen kasrın kasri keyfiyyet olması lâzım gelir. Bu tefsir Tavustan ve İbn-i Abbastan dahi merviydir. Resulullahın bütün seferlerinde gerek hali havf ve gerek hali emniyyette adeti rekeâtı kasr etmiş olduğunda hiç ıhtilâf edilmemiştir. Demek ki, her hangi bir müsafirin farzı esasen iki rek'attır. Hazret-i Ömerden merviy olduğu üzere seferde hali emniyyette kasr (........) hadîsi Nebevîsi mucebince kabulü lâzım gelen bir sadakai İlâhiyyedir. Hali havfteki kasr ise buna munzammolan bir kasrı keyfiyyettir ki, Sûre-i Bakaredeki (........) âyetinde olduğu gibi havfin derecesine göre mâşiyen edaya veya iymaya, bunlar da olamadğı takdirde kazaya bırakmaya müsaıddir. (O âyete bak) .

Şimdi düşman müvacehesinde vaz'iyyetin müsaadesine göre kasrı salâtın cemaat ile yapılabilecek bir sureti mahsusasına gelelim:

101 ﴿