| 6Ey o bütün îman edenler! Namaza kalkacağınız vakit yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi ve başlarınıza mesh edib her iki topuğa kadar ayaklarınızı yıkayın, cünübseniz tas tamam yıkanın, eğer hasta veya seferde olursunuz veya biriniz hacet yerinden gelir veya kadınlara dokunursunuz da suya gücünüz yetmezse o vakit de temiz bir toprağa teyemmüm edin: niyyetle ondan yüzlerinize ve ellerinize mesh eyleyin, Allah’ın muradı sizi sıkıntıya koşmak değil ve lâkin o sizi pam pâk etmek ve üzerinizdeki ni'metini tamamlamak istiyor ki, şükredesiniz (.........) Ey îman edenler -ma'lûm iymandan sonra ilk vazife namazdır- siz (.........) namaza kalkdığınız, ya'ni namaza kalkmak istediğiniz vakıt (.........) yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayınız (.........) ve başlarınıza mesh ediniz (.........) iki topuğa kadar ayaklarınızı da»- ya'ni ayaklarınızı da yıkayınız, yâhud mesli ise mesh ediniz, bu temizlikler yapılmadan namaz, namaz olmaz (.......) = Allah, taharetsiz hiç bir namazı kabul etmez». Buna tuhur temizlik, ve vuzu abdest denilir, ve işte abdestin farzı bunlardır. Ve görülüyor ki, bu da dört şeyden ibarettir: Üç gasil bir mesh. İmamı Şafiî bunların tertibi de dahil olmak ve bir de niyyetsiz ibadet olmıyacağı mülâhazisiyle niyyet de hısaba katılmak üzere altı, Ahmed ibni Hanbel Hazretleri de yüzde ağız ve burun içlerinin dahi dahil olduğu mülâhazasiyle mazmaza ve istinşakı da idlah edib sekiz saymıştır. Hanefiyyece ise, niyyet, tertib, mazmaza istinşak sünnettire. Ve Abdestin daha bir takım sünnetleri ve adâbı vardır ki, bunları mükemmeldir, hepsinin başında besmele vardır. Âyetin zâhirine bakınca her namaza kalkarken ayrıca bir abdest almak lâzım gibi görünür. Bunun için zâhıriyye her namaz için ayrıca bir abdestin farz olduğuna kail olmuşlardır. Alel'ekser Resulullahın ve Hulefai Raşidînin böyle yapdıkları da muhakkaktır. Fakat bunlar farz değil, sünnettirler. Çünkü fethi Mekke günü Resulullah beş vakit namazı bir abdest ile kılmış, Hazret-i Ömer «ya Resulallah bundan evvel yapmadığın bir şey yapdın» demiş, cevabında «amden yapdım ya Ömer» buyurulmuş olduğu da rivayeten sabittir ki, bu amd ile cevaz gösterilmiştir. Sonra âyetin tamamiyle zahirine bakılacak olursa abdestin ancak namaza kalkıldığı zâman alınabilmesi lâzım gelecek ve binaenaleyh otururken abdest alıb da namaza kalkmak dahi kifayet etmiyecektir. Buna ise zâhiriyye dahi kail olmamıştır. Demek olur ki, bu noktada âyetin zâhiri murad olmadığı müttefekun aleyh bulunduğundan gerek delâleti hal ve gerek teyemmüm fıkrallarında hadesin tasrihi karineleriyle âyetin ıtlakı ya hıtabı abdesti olmıyanlara tahsıs veya (.........) ya'ni abdestiniz olmadığı halde namaza kalkdığınız vakıt ma'nâsiyle takyid olunarak tefsir edilmek lâzım gelir. Ve o halde abdestin sebebi vucubi mutlak iradei salât değil, hades şartiyle iradei salât demek olur ki, Cumhûrun kavli de budur. Sonra şayanı dikkattir ki, (.........) değil «ba» ile (.........) buyurulmuştur. Bu ise «başınızla mesh ediniz» demek gibidir. Nasıl ki, «mendili sildim» demekle «mendili ile sildim» demek arasında fark vardır. Burada meshin başa yapılacağı ve başın aleti mesh olamıyacağı zâhir bulunduğu halde (.........) nın idhali bir ma'nâyi âliyyete işaret bu ise örfen bir elden ibaret olmakla bu sureti ifadeden ve bir de «nasıye» hadîsinden eimmei Hanefiyye «elinizi mi'yar tutarak elinizle başınıza meshediniz» ma'nâsı anlaşıldığını göstermişler ve meshin farzı «cüz'î bir hareketle tam bir el mıkdarı, ta'biri âharle nasıye mıkdarı, ta'biri âharle dörtte biri.» olduğunu ve tamamını mesh sünnet bulunduğunu beyan etmişlerdir. Fakat imam Mâlik ve Ahmed ibni Hanbel tamamına meshin farz olduğuna, imâmı Şafiî de bir parmak dokunmanın kâfi bulunduğuna kail olmuşlardır. GASLİN MAHİYYETİ, suyu âzanın üzerinden temamen akıtmaktır. Oğmak şart değildir, binaenaleyh su damlamadıkça gasil denmez. Abdest hadesten taharet ya'ni i'tibarî ve gayri mer'î bir mülevveslikten temizlik olduğu için bununla necasetten taharet için olan gasli birbirine karıştırmamalıdır. Necasetten taharette pislik iyice zail oluncaya kadar yıkamak ve icabına göre oğmak veya silmek lâzım ise de abdestte bu gibi manii taharet olan kir ve pislikler daha evvel izale edilmiş bulunacağından gayri mer'î olan hadesi izale için bir def'a yıkamak kâfi olabilir, farzı bu kadardır. Çünkü emir, tekrar icba etmez, fakat iki daha iyidir. Ve üç def'a tekrar sünnettir, oğmak da sünnetidir. Ancak imam Malik oğmak farz demiştir. MESH, esasen bir şey'e dokunmak ve orfen el sürmektir. Şer'an da farzı dokunmaktır. Binaenaleyh başa mesh taze, gayri müsta'mel bir yaşlığın mıkdarı matlûba istabeti demektir. Bunda tekrar sünnet değildir. Fakat hafifçe bir saç tesviyesi olabilir. İşte namazın şartlarından biri böyle abdesttir. Fakat bunun kifayeti cenabet olmadığı takdirdedir. (.........) ve eğer cünüb iseniz, ya'ni rü'yada veya yakazada difk ile inzali meniy veya inzal olmasa bile iltikai hıtaneyn olmuş ise (.........) tatahhür ediniz; kendinizi baştan tırnağa temamen yıkayıb temizleyiniz, guslediniz» -ki, Sûre-i «Nisa» de (.........) diye ıgtisal ile ta'bir buyurulmuştu. Burada tekellüf sıygasiyle tatahhür denilmiş ve ığtisalde mubalâğa edilmesi lüzumu gösterilmiştir. Bunun için harece varmamak üzere mümkin olan her taraf yıkanmalı ve hatta ağız burun içleri bile yıkanmalıdır. Abdestte sünnet olan mazmaza ve istinşak gusülde farzdır. Lâkin bu gusül ve o abdest ma'zeret bulunmadığı takdirdedir (.........) ve eğer hasta olur (.........) veya sefer üzerinde bulunur (.........) veya her hangi biriniz halâden gelir (.........) veya kadına dokunursanız da (.........) bir su bulamazsanız» - Ya'ni ya taharriyatı lâzımeden sonra hakıkaten bulamaz veya hastalık veya sefer manii taharri veya manii isti'mal olduğundan dolayı taharriye veya isti'male kudret-ü çare bulamazsanız o zaman abdest veya gusül yerine (.........) hoş ve temiz birsaıyde teyemmüm ediniz. Niyyet eyleyiniz de (.........) o saıydden yüzlerinize ve kollarınıza mesh ediniz»- maraz veya sefer kayidleri suyu bulmağa veya kullanmağa mani' olan özürleri, halâden gelmek veya kadına dokunmak da abdesti veya guslü icab eden sebebleri, suyu bulamamak da bunların yerine teyemmümün şartı sıhhatini göstermektedir. Bedihîdir ki, halâden gelmek bedenden bir necasetin çıkmasından kinayedir ki, lisanımızda abdest bozmak ta'bir olunur. İndelhanefiyye böyledir. Fakat İmamı Şafiî sebîleynden çıkması demiş, İmam Malik de sebîleynden çıkması mu'tad olan necesler demiştir. Sûre-i nisa âyetinde teymmümün, saıydin ma'naları ve daha ba'zı izahat geçmiş olduğundan oraya bakınız. Burada fazla olarak (.........) kaydı zikr edilmiş ve bu suretle teyemmümde mücerred kasd ve niyyet ile mesh kifayet etmeyib saıyde temass etmek de lâzım olduğu iş'ar olunmuştur. (.........) İbtida veya teb'ız olmak muhtemildir. İbtida olduğuna göre elin saıyde dokunması kâfidir. Teb'ız olduğuna göre de behemehal elden yüze ve kollara da bir az bir şey sürülmesi lâzım gelir. Evvelkî Hanefî ikinci Şafiî mezhebidir. Taşa ve mermere ve ma'dene teyemmüm caiz olub olmıyacağı hakkındaki ıhtilâfın menşei budur. İbtida olması ruhsat, teb'ız olması ıhtiyattır. Şimdi sakın «bu külfetler, zahmetler nedir? demeyiniz (.........) bu taharet veya teyemmüm emirlerile Allah’ın muradı size bir tazyık yapmak, harec ve zahmete koşmak değil (.........) velâkin o sizi tathir etmek, maddî ma'nevî, görünür görünmez pisliklerden ve günâhlardan temizlemek (.........) ve size ni'metini tamamlamak ister ki, (.........) şükr edesiniz -zâhiriniz ve bâtınınız temizlenib zevkı ni'meti tadasınız, mün'imi ve hakkı mün'imi göresiniz»- binaenaleyh dinde harec yoktur, tekâlifi diniyyeyi külfet ve zahmet değil, bir ni'met tanımalıdır. Abdestin, guslün, teyemmümün hikmeti nezafeti maddiyye ve tahareti ma'neviyyedir. Tayyibat tayyibîn için olduğundantaharet, ni'met ve saadetin tamamlanmasına sebebdir. Bu da şükre sebebdir. Şükür de (.........) mucebince izdiyadı ni'met-ü saadet nâmütenahi bir izdiyad ile cereyan edib gidecek demektir. Balâda (.........) buyurulduğu halde ondan sonra burada (.........) buyurulması, daha doğrusu nüzulde mukaddem bulunan bu âyetin bu veçhle tertibde te'hur olunması gösterir ki, orada itmamı va'dolunan ni'met de ebedî ve nâmütenahi olan ni'meti Uhreviyyedir. Bu veçhle bunda (.........) (.........) mazmunlarına bir işaret vardır. Nihayet burada şu da anlayılıyor ki, ni'met-ü saadetin en büyüğü şükrandır. Ve en mes'ud kimseler hissi şükran ile meşbu' olanlardır ve zevkı rıdvan bunun içindedir. Sûre-i Fatihada (.........) a bak. Hulâsa, ziyadei ni'met şükr ile, şükür de ni'meti unutmamakla kaim olacağından bu taharetleri yapınız | 
﴾ 6 ﴿