104

Düşmanınız olan kavmî ta'kıb etmekte za'f göstermeyin, eğer siz elemleniyorsanız şüphe yok ki, sizin elemlendiğiniz gibi onlar da elemleniyorlardır, kaldı ki, siz Allahdan onların ümid edemiyecekleri şeyler umuyorsunuz Allah da alîm, hakîm bulunuyor

(........) o kavmi küffarı taleb-ü ta'kıbde gevşeklik de etmeyiniz, zaiyf kalbli olmayınız, (........) eğer siz bundan müteellim oluyorsanız bilmelisiniz ki, (........) onlar da sizin elemlendiğiniz kadar elemlenirler. Fazla olarak (........) siz Allahdan onların ümid edemiyecekleri şeyler umarsanız. Onlar metaı kalil olan hayatı Dünyayı ararken siz nâmütenahi sevab ve Âhıret istersiniz, sizin sahai ümidiniz onlardan çok vasi'dir. Bunun için siz onlardan çok yüksek bir azm-ü şavk ile mücahede etmelisiniz. (........) Allah ise alîm ve hakîmdir. Binaenaleyh Allah’ın emirlerini imtisal edib ilm-ü hikmet dairesinde hareket ediniz ki, umduklarınıza nail olasınız.

Burada dini islâmın ruhu ve kitabın hikmeti nüzulü olan pek mühim bir mes'ele vardır ki, hak ve ihkakı hak kazıyyesidir. Kâfirlere karşı böyle mücadele ve ta'kıb emirlerini görüb de onlara hıyanet etmeyi, haksızlık yapmayı, yapmadıkları şeyi isnad ile iftira etmeyi muktezai diyanet zannetmemelidir. Hak, kâfire dahi taallûk etse yine haktır. Ve bir dinin kemali telâkkiyatı hukukiyyesinin şumulü ve ciddiyyetinde ve islâmın en büyük inkişafı adil kuvvetinin tecelliyatında aranmak lâzım gelir. Kâfirin küfrü, hukukuna tecavüzü mübah kılmaz. Dini hakkın icabı kâfirin dahi lehinde aleyhinde ancak Allah’ın inzâl buyurduğu kanunı hak ve ahkâmı ma'dilet ve esbabı ilmile hukmetmektir. Çünkü ya Muhammed: (........)

(........)

(........)

104 ﴿