103

O korkulu zamanda namazı kıldınız mı gerek ayakta ve gerek otururken ve gerek yanlarınız üzerinde hep Allah’ı zikredin, derken korkudan ıtmi'nan buldunuz mu o vakıt namazı tam erkâniyle eda edin çünkü namaz mü'minler üzerine muayyen vakıtlarla yazılı bir farz bulunuyor

(........) İmdi bu namazı eda ettiğiniz, yani salâtihavfi kıldığınız: kılıp bitirdiğiniz vakıt (........) arkasında ayakta ve otururken ve yatarken cem'ii ahvalde Allah’ı zikir ve yad ediniz ve hatta kitale giriştiğiniz de bile ayakta kılıç çalarken, dizleyib endaht yaparken, yaralanıb yere düştüğünüzde Allah’ı kalbinizden çıkarmayınız, dilinizden bırakmayınız.» -Diğer bir manâ ile- ba'dehu ahval şiddetlendiği zaman namaz kılmak istediğinizde her biriniz bulunduğunuz vaziyyete göre meselâ ayaktakiler ayakta, oturanlar oturduğu, yatanlar yattığı yerde olarak nasıl rast gelirse öylece iyma ile kılınız ve bu hal içinde Allah’ı zikrediniz, ba'zı müctehidîn burada bil'fiil kıtal halinde bile böyle iyma ve zikrile namazın kılınacağını anlamışlarsa da eimmei Hanefiyyenin muhtarına göre bil'fiil kital ile iştigâl namaza mani'dir. O zaman namaz kazaya bırakılır netekim yevmi «ahzab» da Resulullah dört vakıt namazı kazaya bırakmıştı.

(........) Ba'dehu harb bitib ıtminan hasıl ettiğiniz kalbleriniz sükûnet bulub ahvalden emin olduğunuz da (........) vaktı gelen namazı bütün erkân ve şeraitıyle güzelce kılınız, yâhud harb esnasında kılamadığınız namazları kazâ ediniz.» -İmamı Şafiî Hazretleri o karışık zamanlarda kılınan namazların hepsine tamamile kaza ediniz demiş ise de bu ma'nâ müsteb'addir. Zahir olan vakti gelenlerin edası veya kılınamıyanların kazasıdır.

(........) zira namaz mü'minler üzerine bir kitabı mevkuttur.

Ya'ni müretteb ve muayyen vakitlerde yazılı bir farzı kat'îdir.»- Ki, bu evkat Kur’ân’da (........)

gibi âyetlerde öğle, ikindi, akşam, yatsu, sabah, beş vakıt olmak üzere ta'yin kılınmış ve hududı mahsusasiyle tahdid ve ta'rifi de tarafı risaletten beyan ve tafsıl olunmuş ve o vakittenberi teamülen de müslimanlar beyninde zaruriyyatı diniyyeden olarak mazbut bulunmuştur. Namazın böyle evkatı hamse ile takdiri ma'kulât noktai nazarından şu veçhile izah da edilmiştir.

Âlemin cereyanı hayatında her şey beş mertebe geçirir: birincisi, hudus ve vücude duhul mertebesidir. Netekim insan da doğar ve bir müddet neşv-ü nema devresi yaşar ve bu müddete sinni neşv-ü nema denilir. İkinci mertebe devri tevakkuftur ki, bir müddet artıb eksilmiyerek sıfatı kemali üzere kalır ve bu müddete sinni şebab denilir. Üçüncü mertebe, devri kühûlettir ki, insanda gizli bir noksan yüz göstirir ve bu müddete sinni kühûlet denilir. Dördüncü mertebe devri şeyhuhat ki, insanda açıktan açığa bir takım noksanlar zuhur etmeğe başlar ve ölünceye kadar gider. Buna da sinni şeyhuhat ve ıhtiyarlık denilir. Beşinci mertebe, öldükten sonra bir müddet âsârı bâkı kalıb bil'ahare bu âsâr da mahv-ü zail olur ve ortada nam-ü nişanı kalmaz. İşte âlemde bu beş mertebe gerek insanda ve gerek sair hayvanat veya nebatat hâdisatının hepsinde caridir. Tulû' ve gurubuna nazaran güneş de bu beş hal ile alâkadardır. Meşrıktan doğduğu sırada hali insanın doğduğu zamanki halini andırır, peyderpey yükselir, nuru kuvvetlenir, harareti şiddetlenir, nihayet Semanın ortasına gelir bir lahzai tevakkuf geçirir, sonra inmeğe başlar ve hafî noksanlarla tedricen ikindiye kadar gider. Sonra noksanları tezahür eder, zıyası harareti zayifler, inhitatı artar ve sür'atle guruba teveccüh eyler, gurubdan sonra üfukı garbîde şafak denilen ba'zı âsârı kalır, sonra bu da muzmahil olur ve güneş sanki âlemde mevcud değil imiş gibi

bir hale gelir. Herkesin görebileceği bütün bu ahval, Allahdan başka hiç bir kudretin hâkim olamıyacağı umurı acibe olduğu için Allahü teâlâ bu beş halden her birini bir emri ilâhîye alâmet kılarak her birinde bir namaz farz kılmış ve bu beş vakıt namazı her günkü tahavvülâtı ta'yin ve irae eden bir takvim gibi nâzımı vazife bir kitabı mevkut yapmıştır. Bunun içindir ki, mü'minlerin namazları ne kadar muntazam olursa halleri de o nisbette muntazam olur. Namaz hem bir vesilei intizam, hem de gayeyi inşirah olan bir vazifei şükrandır. Havf halinde ümidi, emniyyet halinde şevkı tezyid eder. Fakat o zaman da vazife bundan ibaret zannedib de kalmamalıdır. Namazı güzelce kılınız. Bununla beraber

103 ﴿