147

Siz şükreder, îman ederseniz Allah size azabı nidecek? Halbuki Allah şükrü bilir, bir alîm bulunuyor

(........) siz şükr eyler ve îman ederseniz Allah size azabı ne yapacak?» -Çünkü vaz'ı İlâhîde azabın hikmeti küfr-ü küfrandan tahzir ve şükr-ü îmana sevk içindir. Binaenaleyh şükr-ü îman hasıl olduktan sonra Allah kullarını ta'zib edib ne yapacak?

(........) Halbuki Allah şâkir ve alîmdir: şâkirdir, ya'ni azacık bir tâate büyük sevab ile mukabele eder, aliîmdir, ya'ni pek büyük bir kadirdandır, şükr-ü iymanınızın kadrini bilir, takdir eder, o halde ıhlâs ile tevbekâr olub ıshalı hal eden ve Allah’ın dînine sarılıb şükr-ü îman yolunu tutanların ecr-ü sevabdan mahrum kalmaları nasıl tasavvur olunur? -Demek azab, küfür ve küfranda ısrarın ve vaz'ı İlâhîye muhalefetin bir neticesi ve hikmeti İlâhiyye mes'elesidir. Vaz'ı vücud, rahmeti İlâhiyye içindir, şükr-ü îman da bunun tarikıdır. Küfr-ü küfran ile Allahdan kaçanlar bu tarıktan sapmağa, bu vaz'ı hakkı bozmağa ve Allah için mücadele etmeğe savaşmış olduklarından dolayı Allahdan ve rahmeti İlâhiyyeden tebaüd etmiş olurlar. Milki İlâhîden huruc mümkin olmadığı için azab da işte bu vaz'ın ve bu tebâudün bir netîcei lâzimesi olur. Bu netice esasen hakk ile bâtıl, hayr ile şer, husn ile kubh beynindeki fark-u temayüze müterettibdir. Bu da Allahü teâlânın vücubi vücudile şerikinin imtinaı beynindeki nisbeti tekabülün fer'idir. Binaenaleyh küfr-ü küfrandan sonra da olsa şükr-ü îman ile Allah’a takarrüb yolu tutulunca artık azâb için hiç bir sebeb kalmaz. Şâkir ve alîm olan Allah behemehal o şükr-ü îman yolunu tutub Allah’a doğru gidenler de behemehal rahmeti hakka vâsıl olurlar. Şu halde cereyanı hayat yürüyüb dururken «artık ben vazifemi yaptım» deyib de Allah’a mağrur olarak şükr-ü iymandan sonra lâübaliliğe, küfr-ü küfrana sapmak caiz olamıyacağı gibi, «ben şimdiye kadar küfr-ü küfran yolunda dolaştım, günahlara müstağrak oldum, ba'dema halâs ihtimali kalmamıştır» diye me'yus olub da henüz fursat elde iken tevbe ve ıslahtan sarfı nazar etmek de caiz değildir. Derhal seyyiattan tevbekâr olub şükr-ü îman yolunu tutmalıdır. Zira Allah şâkir ve alîmdir.

Şükr-ü îman ile küfr-ü küfranın hukümlerini takdir sırasında beyenatı sabıkanın mütemmimi ve beyanatı lâhikanın mukaddimesi olmak üzere şu ahlâkı İlâhiyyeyi bilmek ve tevbekâr olanlara mazîden dolayı zemm-ü kadihte bulunmamak ıktiza eder:

(........)

(........)

147 ﴿