94

Ey o bütün îman edenler! haberiniz olsun Allah gaybda kendisinden korkanları meydana çıkarmak için muhakkak ki, sizleri av gibi bir şeyle imtihan edecek, bir av bolluğu ki, isteseniz elleriniz de yeteşebilecek, mızraklarınız da, kim bunun üzerine tecavüzde bulunursa işte ona elîm bir azab var

(.........) ey mü'minler, elbette Allah sizi av nev'inden bir şey' ile -ya'ni can ve bilfi'il elde bulunan mal fedası kadar zor ve büyük değil oldukça kolay bir şey' ile- imtihan edecek (.........) öyle bir şey veya o suretle bir av ki, elleriniz ve mızraklarınız onu yakalayıverecek bir halde -ya'ni av hayvanatı o kadar mebzul olacak ve yanınıza o kadar yakın sokulacak ki, ellerinizle tutsanız tutabilecek ve mızraklarınızla dürtseniz irişebilecek bir vaz'ıyyette bulunacak, bu hal içinde siz ise ıhramda ve avdan memnu' olacaksınız. Bu da sizin ni'metler karşısında Allah’ı ne kadar saydığınızı ve emirlerini ne kadar tanıdığınızı ve onun ıkabından ne kadar korktuğunuzu isbat edecek bir imtihan olacaktır. Her halde Allah sizi böyle bir şey ile imtihan edecek ki, (.........) Allah kendisini gıyabında tanıyıb ıkabından korkanları bilsin -ya'ni sairlerinden temayüz ettirib meydana çıkarsın da ileride kendilerine nice nice nıamı uzma tevdi' olunacak ve büyük büyük emânatı ilâhiyyeye ehl olacak zevatın ehliyyetlerini tebeyyün ve tehakkuk ettirsin. Binaenaleyh (.........) bu imtihandan ve Allah’ın haber verdiği bu av ibtilâsının tahakkukundan sonra her kim tecavüz eder, men' olunduğu şey'e el sunarsa (.........) ona elîm bir azab vardır. Böyleleri istikbalin büyük ni'metlerinden mahrum olduktan başka Dünya ve Âhırette elîm bir azab da göreceklerdir.»- Zira böyle bir av halinde kendini tutamiyan ve Allah’ın hukmüne rıayet edemiyenler, nefislerin daha ziyade meyyal ve daha ziyade harıs olacakları şeylere karşı nasıl sabredebilirler? ve öyle nıaım uzmanın emanetlerini nasıl edâ ederler? ve o halde böyle kimseler canların, ırzların, hazinelerin, hukukullahın, hukukı nâsın başına geçmek ehliyyet ve sahalıyyetini nasıl haiz olabilirler. Görülüyor ki, bu âyet ıhramdaki hikmeti taabbüdü tavzıh etmek için mü'minlere ileride teveccüh edecek nıamı uzmayı ilâhiyyenin av suretinde bir misali mütekaddimini teşkil eden hârikulâde bir mebzuliyyeti vuku' bulacağını ıhbar ve bununla mü'minlerin en büyük emânatı ilâhiyyeye ehliyyet te'min edcek bir imtihan ve tehzibden geçirileceklerini ıhtar etmiş ve ehli îmana büyük bir ders ve yüksek bir terbiyei fazîlet veren bir mu'cizeyi iş'ar eylemiştir. Binaenaleyh mü'min öyle bir fazîlet ile temayüz etmek lâzım gelir ki, her zaman haram-ü habîs olan şeyler şöyle dursun aslı halâl olan her türlü nı'metler etraflarına saçılmış, önlerine konulmuş olsa bile izni ilâhî ve cevazı şer'ı olmadan onlara el uzatmıyacak, haksız, salâhıyyetsiz hiç bir şey'e dokunnıyacak, kendine sahıb, nefsine malik, temayülâtıne hâkim, evamiri ilâhiyyeye münkad olacak, bu suretle her türlü emanata ehil bir fazîleti ahlakıyye ile imtiyaz edecektir. Hudeybiye senesi müslimanlar böyle bir imtihan-ü tehzib ile ıstıfa edilmiş ve Hudeybiye musalahasının kendisi de bu imtihanın diğer bir suretle te'kid-ü te'yidi olmuş ve bundan sonra mâidei islâm inkişaf etmiş de etmiştir. Ve ıhram işte böyle bir ıstıfa hikmetiyle meşru' kılınmıştır. Bu hikmete mebni: (.........)

(.........)

94 ﴿